Gezi (Çarşı) ve darbe suçu

  • GİRİŞ17.09.2014 09:51
  • GÜNCELLEME17.09.2014 09:51

Geçen hafta Gezi Olayları sırasında eylemler nedeniyle Çarşı Grubu’ndan 35 kişi hakkında müebbet hapis cezası isteyen iddianame kabul edildi ve dava açıldı. Suçlamanın konusu şu: 

“Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünde Görevlendirilenlerin Görevlerini Yapmalarına Engel Olma, Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Düzenleme Yönetme Bunların Hareketlerine Katılma, Ruhsatsız Ateşli Silahlarla Mermileri Satın Alma veya Taşıma veya Bulundurma, Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, Terör Örgütü Kurmak veya Yönetmek.” 
İddianameye konu eylemlerin vaki olup olmadığı yargılama sürecinde ortaya çıkacak. Biz iddianamede geçen eylemlerin gerçekleştiği varsayımından hareket edelim ve şu soruyu soralım: Bu eylemlerin darbeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi, hukuk düzeninin amacına uygun mu? 
Hukuk düzeni anomalilerle uğraşır. Toplumsal ortalamayı bu tür anomalilere karşı korur. Kendisi de toplumsal ortalamayı dikkate alan bir hukuki çerçevede işler. Bu tür grupları çok ciddiye alan bir hukuk düzeni, marjinalliği meşrulaştırıcı etki yaratır, onlara yaygınlık kazandırır. Netice itibariyle toplumun hukuk düzeninde görmek istediği “rasyonel otorite” iddiasını kendisi zedeler. 
Öte yandan, demokratik ve akılcı bir hukuk düzeni kriminal hadiselerle toplumsal düzeni tesis etmek ve korumak amacı doğrultusunda mücadele eder. Bu yüzden siyasal muhalefet mahiyetindeki eylemler ile kriminal eylemleri birbirinden dikkatlice ayırır. Eylem ve olayların kriminal boyutunu elverdiğince dar yorumlar, daraltır ve siyasal muhalefetin sağlıklı işleyişine imkan sağlar. Kriminal boyutun siyasal boyutu kuşatmasına ve kriminalleştirmesine izin vermez. 
Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs gibi politik ve kriminal boyutun iç içe geçtiği vakaların zorluğu karşısında özellikle duyarlı davranır. Zira bu vakalarda, siyasal muhalefetin kriminalize edilmesi riski vardır. Özensizliğin bu vakalara ilişkin yargısal süreçlerin meşruiyetini yok etmesi riski de oldukça yüksektir. 
İddianamede de belirtildiği gibi, başlangıçta iyi niyetle başlayan bir hareket söz konusu. Ancak bu hareket siyasi ve idari mercilerin başlangıçtaki hatalı tutumları ve polisin aşırı şiddet kullanımı nedeniyle hem kitlesellik kazandı, hem de hiç bir şekilde hukuk düzeninin ciddiye almayacağı marjinal ideolojik unsurların sahne almasına imkan sağladı. 
Büyük çaplı kitlesel eylemlerde kitle psikolojileri ve “devrimcilik” veya, Halil Berktay’ın ifadesiyle, “devirmecilik” coşkusu egemendir. Bu coşku merkezde yalın bir politik söylemler ve eylemler, çeperde ise devrim hayalleri ve bunun ikizi mahiyetinde vandalizm belirleyici hal alır. “Hükümetin devrilmesi” ortak bir talebe dönüşür. Türkiye gibi aşırı politize olmuş bir ülkede tepkinin bu boyutta olması olağandır. 

Yazının devamını okumak için tıklayın

Osman Can - Akşam

osman.can@aksam.com.tr

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat