Harekât?..

.

  • GİRİŞ14.08.2019 08:56
  • GÜNCELLEME14.08.2019 08:56

Mutabıkız”...

“Müşterekiz”...

ABD ile bu kadar ‘mutabık’ ve ‘müşterek’ olmak iyi midir?..

Bilmiyoruz.

Fakat, “Türkiye ile ABD arasında haftalardır tırmanan bir gerilimin ardından Suriye sınırında bir askeri harekât ihtimalini şimdilik ortadan kaldıran bir uzlaşıya varılmış olması olumlu bir gelişme olarak görülmelidir” yazanlar var.

Yani, Fırat’ın Doğusu’na yönelik askeri girişimin ortadan kalkmasa bile “yeni duruma göre düzenlenmek için stand-by’a alındığı” intibaı var. “Bekleme” değil, “hazırda”...

Gerçi, “ABD ile uzlaştık ya, varsın harekât olmasın” meşrebinden okuyanların sevinci kimin hanesine yazılmalı bilinmez ama.. İzlenim böyle...

***

Bu algılarını; ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’in, “SDG güçleri (PYD/YPG) bizim oradaki ortağımızdır. Bizimle birlikte savaşmış olanların saldırıya uğramaması, onlara hiç kimse tarafından zarar verilmemesi taahhüdümüze bağlıyız” sözleri ile...

ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in, “Açık olarak, Türkiye’nin tek taraflı bir operasyonunun kabul edilemez olduğuna inanıyoruz. Yapacağımız şey, tek taraflı bir operasyonu önlemek olacaktır” açıklamasıyla destekliyorlar... (06/08, VOA.)

***

“Müşterek Harekât Merkezi (MHM)” ABD’ye zaman kazandırdı mı, evet, kazandırdı. Yine de bu aşama hızlı geçilecek. Pazartesi Şanlıurfa’ya gelen ABD heyeti bu demek. Asıl gözlemlenmesi gereken devamı...

ABD Savunma Bakanlığı: “Güvenli Bölge’yle ilgili varılan mutabakat önemli bir adım ancak daha yapılması gerekenler var. Güvenlik mekanizması aşama aşama uygulanacak”...

ABD Dışişleri Bakanlığı: “Güvenlik mekanizmasıkademeli olarak hayata geçecek”...

Resmi açıklamalara serpiştirilmiş in-organik kelimeler, kamuoyunda yerleşik “oyalanıyoruz” izlenimini besliyor. O da bir yana, sürecin “sulandırmasına” alan açacak Amerikan adımlarının da başında nöbet tutulmalı.

Ankara artık bu tuzaklara düşmeyecektir ama...

İlk sınav şu olabilir; ABD, göze sürme cinsinden bir jesti Kuzey Suriye’de gerçekten yerine getirebilir. Bu, Ankara’nın masaya sürdüğü bir seri talepten herhangi biri de olabilir. Ne olursa olsun ölçü olmamalıdır!

***

Gelelim sadede...

Milli Savunma Bakanlığı ve ABD Büyükelçiliği tarafından açıklanan 3 maddelik mutabakat metni ne anlatıyor?

Pek bir şey değil! Tamamı sahada ve zamanla görülecek.

Arkasında detaylandırılmış ve üzerinde tarafların eksiksiz anlaştığı detaylı metin var mı, bilmiyoruz. Kimilerine göre, bu üç maddenin arkasında “gizli” bir plan var.

Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar ise şöyle diyor; “Müşterek harekât merkezinin çalışmasıyla bahsettiğim aşamaların, o merkezdeki ayrıntılı çalışmalarla arazide yerini bulmasını gündeme getirdik. Bu, önümüzdeki günlerde başlayacak”...

“Sadece uzlaşı”nın dahi önemli sayıldığı bir el sıkışma var mı, var. Önemli mi önemli. S-400 krizinden sonra iki ülke arasındaki buzları eritmeyi iki taraf da arzu etti mi, etti. İyi. Ancak bundan sonraki aşama için üzerinde tamamen uzlaşılmış bir planın varlığını göstermiyor. TSK’nın elbette vardır. Ama, “başından beri Amerika’yla birlikte yapmak istedik” deniyorsa, MHM çalışmalarından sonra bu konuşulacak izlenimi ediniyoruz. O halde biraz daha zaman gidecek.

Savunma Bakanlığı bir takım son tarihler-farklı aşamalar için çoğul ifade kullanılmış olsa gerek-konulduğunu işaret etti. Onu da göreceğiz...

***

ABD-Türkiye ilişkilerinin Suriye boyutuna yönelik detayların lime lime edilmesinin nedeni, kimsenin hazırdaki tabloyu tarif edememesidir. Bu yüzden bas-bas bağıran kelimeler gözden/kulaktan kaçıyor...

“ABD ile varılan anlaşma iyi bir başlangıç”!..

Neyin başlangıcı? Devamı ne?

“Mekanizma”?.. Bu kelime CENTCOM’undur. Aman!

***

Kimi adımlar da merak edilmeli.

Mesela...

AK Parti, CHP, MHP ve İyi Parti TBMM gruplarının ortak bir açıklama yaparak, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi için gerekli adımların atılması konusunda ABD’ye yaptığı çağrı yukarıdaki başlangıcadahil mi?

***

3 madde ayın 7’sinde yayınlandı...

Ayın altısında “Amerika’nın Sesi”nde yayınlanan bir haberi anımsatmak isterim...

“Bir NATO üyesinin örgütten çıkarılması için resmi bir mekanizma yok. Bununla birlikte, Washington ve Avrupa başkentlerinde konuşulan, Türkiye’nin NATO’da bir geleceği olup olmadığı, ayrılma zamanı gelip gelmediği konusunda politika yapıcılar, dış politika elitleri, analistler arasında tartışmalar artıyor”. (‘Can Turkey be a trusted NATO partner?’, 06/08, VOA.)

Başlangıç?

***

Mesela...

Ankara, Suriye’de, İdlib’de ibrenin Rusya ve Şam yönetimine fazlaca döndüğünü düşünüp, biraz denge kurmak istemiş olabilir mi?

Önümüzdeki günlerde başlayacak seri toplantılara (Astana ve 4’lü zirve) bu oturmuş dengelerin gücünü de taşımak istemiş olabilir mi?

Nihayetinde, Amerika dahi bir karttır...

***

Cumhurbaşkanı: “... İnşallah bu Ağustos’ta da tarihimizin zaferler halkasına bir yenisini daha ekleyeceğiz”...

Türkiye’nin yapacağı harekâtın artık olmayacağı veya formatının değişeceği yönündeki spekülâsyonlara karşı, Cumhurbaşkanı’nın Bayram mesajındaki bu satırlar yanıt sayılabilir mi?

Sayılabilir.

Çünkü...

Ankara, konjonktürel ve kullanışlı esnemelerin getirdiği rahatlamalar kadar, bölgede ve Suriye’de Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına sürdürülebilir çözüm sağlamanın daha “köklü” adımlar da gerektirdiğini biliyor!

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat