Silahlı Örgüt

.

  • GİRİŞ03.04.2017 07:25
  • GÜNCELLEME04.04.2017 07:19

Türk Ceza Kanunu’nda silahlı örgüt, TCK m.220/3 tarafından suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun nitelikli hali ve TCK m.314’de de ayrı bir özel suç tipi olarak düzenlenmiştir. Bu özel suç tipi, Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi ile “terör suçu” sayılmış ve cezaları bakımından terör suçlarının özelliği gereği yarı oranında artırıma tabi tutulmuştur.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu düzenleyen TCK m.220/3’e göre; örgütün silahlı olması halinde kurucu, yönetici ve üye sayılanlara (kanaatimizce örgüt içinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilere) verilecek cezalar dörtte birden yarısına kadar artırılacaktır. Hükmün gerekçesine göre; suç örgütünün silahlı olup olmaması veya sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı, suç örgütü kapsamında işlenmesi amaçlanan suçların icrasına bu silahların elverişli olup olmadığı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığının tespitinde dikkate alınmalıdır.

TCK m.220’de, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun genel suç tipi tanımlanmış ve maddenin 3. fıkrasında ise, suç örgütünün silahlı olması nitelikli hal sayılmıştır. Bu suç; genel suç işleme kastı ile işlenmeye elverişli olup, örgütün silahlı olup olmadığı da, bulundurulan veya kullanılan silahların cinsine, özelliklerine ve miktarına, yol açtığı somut tehlikeye, bu tehlikenin ağırlığına, örgütün faaliyetleri kapsamında kullanılmasına, elde edilen silahlarla suç örgütünün amaçladığı, teşebbüs ettiği veya işlediği suçlar arasında illiyet bağı kurulup kurulamadığına göre belirlenecektir. Bunun dışında, sırf bir veya birkaç örgüt elemanından elde edilen veya örgütün silahlı sayılmasına yetmeyecek derecede az sayıda bulunan silahlar ile örgüt mensuplarının ruhsatlı olarak bulundurdukları veya taşıdıkları, fakat faaliyet suçlarında kullanılmayan silahlardan dolayı örgütün “silahlı örgüt” sayılması mümkün değildir.

Belirtmeliyiz ki, örgütün sahip olduğu silahların ruhsatlı olup olmamasının da bir örgütün “silahlı örgüt” sayılması ile bir ilgisi yoktur. Önemli olan, somut olayın özelliklerine ve elde edilen delillere göre bir örgütün silahlı sayılıp sayılamayacağıdır. Soruşturma kapsamında yapılan arama ve elkoymalarda örgüt mensuplarından hiç silah elde edilememiş olabilir, ancak örgüt faaliyet kapsamında tüm suçları silahlı işlediğinde, silahlı örgütün varlığı kabul edilmelidir.

Silahlı örgütün ceza sorumluluğunun daha ağır olması, hem örgütün silahlı kanat olması sebebi ile daha korkutucu ve hem de faaliyetleri kapsamında işleyeceği suçlarda kararlılığı ile tehlikelilik halinin ağırlığını ortaya koyar. Bu nedenle, silahlı güce sahip örgütler “mafya” veya “terör örgütü” olarak adlandırılırlar. Yeri gelmişken, her en az üç kişinin birleşmesi veya bir suç etrafında toplanması suç örgütünün varlığı göstermeyeceğini ifade etmek isteriz. Toplu suç, suça iştirak, suç için birleşme, dolaylı faillik veya çete gibi kavramlar ile suç örgütünü birbirinden ayırmak gerekir. Suç örgütü; hiyerarşik bir yapılanmayı, maddi çıkar veya siyasi amaç etrafında toplananlar olsa bile, bir veya birkaç suç için birleşmeyi değil, hangi amaçla kurulmuş olursa olsun belirsiz sayıda birden fazla ve faaliyetleri kapsamında giren tüm suçları elverişli vasıtalarla, bir yönetim ve disiplin çerçevesinde işlemeyi hedefler.

TCK m.6/1-f tarafından silahın ne olduğu, sayma yöntemi ile tanımlanmıştır. Bu maddeye göre silahtan; ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal ve biyolojik maddeler anlaşılmalıdır. Bu silahları kuruluş amacı veya faaliyetleri kapsamında işleyeceği suçlar için kullanmayı hedefleyen veya kullanan örgüt, “silahlı örgüt” olarak değerlendirilmelidir.

TCK m.314’de ise; “silahlı örgüt” başlığı altında özel bir terör suçu tipi düzenlenmiş olup, cezası TCK m.220’ye göre daha yüksek bir hadden belirlenmiştir. Bu maddeye göre, sadece Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Kısmının Dördüncü Bölümünde tanımlanan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile Beşinci Bölümünde tanımlanan Anayasa ile kurulu düzene ve düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi on yıldan on beş yıla kadar ve bu örgüte üye olanlara da beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilecektir. TCK m.314; Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi kapsamında terör suçu sayıldığından, Terörle Mücadele Kanunu m.5 uyarınca bu cezalar yarı oranında artırılacaktır. Görüleceği üzere; herhangi bir eyleme karışmasa, yani bu örgüt vasıtasıyla suç işlemese bile TCK m.314 kapsamında silahlı örgüt kuran veya yöneten ya da üye olanın cezası çok ağırdır.

Bu cezanın hak, adalet ve vicdana uygun olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, terör suçları konusunda hassasiyet gösteren Türkiye Cumhuriyeti, Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan “terör” tanımına giren suçların cezalarını ayrı ağırlıkta düzenlemeyi tercih etmiştir. Terör suçlarının ayrıca tanımlanmasının ve cezalarının daha ağır olmasının nedeni, diğer suç türlerinde işlenmesi kastedilen suç amaç olduğu halde, terörde işlenen suçların araç olma özelliği taşımasıdır.

Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terörün tanımı” başlıklı 1. maddesine göre; “Terör, cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme yöntemlerinden birisiyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, iktisadi, sosyal, laik düzeni değiştirmek, Devletin Ülkesi ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devleti zayıflatmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri kısmen veya tümü ile ortadan kaldırmak, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini, kamu barışını veya genel sağlığı bozmak amacıyla silahlı suç örgütüne mensup kişi veya kişiler tarafından işlenecek suç teşkil eden eylemlerdir”.

Terörde; hukuka aykırı asıl amaçlar uğruna, dış ve iç destek kazanmak, toplumda infiale, gerilime, tedirginliğe, korku ve paniğe yol açmak için, mağduru kim ve sonucu ne olursa olsun suç işlemek, karışıklık çıkarmak, Devlette ve Anayasa ile kurulu düzende güçsüzlüğe ve dağılmaya neden olmak vardır.

Kanaatimizce, terör suçlarının suç örgütü olmadan bireysel veya iştirak halinde işlenmeleri mümkün değildir. Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçların icrası, ancak bir örgüt yapılanması kapsamında gerçekleşebilir. Devlete ve anayasa ile kurulu düzene karşı suçlar ciddi, işlenmeleri zor, etki, sonuç ve yol açacağı tahribatı ağır olan eylemlerden olup; bir örgütün hiyerarşik yapılanması, silahlı gücü ve elverişli vasıtaları, gizliliği, özel plan ve programı, örgüte girişin özel kabule ve yetiştirmeye, yemine, altlık üstlük ilişkisine bağlı mensupları olmaksızın işlenmezler. Bu nedenledir ki; Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terör suçları” başlıklı 3. maddesi ile TCK m.302, 307, 309, 310/1, 311, 312, 313, 314 ve 315 mutlak terör suçları sayılarak, nisbi terör suçlarını, yani terör amacıyla işlenen suçlara yer veren Terörle Mücadele Kanunu’nun 4. maddesinden ayrı düzenlenmiştir.

TCK m.314’ü TCK m.220’den ayıran en önemli ölçüt şudur; TCK m.314 kapsamında kurulan silahlı örgütün Türk Ceza Kanunu’nda sayılan özel bazı suç tiplerini işlemek amacıyla kurulması olarak tespit edilmiş ve bu suçlar dışında kalan amaç suçları işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütler de TCK m.220 kapsamında kabul edilmiştir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun unsurları dahil tüm hükümleri yönünden TCK m.220 aynen uygulanacaktır (TCK 314/3).

Genel olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgüte üye olmak, TCK m.220’de suç olarak tanımlanıp karşılığında cezalara yer verilmiş olmakla birlikte; TCK m.314’de, işlenmesi amaçlanan bazı suçlar yönünden özel bir “silahlı örgüt suçu” düzenlemesi yapılmış, bu nedenle iki örgüt suçu arasında nitelik farkı öngörülmüş, TCK m.220’de “silah” suç örgütünün unsuru olmayıp suçun nitelikli hali, yani ağırlaştırıcı neden sayıldığı halde, TCK m.314’de “silah” unsur, yani suçun oluşması için aranan maddi unsur olarak gösterilmiştir.

Hem TCK m.220/3’de ve hem de TCK m.314’de tanımlanan silahlı örgütlerde silahın varlığı değil, elde edilen silahların örgütün hedeflediği amaç veya faaliyet suçlarının işlenmesine elverişli olup olmadığı veya bu silahlarla örgüt kapsamında suç işlenip işlenmediği önemlidir. Suç örgütünün mensuplarında bulunan birkaç silah veya amaç ya da faaliyetlerinde kullanılacak silahların bu suçları işlemede elverişsizliği halinde, silahlı örgütten bahsedilemez. Çıkar amaçlı suç örgütünün silahlı sayılmasında birkaç tabanca yeterli iken, bu sayı ve nitelik Devletin güvenliğine karşı işlenmesi amaçlanan suç için elverişsizdir. Devlete karşı suç gayesi ile faillerin birkaç tabanca ile banka soygunu yapması veya birisini silahla tabanca göstererek kaçırması veya yağmalaması, bu faaliyet suçları bakımından elverişli olmakla birlikte, bu silahlar Anayasayı ihlal suçunun işlenebilmesi için elverişli olmadığından, TCK m.314’e göre kurulmuş silahlı örgütün varlığından bahsedilemeyecek, belki suça iştirak veya TCK m.220/3’e göre suç örgütünün olup olmadığı tartışılacaktır.

TCK m.314’ün gerekçesine göre, örgütün bütün mensuplarının silahlı olmaları zorunlu değildir. Hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere örgütün bazı üyelerinin silahlı olmaları, silahlı örgüt suçunun oluşması için yeterlidir. Silah sayısının suçun oluşması bakımından yeterli olup olmadığının takdiri mahkemeye aittir.

Ortada Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suç işlemek maksadıyla silahlı örgüt kurmak, yönetmek, bu örgüte üye olmak, üye olmakla beraber örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek, örgüt adına suç işlemek veya örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek veya bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmak eylemi olduğu takdirde, yani silahlı örgütün maddi ve manevi unsurlarının tamamlanması halinde, silahlı örgüt amaç veya faaliyetleri ile ilgili suç işlemese veya suça teşebbüs etmese bile, silahlı örgüt suçu kapsamında tanımlanan suçlar gerçekleşmiş sayılacaktır.

TCK m.221’de düzenlenen “etkin pişmanlık” müessesesinin, TCK m.314/3 atfı nedeniyle silahlı örgüt suçundan sorumlu tutulanlar hakkında uygulanmasında hukuki bir sakınca bulunmamaktadır. Elbette etkin pişmanlıkta; ilgilinin dürüst yargılanma hakkı ve pişmanlıkla verdiği ifadelerin gerçekliği, geçerliliği, işe yararlılığı ve en önemlisi de tutarlılığı, başkaları hakkında atfı cürümden ibaret olmaması zorunludur. Yalnızca soyut, genel geçer, açık kaynaklara yansımış, kendisi ile ilgili bilgi ve pişmanlık içermeyen, yeni, tutarlı, dayanaklı veya yan delillerle desteklenemeyen, en azından zaman, mekan ve içerik tutarlılığı olmayan, kendisini kurtarmaya ve başkasını da zan altında bırakmaya yönelik samimiyetten uzak beyan ve itiraflara itibar edilemez.

Terörle Mücadele Kanunu m.3’de sayılan “Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzenine ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar” olarak bilinen suçların işlenebilmesi için, TCK m.314’e göre kurulmuş bir silahlı örgütün varlığı şarttır.

Bu yönü ile silahlı örgüt, TCK m.316’da tanımlanan suç için anlaşma suçundan ayrılır. Suç için anlaşmada henüz kurulmuş bir silahlı örgüt olmayıp, bu suçun hazırlık hareketleri ve bu kapsamda en az iki kişinin görüşüp anlaşması vardır. Ancak suç için anlaşma suçunun oluşabilmesi için; sadece en az iki kişinin Devletin güvenliğine, Anayasa ile kurulu düzenine ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan birisini işlemek için anlaşması yeterli olmayıp, ortada suçun işlenebilmesi için gerekli elverişli vasıtalar olmalı ve bu anlaşma, dolayısıyla anlaşmaya konu suçun işlenebilirliği maddi olgularla belirlenmeli, yani somut deliller suç için anlaşmanın varlığını ve ciddiyetini göstermelidir. Kanun koyucu; Devletin güvenliğine ve Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların önemi ve ağırlığı sebebiyle, yalnızca bu suçlara teşebbüsü değil, bu suçlardan birisini işlemek için silahlı örgüt kurmayı, hatta suç için anlaşma aşamasını da suç ve ceza kapsamına almıştır.

Silah sağlama suçunu tanımlayan TCK m.315’de; TCK m.314’e göre kurulan silahlı örgütün faaliyetlerinde kullanılacağını bilerek, bu örgüte üreterek, satın alarak veya yurda sokarak silah temin eden, nakleden, depolayan kişinin 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmiştir. Silahlı örgütün amaç ve faaliyetlerini için bilerek örgüte silah sağlayan kişinin eylemi TCK m.315’de; suç örgütü üyeliği veya üyesi olmadığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme derecesinde sayılmayıp daha ağır ceza sorumluluğu öngörülmekle birlikte, örgütün amaç suçuna iştirak olarak da değerlendirilmemiş, yani silah sağlayan failin suça “yardım eden” sıfatıyla en azından 15 yıldan 20 yıla kadar cezalandırılması yoluna gidilmemiştir. Gerçi silah sağlayan failin eyleminin ağırlığı ve niteliği ile suç işleme kastı; örgütün amacını bilmeyi aşıp da örgütün amacına inanma, amacı isteme, ticari gaye ile değil de örgütün amacı doğrultusunda bir bağlılıkla veya inanmışlıkla hareket etme derecesinde ise, bu durumda amaç suça katılmadan (iştirakten) bahsedilecek ve örgüte üye olup olmadığına bakılmaksızın, fail hakkında üyesi olmadığı silahlı örgüt adına suç işlemek veya bu suça yardım etmekle suçlamada bulunulabilecektir. İştirakin türü; ilgilinin, suça konu eylemin icra hareketleri üzerinde bir hakimiyetle hareket ettiğinin göstermekte ise müşterek fail, diğer hallerde ise TCK m.39’a bakılarak yardım eden sıfatını gündeme getirecektir.

Yorumlar1

  • Haluk ERGÜVEN 6 yıl önce Şikayet Et
    Devleti koruma amacı ile silahlı örgüt kurulsa,yada amaçsız bir silahlı örgüt kurulsa herhangi bir suç kapsamına girmiyor mu?
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat