Tarihin İslam’a Daveti

.

  • GİRİŞ16.03.2018 07:39
  • GÜNCELLEME17.03.2018 09:21

Bugün, bünyesinde, tarihi olayların gelişip serpilecek olan sonuçlarını ve geleceğin hedeflerini taşımaktadır. İçinde bulunduğumuz şartlar ve gelişmeler, her defasında, tarih idrakimizi  ve ideallerimizi tazeler.

Müslüman kendini zamanda ve mekanda doğru konumlayabilmek için üç perspektifi doğru oturtmak zorundadır: Temporal, lokal ve aksiyonel perspektifler.

 

 

Lokal perspektifi doğru ayarlamak için yüzü kuzeye dönüp Kabe’de durmak gerekmektedir: Darülislam’ı bir bütün olarak kavramalı; Batı’da Mısır, Cezayir, Libya, Tunus ve Fas; doğuda, Hindistan ve Çin; kuzeyde Rusya, kuzey batıda Türkiye, Avrupa ve onun ardında ABD vardır. 

Aksiyonel perspektif ise Kur’an aksiyonudur, salih ameldir. Kur’an-ı Kerim’den önce, sayfalar ve üç kitapla süreli, geçici dinler gelmiştir. Kur’an-ı Kerim son kutsal kitaptır ve onu tebliğ eden son peygamber de Hz.Muhammed (s.a.v.)’dir. Bütün bir insanlığa gönderilen Allah katında geçirli hak din İslam, yeryüzünde kıyamete kadar geçerli tek hareket, tek salih ameldir.  

Temporal perspektifi ayarlamak için tarih denilen aksiyomun doğru tanımı Kur’an-ı Kerim’den  alınmalıdır:  Tarihin büyük dinamiği, İslam milleti ile küfür milleti arasındaki kıyamete dek sürecek çatışmadır. Çünkü tarih dediğimiz hadisenin öz de biçimi de hak batıl savaşıdır.

İslam milleti, 7. yüzyıldan itibaren kuzey batıdaki Hıristiyan Avrupa’ya doğuda Anadolu üzerinden ve batıda da İspanya üzerinden olmak üzere iki büyük sefer gerçekleştirmiştir. İslam tarihinin daha başlangıcında bir hamlede Pers devleti tarih sahnesinden kaldırıldığından İslam’ın on dört asırlık tarihini daha çok Hilal Haç Savaşları olarak bilinen hadiseler şekillendirmiştir.

İslam milleti, Kurtuba Kolu ile İstanbul Kolu’nu Roma ya da Paris’te buluşturabilseydi; bütün bir Avrupa, birden bire16. yüzyılda Darülislam’a dahil olacak ve dünya tarihi farklı yazılacaktı.

Dört büyük bunalım Avrupa’nın İslamlaşmasını geciktirmiştir. Emevi krizi, Haçlı seferleri krizi, Moğol krizi ve 19. yüzyıldan sonra İngilizlerin başını çektiği modern Avrupa krizi.. Bu dört kriz, Avrupa’nın tarihini farklılaştırmıştır.

İslam milleti, iktidar kavgaları ve iç savaşlar nedeniyle Avrupa’ya güçlü bir şekilde varamamıştır. Endülüs’ün Avrupa’ya yayılması da, Osmanlı’nın Viyana’ya kadar dayanan Avrupa topraklarındaki yayılması da gerekli ve yeterli gücü gösteremediğinden geri tepmiştir. Önce Endülüs Müslümanları, ardından da Osmanlı Müslümanları Avrupa’dan çekilmek zorunda kalmıştır..

Avrupa Hıristiyanları, Rönesans, Reform ve Sanayi devrimiyle din dışı, tanrı tanımaz, pozitivist, materyalist, pragmatist, hedonist, emperyalist bir çizgide maddi (ekonomik, teknolojik ve askeri) üstünlüğü ele geçirerek üç kıtada Afrika, Amerika ve Asya’da çapulculuk yapmıştır.. Küresel çapta örgütlenmiş kötülük olan Avrupa emperyalizminin karşısına çıkabilecek, ona meydan okuyabilecek tek güç İslam milletidir..

Avrupa emperyalizmi, 20. yüzyılın başında Darülislam’ı işgal edip, İslam milletini devletsiz ve medeniyetsiz bırakmıştır; 21. yüzyılın başında da İslam milletine soykırım uygulayıp vatanlarını ellerine almaya çalışmaktadır. Kendi kültür ve medeniyetinden uzak, lidersiz, kadrosuz ve teşkilatsız kalan İslam milleti, uyanmış, dünya sistemine baş kaldırmaya hazırlanmaktadır.

ABD öncülüğündeki Avrupa emperyalizmi, yirmibirinci yüzyılın ilk 10 yılında Afganistan ve Irak’ı, ikinci on yılında Suriye’yi parçalamış;  İsrail’in Lübnan üzerinden Suriye’ye kadar doğu Akdeniz kıyısında yayılmasına ortam hazırlanmıştır.

11. yüzyılda Sultan Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’yle temellerini attığı ve 15. yüzyılın ortalarında Sultan Fatih’in İstanbul’un Fethi’yle Avrupa’ya doğru ufkunu açtığı ve 17. yüzyılda Yavuz Sultan Selim Han’ın çerçevesini ve muhtevasını belirlediği Avrupa karşısında İslam Birliği mefkuresi günümüze kadar gelen tarihin dip dalgasıdır.

İstanbul’da temsil olunan İslam medeniyetinin Buhara kolu, 500 yıldır Avrupa emperyalizmine sert bir cevap vermeye hazırlanmaktadır.

İslam milletine tarihin daveti, Darülislam’ın kuzey batıdaki Avrupa kapısı olan Anadolu ve Rumeli’den tam bir meydan okumadır. Hak gelince batıl yok olur. İslam medeniyetinin meydan okumasıyla emperyalizm tarih sahnesinden zelil ve rezil bir şekilde çekilecektir.

Yorumlar1

  • Emel Çevren 6 yıl önce Şikayet Et
    Üstat bu tarihi özeleştiriyi lütfen sürdürün.. Avrupa'ya doğrudan meydan okuma olarak Endülüs ve Osmanlı'yı ve yıkılışını analiz edin lütfen.. Çok başarılısınız. Tebrikler.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat