Davutoğlu’nu öne çıkaran etkenler

  • GİRİŞ23.08.2014 11:41
  • GÜNCELLEME23.08.2014 11:41

Perşembe günü AK Parti Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen MYK toplantısının ardından karar verildi ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 27 Ağustos’ta yapılacak AK Parti Olağanüstü Kongresi’nde Genel Başkan adayı, hem de 28 Ağustos akşamı hükümeti kurmakla görevlendirilecek Başbakan adayı olarak tespit edildi. 

Bu isim sürpriz değildi. Ancak lider kadrosunun uzun vadeli bir tasarımı veya iç dairede yürüttüğü müzakereler sonucunda belirlenmiş bir isim de değildi. 
Erdoğan bu sürece doğru yol alınırken parti içinde de ağırlık kazanan bir eğilimi biraz daha sistematize ederek kriterlere dönüştürmüş ve kamuoyuna duyurmuştu. 
Birincisi üç dönem kuralıydı. Bir siyasi parti siyasal hafızayı sadece kişiler ve figürlerle kaim olarak görürse, kişiler ve figürler sahneden çekilince siyasi partinin de sahneden çekilmesi kaçınılmaz. Hem bu siyasal gerçeğin bir ifadesi olarak, hem de ANAP, DYP ve Fazilet Partileri deneyiminin bir yansıması olarak AK Parti üç dönem kuralını kabul etti. Bu Türkiye siyasal tasavvurunda yepyeniydi. Hem siyasal dinamizme imkan sağlıyor, hem siyasal hafızayı ve dinamiği bireysellikten çıkarıp kurumsallaştırıyor, hem de her defasında fırsat eşitliği için siyasal yarışın yeniden başlangıç çizgisine eşit dizilim yoluyla centilmence yürümesini sağlıyor. 
Üç dönem kuralındaki ısrar kişisel bir ısrar değil, bir siyasal hareketin kurumsallaşması, siyasal başarının ve hafızanın kurumsal bir kimliğe dönüşmesi ihtiyacının dayattığı bir zorunluluktu. 
Genel başkan ile Başbakanın farklı kişiler olmaması. Türkiye’nin içinden geçtiği transformasyon süreci, ülkenin içte karşı olduğu meydan okumalar ile, bölgesel ve küresel altüst oluşlar, kişiler üzerinden yürütülecek bir tartışma lüksünün olmadığını ortaya koyuyor. AK Parti’nin içinde bulunduğu durum ve üstlendiği siyasal sorumluluk, “vefa” veya “kardeşlik hukuku” dikkate alınarak bir “makam paylaşımı” yaklaşımını benimseyemezdi. Aksine belirsizliklerin hızla giderilmesi zorunluluk arz ediyordu. Bu yüzden genel başkan ile başbakanın aynı kişi olması ve bu kişinin de üç dönem sınırlamasına takılmamış biri olması gerekiyordu. 
Liyakat ve ehliyet konusunda da herhalde herhangi bir itiraz olamazdı. 

Devamı için tıklayın >>>

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat