Erdoğan... Merkez Bankası... ve...

  • GİRİŞ03.03.2015 09:45
  • GÜNCELLEME03.03.2015 09:45

Piyasaların algıladığı türden, Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası arasında bir tartışma değildir yaşananlar. Kökü hayli eskilere uzanmaktadır. IMF ile Stand-By'ı yenileme girişiminden, Bakanlar Kurulu'nda kabul edilmesine rağmen bloke edilen Mali Kural'a kadar çok sayıda yaşanmışlık var gerisinde. Bugünü farklı kılan, "Cumhurbaşkanı öyle söyler ama biz bildiğimizi yaparız" tarzının sürdürülemezliğidir. Şimdilerde herkes aynı soruyu soruyor: ,

"Cumhurbaşkanı ne yapmak istiyor?"

Olup bitenin anlaşılmaması kadar anlaşılmak istenmemesi de sorun.

Merkez Bankası ve faiz politikası konusunu Cumhurbaşkanı'na ilk soran gazetecilerden biri olarak, gerek o değerlendirmelerin arka planına ilişkin gözlemlerim gerekse Ankara tecrübemle özetlemem gerekirse... 

Cumhurbaşkanı, faizlerin yüksek olduğuna, yüksek faizin ekonomiye zarar verdiğine samimiyetle inanıyor. 

Ön planda Merkez Bankası görünse de, Banka'nın arkasında mevzilenen iç ve dış odakları da hedef alıyor. Sadece paradan para kazanmayı esas alan reel sektörü ikinci plana iten politik -bürokratik -ekonomik ittifakı sorguluyor. 

Ezber bozuyor. Faiz politikasına etki eden unsurlar bakımından yeni yaklaşımları ve/ veya düşünme biçimlerini teşvik ediyor. 

Bir detay daha... Ocak 2014'teki faiz şoku... 17-25 Aralık 2013'teki kumpastan çok önce "faiz artsın lobisi" iş başında idi. 2014'ün ilk günlerinde "siyasi belirsizlik algısı" da pompalanınca faiz artışı için gün doğdu. O tarihte 2-2.5 puan faiz artışı ile piyasaların yatışacağı, 6 ay içinde geriye çekileceği hesabı yapılsa da pratik böyle olmadı. 5.5 puanlık şok faiz artışı ile "önden yüklemeli program" uygulandı, "faizi kademeli indirme" planı işlemedi. Cumhurbaşkanı, bu tutarsızlığı affetmedi! 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat