Erdoğan'ın daveti... Gül'ün ziyareti

  • GİRİŞ11.02.2016 09:54
  • GÜNCELLEME11.02.2016 09:54

Aslında "rutin olması gereken" ziyaretin, ülkenin iç ve dış güvenlik şartları ile AK Parti dinamikleri dikkate alındığında özel anlam kazanması da doğal.

Görüşme ile ilgili bazı detayları paylaşmadan önce bir hususun altını çizmekte yarar var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gül'le ilişkilerinde her zaman özenli ve nazik olmaya, görüş ve önerilerine değer vermeye, bu tutumunu da hissettirmeye gayret etti. Kökü derinlere uzanan değişik örnekler bulunsa da yakın tarihte Erdoğan'la Gül arasında üç önemli kırılma yaşandığı da bir gerçek. Gezi Olayları ile başlayan, 17-25 Aralık darbe girişimine yaklaşım farklılığıyla belirginleşen, Gül'ün aktif siyasete dönme niyetini açıklamasına rağmen AK Parti olağanüstü kongresinin toplanma zamanlaması ile netleşen yol ayrımı, halihazırda yeni bir kavşakta buluşmuş da değil. Ama bütün bunlar Erdoğan ve Gül'ün, iki devlet adamı tecrübesiyle buluşmasını, Türkiye ve bölge meseleleri hakkında geniş ufuk turu yapmasını engellemedi, engellememeli de... 
***

Gelelim aktarılanlara... Davetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldiği belirtiliyor.

Esasen, Sn. Gül'ün Ankara'ya geleceği önceden biliniyormuş. Cumhurbaşkanlığı protokol yönetimi, önceki cumhurbaşkanlarının Ankara veya bir başka ildeki seyahat trafiğinde veya olası ihtiyaç planlamasına katkı bağlamında bilgi sahibi olabiliyor, gerektiğinde devreye girebiliyormuş.

11. Cumhurbaşkanı'nın muhterem anne ve babasının rahatsız olduğu, ara ara tedavi için Ankara'ya geldiği, kızının yanında kaldığı anlatılıyor. Gül'ün, aile büyüklerinin sağlıkları ile yakından ilgilendiği hatırlatılıyor.

Ayrıca Refahyol Hükümeti'nin Hakk'ın rahmetine kavuşan başbakan yardımcılarından Fehim Adak için taziyede bulunduğu da ifade ediliyor. 
İçerik boyutuna gelince... Rivayet muhtelif. Ancak güvenilir kaynaklar şu hususların altını çiziyorlar: 

Terörle mücadele, huzur ve demokrasi planı, Suriye krizi, sığınmacı sorunu, ABD'nin ikircikli tutumu, Rusya'nın Ortadoğu'ya yerleşme politikası, İran'ın rolü, AB ile ivme kazanan ilişkiler, İsrail'le normalleşme çabaları vb. hususlara değinildiği söyleniyor. 

Spekülasyon boyutu içerse de 11. Cumhurbaşkanı'nın, AK Parti'ye rağmen veya AK Parti içine oynayan bir siyasi hareketin içinde olmadığı, kişisel heves ve hırsla davranmadığı, ülkeyi yönetenlere kolaylık dilediği aktarılıyor. 

Tabii ki geçmişte AK Parti'ye emek ve gönül veren, lakin kulvar farkı nedeni ile sancısını dışa vuran isimlerin "kardeş kavgası görüntüsü vermemesi" eskimiş ve değersiz gibi gösterilmemesi hususları da zikrediliyor. 

Özetle... 11. Cumhurbaşkanı üzerinden siyaset mühendisliği iddialarını doğrulayacak bir tutum, hazırlık veya beyan şimdilik görünmüyor. Bununla birlikte 1 Kasım'ın çok sayıda hesabı açığa düşürdüğünü de göz ardı etmemek gerekiyor.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat