Trump’un Çantası: 4.Rusya Dosyaları

  • GİRİŞ14.01.2017 09:48
  • GÜNCELLEME16.01.2017 07:41

Trump’un çantasındaki Rusya dosyalarının içeriği üç aşağı beş yukarı bellidir: Rusya ilişkilerinin bir miktar daha normalleşmesi beklenmekle birlikte, Çin’e karşı Rusya’nın güçlendirilmesi ve tekrar iki kutuplu dünya düzenine geçilmesi elbette makul görünmemektedir. Rusya oldukça geniş bir hareket alanı bulabilir. Rusyanın hareket alanını genişleten, İsrail ve İslam ülkeleriyle, özellikle İran ve Türkiye’yle sağladığı yakınlıktır.

Trump’ın seçim başarısına çok sevinen ve İran’a Haşdi Şabi’yi kurdurtup ABD’nin ihtiyaç duyduğu kara ordusunu hazır eden Putin’nin, Eylül 2015'te Suriye’ye müdahalede bulunarak aldığı uluslararası pozisyonu sürdürmek için Trump’la dayanışmaya ihtiyacı var.  Trump da Suriye’yi parçalamayı tamamlamak ve Yemen’e yönlendirerek müdahaleye hazır hale getirdiği Suudi Arabistan’ı işgal sürecinde Putin’le dayanışmaya ihtiyacı var:  Washington ile Moskova’nın yakınlaşması ve ilişkilerine heyecan katmasının nedeni makro ölçekte İslam ülkesine, mikro ölçekte Suudi Arabistan’a ilişkin hesaplarıdır.

Başkanlık kampanyası boyunca Trump, İslam ülkesine (Ortadoğu'ya) yönelik uygulamayı planladığı politikalar hakkında önemli ipuçları verdi. En önemlisi, Washington'ın bölgedeki odağının, Suriye'deki muhalifleri desteklemek yahut Esed'i iktidardan devirmekten daha çok DEAŞ'la mücadeleye kayacağının işaretini verdi.

Obama'nın bu konudaki politikasını da keskin bir şekilde eleştiren Trump, "Suriye'ye karşı muhalifleri destekliyoruz, ama bu muhaliflerin kim olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok." demişti. Bu açıdan Esed'in, Trump'ın seçilmesine sevinmesi ve ABD'nin, terörün yenilmesinde "doğal bir müttefik" olabileceğini söylemiş olması hiç de şaşırtıcı değil.

Trump aynı zamanda, DEAŞ'ı bölgede yenebilmek için Putin'le anlaşma yapmak istediğini de ifade etti. İki ülke daha önce el-Kaide ve Taliban'a karşı Afganistan'da işbirliği yapmış oldukları için, kısa vadede böyle bir anlaşmaya varmak zor olmayabilir.

Yeni başkan Trump’un, İslam ülkesinin mevcut liderleriyle amaçları doğrultusunda işbirliği yapma fikrine açık olduğu bilindiği için Trump ve Esed arasındaki bir yakınlaşma da şaşırtıcı olmayacaktır. Trump, mesela, şimdiden Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile çok iyi ilişkiler tesis etti. Trump Tel Aviv'deki ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma niyetini de önceden beyan ettiği ve Filistin'deki barış süreciyle ilgili oldukça İsrail yanlısı bir tutum benimsediği için İsrail Başbakanı Netanyahu da memnun olmalı.

Putin de Sisi ve Netanyahu ile iyi ilişkilere sahip olduğundan, Trump'ın diğer bir iktidar sahibi olarak bu resme dahil olması, Moskova ve Washington arasında bölgeye dair yeni bir diyaloğun önünü açabilir. Putin, Rus liderliğinin önceki pasif duruşunu tersine çevirdi ve Moskova'nın, Türkiye, İran, Suriye ve Libya dahil İslam ülkesindeki birçok devletle siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Bu dönemde Putin, Filistin-İsrail ihtilafında da daha etkin oldu; Hamas ve Tel Aviv'le eş zamanlı olarak ilişkilerini geliştirdi.

Oysa İran meselesi, Ortadoğu'daki ABD-Rusya işbirliğini kısa vadede zorlaştıracak gibi duruyor; zira hem Trump hem de Mike Pence, James Mattis ve Michael Flynn gibi yeni yönetimin önde gelen isimleri, 2015'te imzalanan nükleer anlaşmayı olduğu kadar Tahran'ı da çok sert bir şekilde eleştirdiler.

Hatta Trump anlaşmayı bir "felaket" olarak niteledi ve "yırtıp atacağını" ifade etti. Ancak Tahran'ın, Moskova'nın İslam ülkesindeki en yakın ortaklarından biri haline geldiğini göz önüne alacak olursak, aynı anda hem İran'ı cezalandırmaya çalışmak hem de ABD'nin Rusya'yla ilişkilerini ilerletmek Trump için çok önemli bir meydan okuma anlamına gelecektir.

Trump'un İslam ülkesiyle ilgili açıklamalarında başka çelişkiler de mevcut. Mesela, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin, ABD'den aldıkları güvenlik teminatı için daha fazla ödeme yapması gerektiğini defalarca söyledi. 11 Eylül’de İkiz Kule’de ölenlerin yakınlarına Suudi Arabistan hakkında dava açma hakkı tanıyan yasal düzenleme, Trump’un elinde önemli bir koz.

Trump’un Esed konusundaki yumuşak tavrı ise, Türkiye ve Katar'la birlikte Suriye'deki muhaliflerin istikrarlı bir destekçisi olan Riyad'ı ciddi şekilde endişelendiriyor.

Diğer yandan Trump, vaat ettiği gibi Tahran'ın üstündeki ABD baskısını artırmayı başarabilirse, bu, Riyad'ın çok sevineceği bir gelişme olacaktır; özellikle de Suriye ve Yemen'de İran karşısında zemin kaybettiği bir dönemde.

Şüphe yok ki bu tarz çelişkiler ve Trump'ın meşhur öngörülemezliği Kremlin tarafından da yakından takip ediliyor. Trump ve Putin arasında belli bir ölçüde bir yakınlık bulunsa da yeni yönetimde belirleyici olacakları tahmin edilen şahin Cumhuriyetçi figürler, büyük ihtimalle Trump'ı, İslam ülkesinde Rusya'ya karşı daha sert bir tavır almaya teşvik edeceklerdir.

Rusya, Türkiye, İran, Mısır ve İsrail'le güçlendirdiği bağlarıyla İslam ülkesindeki nüfuzunu ciddi ölçüde takviye etti. Bugün Rusya ile İran, ABD'nin 2003'ten beri büyük siyasi ve askeri nüfuzunun bulunduğu Bağdat'ta bile DEAŞ'la mücadeleyi koordine etmek bahanesiyle ortak bölgesel bilgi merkezi kurmuş bulunmaktadır.

ABD-Rusya ilişkilerinin geleceği bu anlamda çok büyük ölçüde Trump'ın ABD Kongre'sinin her iki kanadındaki Cumhuriyetçi çoğunluk kadar kendi kabinesinin de, Putin'le İslam ülkesinde yakın işbirliğinin faydalarına dair algılarını değiştirme kabiliyetine bakıyor.

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat