Dokunulmazlığın istismarı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca polisler hakkında yürütülen soruşturmanın, hukuka uygun, hak ihlallerine sebebiyet verilmeden yürütülmesi son derece önemlidir. Süreci takip edenler ilginç gelişmelere tanık oluyor.
- GİRİŞ28.07.2014 09:21
- GÜNCELLEME31.07.2014 09:33
Gözaltındaki şüpheliler, ‘gözaltı süremiz doldu bizi adliyede tutamazsınız’ diyerek, hadi eyvallah biz gidiyoruz deyip çıkış kapısına yöneliyorlar.
Görevli çevik kuvvet ekipleri şüphelileri çembere alıyor ve adliyeden dışarı çıkmalarına engel oluyor.
Bu sırada bir CHP milletvekili geliyor, görevli polislerin barikatını açmak için polislere fiziki güç kullanıyor, kollarından tutup asılıyor, zorluyor. Polisler milletvekiline hiçbir karşılık vermeden görevlerini yapmaya devam ediyor.
Ak Parti’den ayrılan futbolcu milletvekili ise daha cüretkar. İfade almakta olan Cumhuriyet Savcısının odasına izinsiz girdiği ifade ediliyor. Sonra nezarethanedeki şüpheli polislerin yanına gidiyor. Görevli memurlar futbolcu milletvekiline, nezarethaneye giremeyeceğini, kendilerine savcının talimatı olmadan kimseyi alamayacaklarını söyleyince, ben milletvekiliyim bana karışamazsınız deyip içeri dalıyor. Polis memurlarının görevlerini yapmasına engel oluyor. Nezarethanede şüphelilerle sohbet edip birlikte resim çektirerek suç işliyor. Medyaya yansıyan görüntüler böyle.
Peki bir milletvekili dokunulmazlık zırhı ile bu eylemleri yapabilir mi?
İstediği gibi, adli soruşturma sürecine müdahil olabilir mi?
Nezarethaneleri denetleme gibi bir yetkisi var mı?
Önce şunu söyleyelim, hiçbir kimse Anayasa ve kanunlardan almadığı bir yetkiyi kullanamaz. Futbolcu milletvekilinin eylemleri, yasama dokunulmazlığının istismarı, milletvekilliği görevinin kötüye kullanılması yoluyla görevli memurların görevlerini yapmalarına engel olmaktır.
Anayasada yer alan yasama dokunulmazlığının kapsamı bellidir. Anayasa’nın 14.maddesindeki istisna ve ağır cezalık suç üstü hali hariç, milletvekili hakkında - Meclis’te dokunulmazlığı kaldırılmadıkça - soruşturma yapılamaz, tutuklanamaz. Ancak soruşturma yapılamaması, milletvekilinin elini kolunu sallayarak her istediği makama istediği zaman girebileceği, adli soruşturmaya müdahale edebileceği, şüphelilerle avukatları gibi izinsiz görüşme yapabileceği anlamına gelmemektedir.
Yargı mercilerine hiçbir kimsenin emir ve talimat veremeyeceği Anayasa kuralıdır.
Yürütülen soruşturmalara müdahale teşkil edecek söz ve fillerin de adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu oluşturacağı açıktır. Bu konuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatarak düzenleyeceği fezlekeyi TBMM Başkanlığına gönderecektir.
Gözaltı süresi konusu
Gözaltı sürelerinin dolduğu ve şüphelilerin derhal serbest bırakılmaları yönündeki itirazları da hukuki dayanaklardan yoksundur.
Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı ve 24 saatlik yazılı uzatma kararları sona ermeden şüpheliler yetkili hakim önüne çıkarılmak üzere İstanbul Adliyesine sevk edilmişlerdir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 91.Maddesi açıktır : “Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hakimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir.”
Savcının verdiği gözaltı süresinin sonunda hakim önüne çıkarılmayı öngörmektedir. Adli işlemlerin de bu doğrultuda usulüne uygun yapıldığı anlaşılmaktadır. Sulh Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasından sonra oluşturulan Sulh Ceza Hakimlerinin asıl görevleri tutuklama talepli dosyaları detaylarıyla incelemek, şüphelilerin sorgularını yapıp karar vermek olduğu için sorgu sürecinin uzadığı anlaşılmaktadır. Burada önemli olan üstünkörü bir inceleme ile sorgu işleminin çabuk bitirilmesi değil, soruşturma dosyasındaki şüphelilerin leh ve aleyhlerindeki delillerin bütün detaylarıyla incelenip makul sürede yasalara uygun karar verilmesi, mağduriyetlere sebebiyet verilmemesidir.
Reddi hakim talepleri
Başsavcılık sorgu sürecinin uzamasında, şüpheli avukatlarının reddi hakim taleplerinin de etkili olduğunu açıklamaktadır. Sorguda şüphelilerin müdafilerinin hazır bulunması ve savunmaları en tabii yasal haklarıdır. Bu bağlamda yasal şartları var ise reddi hakim talebinde de bulunabilirler. Bu durumda CMK’na göre izlenecek yasal yol da bellidir. Ancak, sorgu yapan hakimin daha önce 17 Aralık soruşturması olarak bilinen davada tahliye veya mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılması kararı vermesi o hakimin tarafsızlığını yitirdiği şeklinde yorumlanamaz.
Reddi hakim taleplerine dayanak gösterdikleri sözleri, HSYK 1.Daire Başkanı İbrahim Okur’un söylemediği ve kendisinin yargı sürecine müdahale ediyor gibi gösterilmesinden büyük üzüntü duyduğunu açıklamasına rağmen, asılsız beyanlara dayandırılan reddi hakim taleplerindeki ısrar da manidardır.
Şu anda sorgulanan şüpheli polisler için geçerli olan masumiyet karinesi, 17 Aralık şüphelileri hakkında da geçerli olduğuna göre, tutuklama kararı veren hakimleri tarafsız kabul edip, tahliye kararı verenleri taraflı olmakla yaftalamak, hukuki, ahlaki ve vicdani bir temele dayanmamaktadır.
Şimdilik son söz olarak, 17/25 Aralık soruşturmalarına siyasi müdahale edildiğinden yakınanlar, milletvekilliği dokunulmazlığını istismar ile adli soruşturmaya açıktan müdahaleyi savunma çelişkisine düştükçe inandırıcılıklarını kaybetmektedirler.
Ramazan bayramınızı tebrik ediyor hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
@ResatPetek
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol