Zihniyet hiç değişmiyor

  • GİRİŞ21.11.2019 10:13
  • GÜNCELLEME21.11.2019 10:13


Değişecek gibi de değil. Önce biraz geriye gidelim. “Had bildirme” çağrısının toplumun geniş kesimlerinde ne anlama geldiğini hatırlayalım. Toplumsal hafızada, ürettiği travmalara bakalım.
Fazilet Partisi 18 Nisan 1999’da yapılan seçimlerde seçilen 111 milletvekilinden birisi olan Merve Kavakçı başörtülü olarak halktan oy istemiş ve seçilmişti.
2 Mayıs’ta Yüksek Seçim Kurulundan milletvekilliği mazbatasını aldı. Ardından milletvekilliği yeminini etmek için Genel Kurul Salonu’na geldi.
Mecliste başörtülü bir milletvekili gören DSP’liler âdeta çılgına döndüler. Dakikalarca Meclis sıralarının kapaklarına vurdular. Başörtüsünü alkışlarla protesto ederek, Merve Kavakçı’nın Genel Kurul Salonu’nu terk etmesini istediler. Protesto ettikleri başörtülü bir milletvekili ve başörtüsüydü.
Protesto edenlere göre, başörtülü bir şekilde Meclis’te bulunmak “devlete meydan okumak”tı Başörtüsü ile üniversitelere, liselere girilemezken, nasıl oluyordu da Meclis’e kadar girilebiliyordu.
Başörtüsü karşıtlarına göre buna kimse cüret edemezdi. 28 Şubat kararları daha yürürlükteydi. 28 Şubat darbecilerinin sivil uzantıları, kendilerine darbecilerin tevdi ettiği görevi tastamam yerine getirmeliydi.
İşte böyle bir atmosferde, tarihin sayfalarında karanlık bir leke olarak kalacak o söz söylendi. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit Meclis kürsüsüne çıktı ve Meclis’teki 28 Şubat yanlılarına ve başörtüsü karşıtlarına “Bu hanıma haddini bildiriniz” emrini verdi.
Başörtülü bir kadına Meclis kürsüsünden had bildirme çağrısının üzerinden 20 yıl geçti.
20 yılın ardından Meclis Genel Kurul Salonu’nda aynı sözler bir kez daha yankılandı. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in kürsüden konuşmasına engel oldu.
“Ulan böyle Grup Başkan Vekilliği olmaz” diyerek bağırmasının ardından “Bu kadına haddini bildirin Sayın Başkan” diye çağrıda bulundu.
20 yıl önce yine bir kadına “haddini bildirin” çağrısı ile Özkoç’un aynı ifadeyi kullanmasının konu bakımından mahiyeti farklı olabilir. Tepkinin gösterildiği içerik de aynı olmayabilir.
Ama zihniyetin aynı olduğunu belirtmek gerek. Konuşturulmak istenmeyen kadın bir milletvekilinin engellenmesi için “had bildirme” çağrısının yapılması, aslında bastırılmış duyguların bir dışa vurumudur.
Bakmayın siz kadın hakları üzerinden benzer zihniyetlerin duyar kasmasına. Bu ve benzeri cümleleri kurabilenler, sokaktaki kadına yönelik şiddeti sorun eder gözüktüğüne de kanmayın. Kadına şiddete karşıymış gibi konumlanması içi boş bir görüntüden ibarettir. Siyaseten kullanışlı olduğu içindir.
Bu tip had bildirme üzerinden şiddet çağrısı yapanlar tekil örnekler değildir. Eğer bu had bildirme çağrısı, iktidar karşıtı partilerden birinin kadın milletvekiline yapılsaydı, örgütlü kadın dernekleri ayağa kalkardı. Kınama üstüne kınama yayınlarlardı. Bunu bir kişinin yaptığı tekil bir vakıa olarak değerlendirmezlerdi. Zihniyet okuması üzerinden toplumun bir kesimini mahkûm etmek için ellerinden geleni arkalarına koymazlardı.
Ama göreceksiniz, had bildirme çağrısını muhalefetin bir milletvekili yaptığı için siyaseten benzer yerde konumlanmış kadın hakları savunucularından ya da örgütlü yapılarından tek bir eleştiri yükselmeyecek.
Görmezden gelecekler. ‘Özür diledi ya ne olacak’ diyecekler. İkiyüzlülüklerinin ortaya çıkmasını sorun etmeyecekler. 
Yani bu konuda da söz konusu çevrelerin nasıl davrandığını biliyoruz. O çevrelerde değişen bir şey yok. Yeri geldiğinde bir anda bilinçaltları hortlayıveriyor. Zihniyet değişmiyor...

TÜRKİYE GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat