İİT, Türkçe de konuşmalı

....

  • GİRİŞ22.03.2019 16:21
  • GÜNCELLEME22.03.2019 16:21


CHP Ankara Milletvekili Haluk Koç, Dışişleri Komisyonu toplantısında fevkalade isabetli bir teklifte bulunmuş. Sn. Koç, teklifinde şunu demektedir:
-İslam dünyasının hak ve menfaatlerini korumayı, üye devletler arasında iş birliği ve dayanışmayı güçlendirmeyi hedef edinmiş olan İİT, Arapça, Fransızca ve İngilizcenin yanı sıra Türkçeyi de resmî dil olarak kabul etmelidir...
Vaki teklife Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı cevap vermiş. Sn. Kaymakçı, talebin gayet yerinde olduğuna, zorluklara rağmen gerçekleşmesi için uğraşacaklarına işaret ettikten sonra teklifi teyiden de şunları söylemiş:
-Bugün Türkçe konuşan İİT üyesi devlet sayısı Türkiye’den ibaret değildir. Türk Cumhuriyetlerinden başka üyeler de vardır. Kaldı ki Türkçe’nin sadece İİT’de değil, BM’de de resmî dil olması gerekmektedir.
Çok doğru. Öyle ise; Türk Hariciyesiyle ilgili birimlerin, sonuca varıncaya kadar sürekli bir diplomatik çaba içinde olmaları elzemdir. Bakan Yardımcısı Sn. Kaymakçı’nın da işaret ettiği gibi bu iş şüphesiz ki kolay değil. İİT’de kolay değil, BM’de ise bayağı zor.
İİT’de kolay değil, zira bu kurum, 1969’da Cidde’de “İslam Konferansı Teşkilatı” adıyla kurulurken Türkiye Cumhuriyeti, o zamanlarda devlete hâkim laikçi tutuculuk yüzünden kurucular arasında yer almamış ancak daha sonra gözlemci sıfatıyla katılmıştı. Bu seyirciliğimiz, yıllar boyu sürdü.
Şu komedi bugün gibi aklımızdadır:
12 Eylül günleriydi. O arada İKT’nin İstanbul’da toplanması mevzu oldu. Toplantı, muayyen gün ve saatte misafir devlet adamlarının iştirakiyle AKM’de gerçekleşiyordu. Kenan Evren de devletin başındaydı. Ev sahibi ülkenin bir numarası olduğu hâlde toplantının açılışına iştirak etmedi. O’na göre sebep şuydu; toplantı, Kur’ân-ı kerim tilavetiyle başlıyordu; bundan ötürü açılışta bulunmadı. Zira Türkiye laikti, bir toplantı, Besmele ve Kur’ân okunarak yapılamazdı.
Yurdumuz, yıllar ve yıllar boyu bu ilericilik gafletleriyle zaman, fırsat ve imkânlar kaybetti. Müftü çocuğu Bay Evren, aynen böyle hareket etmişti. Bu garabet, İsmet İnönü’den, Celal Bayar’dan beri süregelen bir zihniyetin devamıydı. Nitekim kokmaz-bulaşmaz idarecilikte sabit örnek, Kemahlı Fahri Korutürk’ün bir İran ziyaretinde Hafız’ın kabrine gidildiğinde heyettekilere yine laik devlet olma gerekçesiyle Fatiha okutmaması da Kenan Evren’den bir zaman önce işlenmiş aynı cümleden bir ayıptı.
Devlet hayatında bir sahib-i salahiyetin işlediği bir hata, bazen asırlar boyu devam eder. Kat’i olarak söylüyoruz ki İKT kurulurken devrin komünist Rusya’sı davet edilse Moskova, koşarak icabet ederdi. Çünkü aynı Moskova, sonraki yıllarda “bende de büyük bir Müslüman nüfus var!” diyerek azalık müracaatında bulunmuş, gözlemci üye yapılmıştı. Olması gereken zamanda, olması gereken yerde olsaydık, Türkçe, daha 1969’da resmî dildi.
Hadisenin bir bu tarafı var, bir de fiilî yanı. İİT merkezi, Cidde’dir. Suud idaresi gerektiğinde teşkilata maddi destek vermektedir. Bundan dolayı diğer üyelere sözü geçer. Gerçi bu desteğin petrol hasılatına göre lafı bile olmaz ama tesiri de yok değil. Ayrıca bugün, Cemal Kaşıkçı katliamından dolayı şaibe altındaki Suudi Veliahd yüzünden Ankara-Riyad münasebetleri kekredir. Her ne olursa olsun, Türkiye, Türkçe’nin de İİT’de resmî dil olarak kabulü için çalışmalı, hatta merkezi İstanbul’a almak için uğraşmalıdır. Devletimiz, teşkilat maaşları, yer kirası ve toplantılarda misafirlerin konaklamasıyla diğer ne masraf varsa onları karşılayacak imkândadır.
BM’ye gelince:
Orada durum daha da ağır. “BM” demek 5’li vesayet yahut tahakküm demektir. 193 üye devletten 192’si “Türkçe, 300 milyonluk yaygın bir coğrafyanın dili, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türkçe konuşarak seyahat etmek mümkündür. Öyle ise bu lisan, BM’nin resmî dili olmalı!” diye haklı bir karar alsa fakat BMGK-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi ABD, Çin, İngiltere, Rusya, Fransa’dan sadece biri bu kararı veto yani tekrar görüşülmesi mümkün olmayacak şekilde reddetse o kararın bir hükmü kalmaz.
Türkçeye dair müsbet bir kararı, daimî konsey azalarından en az biri muhakkak reddeder. Sözüm ona stratejik ortaklıktan dolayı en ümidvar olmamız gereken ABD ile bile ilişkilerimizin hâli ortadadır.
BM, bu şemada olduğu sürece oradan mazlum, mağdur ve hakkı yenenlerin lehine hiçbir karar çıkamaz.
Diğer yandan böyle bir katılık, aynı zamanda bu gibi kurumların miadını doldurduğunun da isbatıdır. Soğuk Savaş öncesi kurumlardan BM, sonrası kurumlardansa AB hatta belki NATO ömrünü doldurmuştur. Yeniden ve dürüst biçimde kurulmaları hakkaniyet icabıdır. Türk milletinin gözünde NATO bugün kime karşı olduğuna dair şüpheli bir yerdedir.
Ömrünü doldurmuş Batılı bu teşkilatlar, başına buyruk veya türlü yüzlü kurumlar olarak duruyorlar. İİT gibi Doğulu teşkilatlara gelince; onlar da tabela kurumu. Mevzumuz İİT olduğu için ona dair söyleyelim. İçini doldurmak ve vicdanını güçlendirmek, uyurgezer olmaktan kurtarmak gerekiyor.
Yeni Zelanda’daki haçlı ve ırkçı zalim katliamdan dolayı bugün İstanbul’da yapılmakta olan toplantıya bakalım kaç İİT üyesi devlet, hangi seviyede iştirak edecek?
Konuşmalar, İslam düşmanlığı güden haçlı saldırılarının vahametini anlayan muhteva ve şuurla mı yoksa yasak savma kabilinden mi yapılacak? Sonuç bildirisi, zalimleri korkutup ürpertecek bir cesaret ve dirayette olacak mı?
İİT, 50 şehidin huzurunda, Mihmandar-ı Resulullah -aleyhisselam- Eyüp Sultan’ın huzurunda, Ayasofya’nın huzurunda Dar’ül Hilafe’de imtihandadır.
Yüz aklığı dileriz.

TÜRKİYE GAZETESİ

Yorumlar1

  • kaptan 5 yıl önce Şikayet Et
    IIT yada BM nin TÜRKCE konusmasini kabul etmesini beklmek büyk bir yanilgi olur hatta aptalca olur demek en mantikli cevap olur LAKIN gerek BM gerek se IIT de grek bizden gerek TÜRKI cumhuryetlerden katilanlarin arapca ingilizce vs yerine TÜRKCE konusmayi tercig etmesi en mantikli sey olur merak eden ülke TERCÜMANINI getirsin olmadi ÖGRENSIN zira türkce konusan ülke sayisi az degil
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat