Sağ ayağımız Suriye’ye, sol ayağımız Irak’a basmalı...

...

  • GİRİŞ20.01.2019 09:50
  • GÜNCELLEME20.01.2019 09:50

Beyaz Saray’ın Suriye’den çekilme kararı ve yansımaları, Irak’ın dış politik manzarasını değiştiriyor. Unuttuğumuz bir ülkeyi yeniden ve hızla hatırlamamızı dayatacak kadar... Suriye’ye konsantrasyonumuzu düşürmeden Irak’ı fark etmeliyiz. Yoksa cambaza bakarken cüzdan yine kanatlanacak...

Suriye’den çekilen Amerikan birliklerinin Irak’ta mukim olanlara eklenmesi, Erbil, Sincar, güney Kerkük, Kuzey Selahaddin, sair bölgelere konuşlanacağına yönelik haberler geliyor...

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo Irak’taydı (09/01). Bağdat ve Erbil’e gitti. Ülkenin bağlılıklarını sürdürmek, bölge devletlerinin İran aleyhine stratejisini canlandırmak, Irak’ı İran etkisinden kurtarmak için. DAEŞ’i de zikretti tabii...

Ürdün Kralı da Bağdat’ı ziyaret etti (14/01). 2008 yılından bu yana ilk kez! Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih ziyareti şöyle değerlendirdi; “Bağdat ve Amman, Arap kardeşler arasındaki ilişkileri güçlendirmek ve bölgedeki krizleri sona erdirmek için ciddi ve yapıcı bir temel oluşturacak”...

Rutin protokol sözleri saymazsanız çaplarını aşan temennilerdir. Ama çap açanlar konuşturuyor. Ürdün’ün İran’la sorunları var ve bunlardan biri olan enerji derdine derman olmak için 1500 Km’yi aşan “yollar” kurulacak...

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da Irak’taydı (14/01). Suriye’deki ‘mütevazı’ varlığını Amerika’yla birlikte çekmek zorunda kalırsa diye-ki öyle olacak-Irak’ta bir varlık imkanını yokladı. Paris’in bölgedeki sıkışıklığı öyle fena ki, nefes olmak için Irak’a 1 milyar Euro’luk ‘kalın bir sakal atma’ sözü verdiler.

Macron: “Savaş bitmedi. Önümüzdeki haftalarda konuşlanmalarımızı gözden geçireceğiz. Hem Irak’ta hem Suriye’de politik çözüm için yatırım yapmaya devam edeceğiz. Çekilmekte acele etmek hata olur”...

Fransa, Ortadoğu’ya tutunmaya çalışıyor ama tırnak seslerini duyabiliyoruz...

IRAK’TA TEK BAŞINA!..

Bu hareketliliğin Tahran tarafından fark edilmemesi elbette mümkün değil. İran, Irak ilişkilerinde belli avantajlara sahip ama bunlar kendi başına bırakılamaz...

Dışişleri Bakanı Muhammed Zarif nadir görülen biçimde 5 gün boyunca Irak’ta kaldı (15/01). İran’ın Irak networkunu elden geçirdi ve iki ülke arasında sadece ‘hükümetten hükümete’ diye tarif edilemeyecek, onu aşan bağları sıkılamaya çalıştı. Bağdat’ı söylemeye gerek yok; Erbil’e, Kerbela’ya, Necef’e, Süleymaniye’ye gitti! Bu ziyarette Kuzey Irak’a yapılan vurgunun Türkiye tarafından bilhassa takip edildiğini varsaymalıyız. Suriye’de yaşanan cari gelişmelere de göndermedir.

Tahran’ın Irak üzerinde şekillenen, üzerinden gelecek atağı nasıl değerlendirdiğinin bu ziyaretten güçlü işareti olamaz. Ama daha da yükseldiler; Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de önümüzdeki ay Irak’ı ziyaret edeceği ilan edildi. Bu daha önce olmadı. Ruhani ilk kez Irak’a gidecek.

İran, Suriye’de yalnız değil. Rusya, Şam ve Türkiye dahi yanında. Hatta Ankara, kendisine birden çok kez gelen ‘İran’ı bırak’ tekliflerini/baskılarını “komşumu satmam” karakteriyle tersledi. Esasen, jeo-politik sonuçları olacak böylesi adımı-tüm huysuzluklarına, Türk kamuoyunu kızdıran kimi adımlarına rağmen-İran da atmadı. Çünkü iki ülke de biliyor ki, diğerinin kapaklanması halinde kendisi de tökezleyecektir...

Ancak İran, Irak’ta yalnız. Rusya yok. Suriye’yle eş zamanlı Irak’a asılması mümkün gözükmüyor. Türkiye’nin bu imkanı var ama konjonktür, “bunu niye yapsın” sorusunu masaya getiriyor...

Oysa karşısında güçlenen, Körfez ülkeleri, İsrail, ABD, Mısır, kim bilir Pakistan hatta NATO lojistiğine sahip bir koalisyon var.

ABD haylidir Irak’ın Arap ailesine yakınlaşmasını ve kabul görmesini gizlice teşvik ediyor. Somut örneklerinden biri Suudi Arabistan’ın, “Irak’ın Kuzeyi’nde ve Irak’ın güneyinde” açtığı konsolosluklarla Bağdat’la diplomatik varlığını renklendirmesi. (K.Irak’taki İsrail/MOSSAD varlığını da unutuyoruz, yaşıyor, ölmedi.)

Irak’ta ABD ve NATO misyonu ne kadar genişleyecek? Bu soru önemli çünkü Suriye’den sonra bölgede bir paradigma değişikliği var mı sorusuna çare olabilir...

İran’ı hedef kılan bir yeni konuşlanma/plan, paradigma değişikliği değildir. Irak’ta, ABD ve müştemilatının İran’a yönelik mücadelesinin sahnesi mi kuruluyor, yoksa -o da dahil- daha bütünlüklü, İran’ın doğusunu batıda Akdeniz’e kadar uzanan bildik tezgaha katan karargâh mı kuruluyor?

Öyle ise Türkiye-yine-sıralı hedeflerin içinde demektir...

TÜRKİYE FARK ETTİ Mİ?..

Yapılanlara bakarsanız öyle... Irak’ın yeniden imarı için Türkiye’nin vaat ettiği yardım miktarı en büyük taahhüdü oluşturuyor; 5 milyar dolar. Ovaköy sınır kapısının açılmasına çalışılıyor. Musul, Basra, Kerkük, Necef başkonsolosluklarımız yeniden faaliyete geçecek ki, bu adresler ‘adam adama’ anlamına geliyor. Hepsi önemli. Ziyaretler de oluyor. Irak Cumhurbaşkanı daha Ocak başında Ankara’daydı. Üzerinde pek az duruldu. Hele Pakistan Başbakanı’nın ziyaretiyle çakıştığı düşünüldüğünde.

Irak bizim bildiğimiz, askeri varlığımızın bulunduğu (!), son 30 yılda tüm Batı rezilliğinin de başladığı yer.

Suriye’ye adım atacaksanız diğer adım Irak’ta olmalı. Dengeniz bozulmasın diye...

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat