Müzakerelerde Neler Oluyor (1/3)

Akıncı ile Anastasiadis arasında sürmekte olan görüşmeler ve Rum tarafından basınımıza aksayan haberler, özellikle de toprak konusunda varıldığı iddia edilen mutabakat veya da fikir birliği, vatandaşlarımızı bayağı ürkütmüş durumda.

  • GİRİŞ31.07.2015 11:22
  • GÜNCELLEME02.08.2015 09:30

Gidişatta bir yanlışlık olduğu kesin. Rum lider Anastasiadis’in kendisi veya da tepki almamak için söyleyemediklerini dile getiren Rum kaynakların yaptıkları açıklamalar, gerçekte iki lider arasında konuşulanları ve görüşülenleri yansıtmadığı gibi, tamamen bilgi çarpıtma amaçlı.

Daha isim konusunda bile anlaşmaya varılabilmiş değilken toprak ve yönetim konusunda nasıl olur da anlaşmaya varılmış anlamak mümkün değil. Sayın Akıncı kurulacak veya da oluşturulacak yeni devletin adının “Birleşik Federal Kıbrıs” olacağını söylerken Anastasiadis bunu yalanlamakta ve devletin adının “Kıbrıs Birleşik Devletleri” olacağını söylemektedir.

İşin ilginç yanı, Anastasiadis, en zor konuların mülkiyet ve devletçiklerin toprak büyüklüğü olduğunu söylerken, BM müktesebatında geçen siyasi eşitliğin temelini oluşturan yönetimden, dönüşümlü başkanlıktan, Bakanlar Kurulu’nun oluşumundan, Meclisten, Senatodan, Meclis ile Senatoda karar alma yönteminden, egemenlikten, vatandaşlıktan, dışta temsiliyetten ve benzeri egemenlik ile yönetimi içeren konulardan hiç bahsetmiyor olması. 

Belli ki Rumlar hem kendi vatandaşlarını hem de bizim aramızdaki bazı iyi niyetli kişileri kandırmak peşindeler. BM’nin son 50 yıl içinde geliştirdiği Kıbrıs müktesebatına uygun olarak ve de onlarca kez BM ve Güvenlik Konseyi raporlarına geçmiş şekli ile iki bölgeli, iki toplumlu, siyaseten eşit, politik olarak da eşit haklara sahip iki kurucu devletten -Rumların anladığı şekli ile de eyaletten- oluşan Federal Devletin terk edildiği ve mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kabuk değiştirerek veya makyaj yaparak oluşacak yeni devlete Kıbrıslı Türklerin katılacağı açıklaması tam bir uydurma gibi. Kıbrıs Türk halkının böylesi bir çözüme “Evet” demesinin mümkün olmadığını Mısır’daki sağır sultan bile bilmekte. Türkiye’nin ise böylesi saçma bir çözümü ağzına bile almayacağı ise herkesin malumu.

Kendi kendilerine gelin güvey olanların bilgilerini tazeleyelim; Adada yüzyıllardır varlığını sürdüren her iki halkın kendi kurucu devletlerinin kimliğini ve varlığını koruması ve bu kurucu devletlerin topraklarının da, içinde yaşayan halkın ekonomik varlığını sürdürebilir boyutta olması gerektiği merhum Cumhurbaşkanımız R. R. Denktaş ile Makarios arasında 1977 yılının ilkbaharında imzalanan I. Doruk Anlaşması’nın 3. Maddesinde yer almaktadır. Bu mutabakatı içeren ortak açıklamanın BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim tarafından toplantı sorasında yapılmasından hemen sonra da BM’nin Kıbrıs ilkesi olarak kayda geçmiştir.   

O günden sonra da “Kıbrıs Sorunu”nunun çözüm temelinde iki bölgelilik ve bölgelerin üzerinde yaşayan halkın ekonomik varlıklarını sürdürebilir büyüklükte olacağı prensibi değişmez kural olarak yer almaktadır.  Bölgelerin toprak büyüklüğü, I. Doruk Anlaşması’nın içeriğince ve de özellikle 3. Maddesi uyarınca, önce verimlilik ve halkın geçimini sağlayacak büyüklükte ve alt yapıda olmasını, coğrafik olarak devletçiğin güvenliğini sağlayabilir şekilde sınırlarının belirlenmesini ve kıyı yapısı ile uzunluğunun coğrafik konumu ile bağdaşıyor olması kıstaslarını içermektedir.       

Bu prensip, BM kararları, BM Genel Sekreteri Raporları ve Güvenlik Konseyi kararları içinde kısaca “iki kesimlilik (Rumlara göre bölgelilik) ve iki toplumluluk” olarak tanımlanmakta, içeriği de her toplumun sınırları belirlenmiş kendi bölgesi içinde mülkiyet ve nüfus çoğunluğuna sahip olacağı ilkesinden oluşmaktadır.        

Özellikle de mülkiyet konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2010 yılında kararını açıkladığı Demopulos vs Türkiye Davasında, 35 yıldır KKTC toprakları içinde yer alan Rumlara ait mülkleri kullanan kişilerin, söz konusu süre içinde taşınmazlarla manevi bir bağ kurmaları nedeni ile mülk üzerinde eski mal sahibinden çok daha fazla bir hakka sahip olduklarını belirtmesi gerçekte mülkiyet konusunda nihai kararın söz konusu malın ilk sahibinde değil, son kullanıcısında olduğunu ortaya koymaktadır..… (devam edecek)    

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya  ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org 

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

31 Temmuz 2015

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat