Türkiye Mevlana yöntemiyle yenilenebilir

.

  • GİRİŞ13.04.2020 08:19
  • GÜNCELLEME14.04.2020 08:40

Mevlâna, İslâm düşünce geleneğinin köşe taşlarından biridir.  Şâirliği, düşünürlüğü, mutasavvıflığı ve âlimliği ile çeşitli ilim dallarına konu, hatta kaynak olmuştur. Mevlâna’nın yaşayışı, ahlâkı, sevinci, neşesi, muhabbetleri, dindarlığı ve nasihatleri ile çağları ve kişileri derinden etkilemiş büyük bir kişiliktir.

 

 

            Mesnevî’nin başında açıkladığı düşüncelere göre Mevlâna, hem sadece dünya için çalışan pragmatik akla karşıdır hem de insanı köleleştiren maddî değerlere..Bu özgürlük yolunun temel kuralını da açıklar: Aşk!

            İnsan sevgiyle özgürleşecektir. Hak ve  hakikate bağlılık, cesaret, adanma ve fedakarlık..Mesnevî’nin ilerleyen sayfalarında ise bu diriliş yoluna koyulanlara, yenilenmeyi arzu ederek aşk kervanına katılanlara, canlı ve ürpertici örneklerle rehberlik eder..

 

 

Peygamberleritarihte diriliş mimarı olarak konumlayan Mevlana’nın ünlü eseri Mesnevî’de, son diriliş önderi olarak da Hz. Peygamber (s.a.v.) anılmaktadır. O diriliş erlerinin başbuğudur.Mesnevî’de “Biz dünyayı Hz. Peygamber (s.a.v.) ile diriltiyoruz” denilmektedir. Hz. Peygamber’in hadisleri arasında dünyayı ve insanlığı diriltmeye ilişkin “İsa’yım, dünyayı diriltmek için geliyorum!” şeklinde bir Hadis-i Şerif’in bulunduğu hatırlatılmaktadır.

            Dolayısıyla Heraklius İslam’a davet mektubuna olumsuz cevap verdikten sonra Hz. Peygamber (s.a.v.), aşk kervanını bizzat Anadolu’ya yönlendirmiş; Hz. Ömer (r.a.) başta olmak üzere bütün İslam devlet adamlarının liderliğinde Anadolu’ya diriliş seferleri devam ettirmiştir. Anadolu’nun dirilişi, Alparsla’nın Malazgirt zaferinden sonra hızlanarak İstanbul’un fethiyle başarılı bir şekilde tamamlanmıştır.  Anadolu’nun  dirilişle ulaştığı İstanbul’un Şam, Bağdat ve Kahire gibi hilafet şehirleri arasına konumlanma sürecinde her alanda pek çok şahsiyet yetiştirmiştir..

            Mevlâna’nın diriliş yöntemi olarak anlattığı hakiki aşk ya da ilahi aşk; kibri, riyayı, hasedi ve ihtirası yok eder, insanı özgürlüğe götürür. Bir diriliş yöntemi olarak önerilen tevhit, yani Allah aşkı, bireyin ve toplumun dirilme ve yenilenme iksiridir. Ahmed Yesevi, Yunus Emre ve Mevlana’nın temsil ettiği Anadolu’daki aşk kervanının ihya ve tecdit misyonunu vurgulayanlardan Nurettin Topçu, aynı diriliş yolunda ilerlemeyi tercih ettiği için şöyle demektedir: “Hayatımızın gerçekten yenilenmesi bütün fikirlerimizin büyük ve tatmin edici bir aydınlıkta buluşup birleşmesi ve ruhumuzun sonsuz bir aydınlığa kavuşması, duygularımıza (görme, işitme, koklama, tatma, dokunma) bağlı bütün vehimlerin eriyerek aklın hakikatlere ulaşması metafizikle kabildir… Aşk, sonu olan varlıklar dünyasından sonsuzluğa intikaldir. Sevenin kendi varlığını bırakıp bir nevi mahiyet değiştirme ile sevilenin varlığına bürünmesi, bütün irade kuvvetleriyle ona teslim olmasıdır. Metafizik, böyle bir aşk içinde tapınıştır.”

              Topçu, son iki asırdır söndürülmeye çalışılan diriliş meşalesini Mevlana’dan alıp kendi gönül ateşiyle tutuşturarak havaya kaldırır; modern çağdaki bireyden topluma tüm sosyal tabakalarda yenileşme ihtiyacını büyük bir duyuş ve inançla haykırmaya başlar:

“Bugün koca şark dertlidir. İlminde aşk ve feragat, dininde ruh ve isyan getirecek rönesanslara muhtaçtır… Aşkımızı yeni bir hayat ile çiçeklendirerek cesaretle harekete geçmezsek kendimizin cellâdı olacağız”

            Batılaşma, devletçilik, ulusçuluk, toplumculuk, halkçılık, bireycilik, devrimcilik, laiklik, demokrasi gibi Batılı değerler adına farklılaşmalar, ayrışmalar, kutuplaştırmalar, yapay gerilimler, karmaşa ve nesillerin çatışması şeklinde görünümleri olan Batıcılıktan dertlenerek diriliş görüş ve hareketine olan ihtiyacı vurgulayanlardan biri de Topçu’dur: “O halde bir ıslah hareketi zarurîdir ve bu ıslah hareketi ebedî olan dinin ruhunu her mevsime göre değişen şekiller ve renklerle muhafaza etmenin sırrını bize öğretecektir.”

Islah hareketini birey bağlamında iman, diriliş, salih amel, insan-ı kamil olma, kemale erme olarak algılamak gerekir;yine sosyal bağlamda da İslam toplumu olma, ümmet ile bütünleşme, İslam birliği olarak algılanabilir..

            Topçu, Mevlana’nın savunduğu İslam hümanizmini çarpıcı bir şekilde ifade eder : “Eşref-i mahlûkat olan insana hürmet edilmelidir. Kendi inancımıza sahip olmayanları cehenneme göndermek, Allah’ın kendi kulları hakkında bizim azap fermanı çıkarmamız gibi bir saygısızlıktır.”

            Ne var ki Allah için birleşip toplum olmak ve yine O’nun rızası için uyanık, diri ve yürekli bir şekilde yenilenmek; toplumu değişen  koşullardan güçlü bir şekilde birlik ve düzen içinde geçirmek de Mevlana’nın görüşleridir..Bu yüzden Mevlana, diriliş görüşünü dile getiren dizeleri her kuşakta gönüllerde yankılandığından düşüncelerini günümüze kadar ulaştırmayı başarmıştır:“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,  / Her gün bir yere konmak ne güzel / Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, / Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!”

            Mevlana’nın bu dirilişçi dizelerini iyi anlayıp açıklayanlardan biri de Topçu’dur.  Dolayısıyla donukluğu ve eskiliği tercih eden tutucuları,pragmatik ve tutarsız muhafazakarları, aşkla yenilenemiyenleri birçok makalesinde yeren bir düşünür olarak Topçu,dirilişçi ve yenilenmeci duruşunu şöyle açıklar:“Büyük Peygamberin içtimaî ilerleme ve daima ileriyi hedef tutma, daha güzele göz koyma, bir kelime ile tekâmül veya inkılâp prensibini ve Peygamberin bizzat kendisinin hayata muazzam bir inkılâp getirdiğini unutur da her türlü inkılâba düşman olur; eskilikte sırf eski olduğu için selâmet çaresi arar.”

            Bugün Türkiye, doğru ve sağlıklı gelişimini sağlamak için Mevlana ve Yunus Emre’nin sevgi yöntemiyle dirilişe ihtiyaç duymaktadır. Türkiye Mevlana yöntemiyle yenilenebilir ve tüm sorunlarını çözecek güce kavuşabilir..

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat