Diplomatik zafer!

  • GİRİŞ08.10.2019 10:39
  • GÜNCELLEME08.10.2019 10:39


ABD yönetiminin aldığı karar, tarihî ve sürpriz bir karardır. Daha düne kadar Türk Ordusu’nun Fırat’ın doğusuna yapacağı harekâta katı bir tutumla muhalefet eden, Ankara’yı müdahaleden caydırmak için elinden ne gelirse yapan Beyaz Saray, beklenmedik bir açıklamayla dünyayı şaşırttı!
Artık malum olan bu açıklamayı şu maddelere ayırmak mümkündür:
1-Beyaz Saray, Ankara’ya -âdeta- sözcülük yaparak Türkiye’nin uzun bir zamandır planladığı harekâtı yapacağını haber vermiştir.
2-Beyaz Saray, mevzubahis harekâta karşı olduğunu ifade etmektedir.
3-Ancak bu karşı olma cümlesinden sonra bir tavır veya müeyyide göstermemektedir. Aksine askerlerini müdahale sahasından daha aşağılara çekeceğini beyan etmektedir.
Bu gelişmeleri nasıl okumalı?
Girift, derin ve muammalı cümlelere hiç gerek yok. Okuma gayet sade olacaktır. Zira hakkın tam olarak teslim edilmesi vicdani bir borçtur.
Türkiye, S-400 füzelerine dair Washington’un onca baskı ve tehdidine rağmen asla geri adım atmayarak Rusya’dan bu füzeleri satın aldı. Füzeler geldi ve nisan ayında da mevzilendirilecek.
S-400 sürecini bu şekilde neticelendirmek elbette yüksek bir başarıydı. O başarıyı bu defa da böyle bir gelişme takip etti. Amerika, “mahallî müttefikim” dediği teröristlerin devletleşmesi için askerî eğitim, teçhizat ve silah olarak ne lazımsa yağdırdı. Bu hareket, Ankara’ya büyük bir gözdağıydı. Ama Türkiye’de devlet iradesi, yolundan, yönünden ve kararlılığından dönmedi. O kararlılık şimdi diplomatik zafere dönüşmüştür.
Bu diplomatik zafer veya kıskançlık gösterilmeyip adil davranılarak S-400 süreci de zafer sayılırsa, bu diplomatik zaferleri, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Zaferlerinden yani Fırat’ın batısında kazanılan iki askerî zaferden sonra bu defa da Fırat’ın doğusunda kazanılacak üçüncü bir zaferin takip edeceği bellidir.
Gayet müsterih şekilde şunu söyleyebiliriz:
Washington, İsrail ve bunların ortağı diğer başkentlerin terör koridorunda kurmak istedikleri devlet projesi yahut İkinci İsrail fikri çökmüştür.
Bu açıklamanın bir de açıklanmayan tarafı var ki o da Washington’un sureti haktan görünme teşebbüsüdür. Beyaz Saray, o beyanı verince Ankara’daki sözcüler, Suriye’nin toprak bütünlüğüne atıfta bulunan beyanatları dile getirdiler. Kürt devleti kurdurarak Suriye’yi bölme yolundaki taraf, buna gücü yetmeyip de çekilme yoluna girince Türkiye’ye “çekilirim ama sen de Suriye’de ilhaka gitme ve onun yekpareliğine riayet et” dediği görülüyor.
Beyaz Saray yani Trump idaresi, bu kararla aslında aklıselimle hareket etmiş olmaktadır. Donald Trump’ın vaktiyle “bizim Suriye’de ne işimiz var, çekileceğiz!” deyip de derin Amerika’nın hayata geçmesine müsaade etmediği sözü, böylece kısmen bile olsa tecelli etmektedir.
Pentagon, bu karardan hoşlanmadığını göstermiştir. Sn. Trump, onlara “ne yapacaktık peki Amerikan ordusuyla Türk ordusunu mu çatıştıracaktık?” diyebilir. Şahinler de tekere çomak sokmaya kalkışabilirler.
Bu gelişmelerden sonra PKK, PYD, Kandil ve Sincar vs.de morallerin bittiğini tahmin etmek için keşif ve keramet sahibi olmaya gerek yok. Bundan böyle “Amerika, bizi sattı!” derler.
Bunların anlayamadıkları şu ki hiçbir Batılı gücün kendileri uğruna evlatlarını ölüme sevk etmeyeceğidir.
Bütün bu olan ve olacakların siyasette doğuracağı sonuçlara gelince?
Türkiye Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın eli, bugün hem içeride ve hem de dışarıda düne göre daha kuvvetlenmiştir. ABD Başkanı Sn. Trump için de aynı şeyi söylemek mümkün müdür? Değildir ama Trump, şimdi bütün hesaplarını 2020’deki Başkanlık seçimine göre yapmaktadır. Suriye’den gidecek 10 tabut seçimi kaybettirirdi.
İkinci dönem Başkanlık seçimine hazırlanan Beyaz Saray sakininin hesaplarını bir avuç Şahinlere göre değil, geniş ılımlı seçmen kitlesine göre yaptığını söylemek mümkündür. 

Türkiye Gazetesi
 

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat