Cemaatten Paralel Devlete

Fethullah Gülen Cemaatı rahmetli Özal’dan bu yana gelen bütün iktidarlar döneminde (kısmen Refahyol hariç) korunmuş,kollanmış,devlet kurumları içinde örgütlenmesine göz yumulmuş ve iktidarlar eli ile ‘prestijli’ kılınmıştır.

  • GİRİŞ02.02.2015 11:10
  • GÜNCELLEME03.02.2015 07:50

ANAP Hükümetlerinin gelmiş geçmiş İçişleri Bakanları bu yapıyı emniyete hakim kılmak için canla başla çalışmışlardır. Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıklarında da aynı doğrultuda etkili çalışmalar yapılmıştır. Ecevit hükümetinde de durum bundan farklı değildir.

Kabul etmek gerekir ki; bu örgüt Ak Parti hükümetleri döneminde adeta tarihinin ‘Lale devrini ‘ yaşamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile ‘ ne istedilerse fazlası ile verilmiş’ ve devlet gücü ile alabildiğine palazlanarak devasa bir yapı haline gelmiştir. Bürokraside, siyasette veya iş dünyasında bir yerlere tırmanmanın en geçerli ‘referansı’ bu örgüte olan yakınlık olmuştur.

Bir zamanlar bu yapıya bağlı dershane ve okullara devam eden öğrencilerin gösterdikleri başarılar hepimizin göğsünü kabartmıştı. Çocuklarımızı bu okullara vermek için maddi fedakarlığı göze aldık. Elbette Sınav sorularının önceden sızdırıldığı gibi bir ahlaksızlık iddiası kimsenin aklına gelemezdi. Polis Koleji, Polis Akademisi vs birçok kurum bu yapıya emanet edilmişti.

Devletin yatak odası hükmündeki kozmik odalar ve bilgiler bu yapıya mensup görevlilere emanet edildi. Dinlemelerin başına getirildiler. Kim bilebilirdi ki ; ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı, Bakan ve bürokratları da dinlenecek,izlenecek, mahremiyetler kayıt altına alınacak. Eğer yargıya intikal eden iddialar kanıtlanırsa bu dinleme ve kayıtların milyonlarca kişiyi kapsadığı gibi akıl almaz bir şizofrenik ruh haliyle karşı karşıya olduğumuz gerçeği de ortaya çıkmış olacak.

Bütün bunlar olurken, başı secdeye varan, dindar, hizmeti amaçlayan, dünyanın dört bir tarafında okullar açarak milli kültürümüzün yayılmasına katkı sağlayan devletine, milletine bağlı bir topluluğa, harekete yardımcı olmak amacı güdülmüştür. Böyle bir yapının devletin ve şahısların mahramiyetine gireceklerine,uluslar arası servisler ile iş tutacaklarına,şantaj,montaj işlerine kalkışacaklarına ve birgün gelip de meşru hükümete karşı darbe teşebbüsüne kalkışacaklarına herhalde kimse ihtimal vermemiştir.

Bu yapı ile ilgili iyi niyet; peş peşe gelişen olaylar ile sarsıntıya uğramaya başlayınca birçok kişide ne oluyoruz türünden sorgulamalar başladı.Yapı ile ilgili  kaset, şantaj,montaj,kirli ilişkiler gündeme geldikçe geleneksel koruma refleksi giderek zayıflamaya başladı.   Mavi  Marmara Gemisi konusunda ‘İsrail otoritesinden izin alma’ açıklaması Müslümanları bir hayli sarstı. Ama 7 Nisanda MİT Müsteşarının sorguya çağrılması sarsıntıyı türbülansa dönüştürdü. Gezi olayları bu yapının ne tür ittifaklara girişebileceğini gözler önüne serdi.  Ardından malum 17 ve 25 Aralık olayları…

Bütün bu gelişmelerden sonradır ki; bu yapının devletin kurumlarında bir Paralel Yapı olarak palazlandığı ve hedefinin devlet iktidarını anti demokratik yollar ile ele geçirmek olduğu ifade edilmeye ve buna ait belgeler ortaya konmaya başlandı.

Bunu ilk fark eden ve mücadele başlatan da bizzat o dönemin Başbakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın R.Tayyip Erdoğan oldu. Kabul etmek gerekir ki Sayın Cumhurbaşkanımız ilk başlarda bu mücadelede birkaç istisna hariç yalnız bırakıldı. Gezi Olaylarında mangalda kül bırakmayan, TV’lerde adeta meydan cengi yapan pek çok siyasetçi bir anda kayıplara karıştılar.

Kayıplara karıştılar çünkü onlar bu savaşın kazananı kim olacak sorusunun cevabını kestiremiyorlardı. Tayyip bey  ufacık bir zaaf gösterse veya sarsılsa hemencecik Cemaaatın eteklerine yapışmaya hazır bekleyen kişiliksiz, omurgasız, oportünist siyaset baronlarıydı bunlar.

Gelin görün ki o günlerde tarafını seçmede ikircikli davranan, Pensilvanya’ya gizli gizli bağlılık mesajları yollayan kimi siyasetçi ve yetkililer iş netleşince ‘paralel ‘ ile mücadele kahramanı (!) kesiliverdiler. Kendi yönetimindeki kurumları bu yapıya teslim eden, devletin imkanlarını seferber eden, bu yapıya mensup yargı ve emniyet mensupları ile ahlak dışı pazarlıklara ve ortaklıklara girişenler; utanmadan sıkılmadan haz etmedikleri veya rakip gördükleri  ve bu yapı ile hiçbir ilişkisi bulunmayan kişileri ‘paralelci’ olmakla suçlamaya başladılar. Bu, hırsızın kendini gizlemek için ‘hırsız var’ diye avaz avaz bağırması gibi bir adilik değil miydi?

MGK kararı ardından Paralel Yapı ile mücadele artık hükümet tercihi olmaktan çıkıp bir devlet politikası haline gelmiş bulunuyor. Elbette ki devletin anayasal kuruluşları bu politikanın gereğini yapıyorlar, yapmaya da devam edeceklerdir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus,bu yapı ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bir çok masum insan da değişik nedenler ile haksız yere suçlanmaktadırlar.Belediyeler başta olmak üzere birçok bakanlıkta bu yapının en etkili isimleri görevlerini sürdürürken hiç alakasız insanlar cezalandırılmakta, suçlamalara maruz bırakılmaktadırlar. Aslında bu yapının geçmişte de kendilerine karşı olan birçok bürokratı ‘cemaatçı’ diye suçladıkları bilinmektedir.

Paralel yapı ile mücadele edilirken dikkat edilmesi gereken hususlar başka bir yazının konusu. Ama eğer  bu konu paralel ile yakından uzaktan alakası olmayan rakipleri tasfiye aracı olarak kullanılırsa bu gayretullaha dokunur.

Bu işten kişiliksiz,yalaka,derinliksiz siyaset baronları karlı çıkmış olur.

Yorumlar9

  • Erol Akdogan 9 yıl önce Şikayet Et
    Yaziklar olsun. Rabbim layik olan seyi versin Yezidlerin yolunda gidenleri ve onu destekcilerini. Fazla soze gerek yok, hersey Rabbim tarafinda kayit altinda.
    Cevapla
  • Yusuf 9 yıl önce Şikayet Et
    tarih:13 Aralık 2013, yazının başlığı "Dava ve iddia sahibi olanlara selam olsun"; yazarı Ömer Vehbi Hatipoğlu; "... Fethullah Gülen Hocaefendi, ...... A.Fuat Başgil ve Sezai Karakoç'a kadar her biri kendi alanında ve yaşadığı çağda olağanüstü gayretler göstermiş mürşitlere, alimlere, manevi ve kültürel dünyamızı nakış gibi örmüş şahsiyetlerin hatırasına sahip çıkmak elbette bir görev ve zorunluluktur. Bu zatların her birisinin verdiği onurlu mücadele ve hayat hikayeleri yarınlarımızı inşa ederken göz önünde bulundurmamız gereken birer ibret vesikasıdır"
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • ökkeş 9 yıl önce Şikayet Et
    Paralel çete ile mücadale çok basit mesela emniyette, hemen şubelerde çalışanlara yükleneceksin sıradan polis memuru 20 senede 10 veya 15 taltif alırken bu tayfa 10 yılda 200 ile 400 taltif arası taltif alır buda yaklaşık normal memur senede 12 maaş alırken bunlar senede 20 maaş alıyor pozisyonuna sokar, ondan sonra tesbit edilipte normal kadroya gönderildiklerinde başlarlar homurdanmaya, bundan sonra çalışanında bilmem ne yapanında, e arkadaşlar alışmışlar senede 20 maaş almaya senenin 12 ay olduğu hatırlatıldığında kızılca kıyamet kopar.
    Cevapla
  • Osmanlı 9 yıl önce Şikayet Et
    Gördüğüm kadarıyla, hükümet-devlet çok titiz davranıyor, mahkemeden net karar çıkana kadar sadece yerlerini değiştiriyor. Aslında bu bile çok riskli. Bir de zamanında güç bunlarda diye bunlarla hareket edenler, bunlara çanak tutanlar var da şimdi makamdan alınıyorsa, kusura da bakmayın yani. Kendi düşen ağlamaz...
    Cevapla
  • Ahmet Adil 9 yıl önce Şikayet Et
    Paralelci akrabası - arkadaşı var diye, kırk yıllık milli görüşçüler zulme uğrarsa, 28 şubat sürecinden ne farkı olur?Fatih ünivesitesinde çocuğu okuyor diye (kaldı ki paralelciler el üstünde tutulduğu zamanlarda başlamıştı okula) paralelci damgası vurulup, makamının elinden alınıp, "hah bu paralelci değildir" deyip yerinie cümle alem tarafından MHP'li olarak bilinen, dini duygudan bi haber olanların atanmaları reva mıdır? İşte bunun için diyorum ki: 2002'den beri GÖNÜL TAHTIMDA OTURAN AK PARTİ İÇİN GÖNLÜME İSTİFA DİLEKÇESİ SUNDUM.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat