Başörtüsü ırkçılığı

  • GİRİŞ01.10.2014 09:12
  • GÜNCELLEME01.10.2014 09:12

Türkiye, IŞİD tehdidiyle yüzyüze ve sözkonusu tehdidin giderek ciddileşeceği yönünde önemli göstergeler var, ancak memleketin eski karar vericileri başörtüsünün liselerde serbest bırakılmasını da en az IŞİD kadar büyük bir tehdit olarak görüyor olmalı.

Zira son günlerde; 'küçücük çocuklara baş mı örttürülürmüş?' benzeri soruları, 'başörtüsünün çocuk ruh sağlığı üzerindeki telafi edilemez zararları' anafikirli pedagojik değerlendirmeleri, şeriata mı gidiyoruz konuşmalarını; eskisinden daha az insiyaklı ve heyecanlı olmamak üzere, yeniden duymaya başladık.

Hatta, liselerde başörtüsünün hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptal davası bile açıldı. Açan kişi de hem –hükümet sayesinde hukuksuz kararları sona erdirilen- Ergenekon davasından, hem de daha önce açtığı 'laiklik karşıtı eylemler' gerekçeli tartışmalı davalarla, yaptığı siyasi açıklamalarla kamuoyu tarafından çok yakından tanınan Ömer Faruk Eminağaoğlu. Eminağaoğlu'nun ortaöğretim öğrencisi oğlu adına iptal davası açması anlaşılır, zaten mahkemelere başvurarak inanç özgürlüğü ya da benzeri temel hakları teslim eden yasaları iptal ettirme girişimlerini ilk kez görmüyor Türkiye.

Tuhaf olan, bir hukukçunun şu ifadeleri kullandığı bir dilekçeyle Danıştay'a dava açabilmesi: 'Seçmeli Kuran derslerine girmeyen kız veya erkek tüm öğrenciler de artık diğer derslerde bu şekilde türbanlı kız öğrencilerle olmak durumunda bırakılacak, seçmeli Kuran derslerinin hava ve atmosferi, görünümü, seçmeli olsun veya olmasın tüm derslere, tüm okula yayılacak, herkes bu atmosferin içinde tutulacak ve bu ortamdan etkilenecektir. Sonuçta Kuran derslerinin içeriği seçmeli, görünümü ise tüm okulu kuşatıcı ve kapsayıcı, etkisi altına alıcı bir hale dönüşecektir.'

Buna göre; Eminağaoğlu, liseye gönderdiği oğlunun başörtülü sınıf arkadaşlarıyla oturmasının, Kur'an derslerinin hava ve atmosferinin tüm derslere ve okula yayılmasının, oğlu için zararlı olacağını düşünüyor. Ama sanırım bu kafanın, ABD'de 10 yıllar önce sona erdirilmiş ve hala nedamet getirilerek ve utançla anılan 'otobüste siyahlarla yan yana oturmama' şeklinde tezahür eden beyaz ırkçılıktan hiçbir farkının olmadığını göremiyor.

O halde daha net görülmesine yardımcı olalım. Bu, çoğu laikçi-modernin tarihsel bir hayranlık içinde olduğu 'muasır medeniyetler'de yasaktır ve büyük utançtır. O cümleler, ilkel, kaba saba faşizmdir; nefret söylemidir; suçtur.

Başka ailelerin çocuklarını istedikleri gibi giydirme hakkı yok, ama senin çocuğunu 'atmosferden' koruma hakkın var, öyle mi? Sormazlar mı insana, mesele bir atmosfere maruz kalmaksa, okullardaki dini olan her türlü görünürlükten izole edilmiş pozitivist alana onyıllar boyunca eğitim adına tahammül etmek zorunda bırakılmış insanlar hakkını nerede arasın, diye... Merak konusu değil mi, bir hukukçunun kafa konforu için bir başkasının temel insan hakkını yasaklamayı makul bulabilmesi... Tuhaf değil mi, bir hukukçunun bu muhakeme ile kararlar verebilmesi...

O derece ayrımcı, üsttenci bir bakış açısı ki bu; insana bir lahavle geliyor, bir daha gitmek bilmiyor.

Söylemekten usandık, ama anlamayanlar için tekrarlayalım; bir ülkede din özgürlüğünün olması demek, o ülkede bir din mensubunun o dinin kural olarak va'z ettiklerini, bireyi yapmakla sorumlu tuttuğu pratikleri uygulamaya geçirmesi sırasında bir sıkıntı çekmemesi demektir.

Sürekli tekrarlandığı şekliyle devletin düzenlediği yönetmelik de, kız çocuklarını örtme amacı gütmüyor, söylendiği gibi çocuğun cinsiyetine seksüalite eklemiyor. Devlet sadece, dinin bunu emrettiğine inanan ve emri yerine getirmek isteyen kız öğrencilerin başını örtmesine imkan tanıyor.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat