Fiili yarı başkanlık mı?

Bu yıl Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçilecek.

  • GİRİŞ23.04.2014 10:35
  • GÜNCELLEME23.04.2014 10:35

Seçim kazanmak konusunda doğuştan ve sonradan kazanılmış bir dizi yeteneğe sahip olan Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa hem tarihe geçecek, hem de "Kullanırım" dediği anayasal yetkileri sayesinde Cumhurbaşkanlığı makamını bir hayli güçlü ve etkin pozisyon olarak değerlendirecek. Halk tarafından seçilmiş olan kişi bir de "Erdoğan" gibi 11 yıllık iktidarının her günü varlığını hissettirmiş dominant bir siyasi lider olursa, yaşanacak olanın aslında fiili yarı başkanlık sistemi olduğunu düşünmek mümkün. Ama aslında, acaba öyle mi?

Mevcut Anayasa'da Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri 14. Madde'de düzenlenmiş durumda. Yasamayla ilgili yetkilerin çoğu aksiyon ve icrayla ilgili bir genişlik sağlamayan, kilitleme ve fren fonksiyonu icra eden yetkiler. Yargıyla ilgili olarak ise Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçme yetkisi öne çıkıyor.

Asıl önemli olan ve "Erdoğan seçilirse nasıl bir Cumhurbaşkanı olur?" bağlamındaki mülahazalar ise Cumhurbaşkanı'nın yürütmeyle ilgili yetkileri. En önemlileri şunlar: Başbakan'ın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek. Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu'nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak. Genelkurmay Başkanı'nı atamak. Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak ve başkanlık etmek. Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve başkanını atamak ve Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak. Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek. Üniversite rektörlerini seçmek.

"Atanmış" Cumhurbaşkanı için "fazla" olan bu yetkilerin "seçilmiş" Cumhurbaşkanı için, hele hele Erdoğan'ın "terleyen Cumhurbaşkanı" formülü için yeterli olduğunu iddia etmek zor. Evet, Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu'nu toplayabiliyor. Evet, Bakanlar Kurulu'na başkanlık edebiliyor. Fakat Cumhurbaşkanı'nın bu toplantılarda verdiği tavsiyeler, hatta alınmasını istediği kararlar bağlayıcı değil; Başbakan konumunda olan kişi istemezse, uygun görmezse Cumhurbaşkanı'nın önerisini, kararını uygulamayabilir, bakanlara da uygulatmayabilir. Cumhurbaşkanı ile uyum içinde çalışmak istemesi bile bunu değiştirmeyebilir. Neden mi?
Çünkü Cumhurbaşkanı, Anayasa ve diğer kanunlarda tek başına alabileceği kararlar dışındaki diğer kararlardan sorumlu tutulmuyor. Yani, Bakanlar Kurulu'nda alınan ve ancak ilgili bakanın imzasıyla yürürlüğe giren kararlarda, yasal bir sorumluluğu, ileride hesap verme yükümlülüğü yok. Bu kararlardan dolayı bakan ve Başbakan sorumlu, dolayısıyla kanun önünde hesap vermek zorunda kalacaklarını düşündükleri için, içlerinin yatmadığı, akıllarının almadığı bir karara imza atmama, Cumhurbaşkanı'nın isteğine rağmen onu uygulamama hakları var.

Tam da bu nedenlerle, konuyu ele aldığımız TRT Haber'deki Pazartesi Sendromu programında konuşan Prof. Dr. Osman Can'ın öngörüsünü önemli buluyorum. Şöyle diyor: "Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması halinde, seçilmiş olmasından kaynaklanan anlam, Türkiye için teşkil ettiği önem ve liderlik karizması gibi etkenler sayesinde 'etkin Cumhurbaşkanlığı' bir-bir buçuk yıl sürebilir, ama bir fiili yarı başkanlık sistemine dönüşmez." Çünkü kanun müsait değil.

Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Başbakan kim olursa olsun, kanunun "sorumlu" kıldığı Başbakan ve bakanlar bir noktadan sonra kanunun "sorumsuz" addettiği Cumhurbaşkanı'nın karar ve tavsiyelerini yerine getirmeyebilirler.

Erdoğan bu yıl Köşk'e çıkarsa, etkin bir Cumhurbaşkanlığı için önünde sadece bir ya da bir buçuk yıl olacak. Ondan sonrası gerekli Anayasa değişikliğinin yapılıp yapılamayacağına bağlı. Bu da 2015 genel seçimlerinde oluşacak Meclis kompozisyonuna bağlı.

Nihal Bengisu Karaca-Haberturk

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat