Avrupa aşırı sağı artık ana arter siyaset midir?

  • GİRİŞ23.04.2017 10:03
  • GÜNCELLEME23.04.2017 10:03

Siz bu satırları okurken, Fransız seçmenler beş yıllığına ülkelerini yönetecek cumhurbaşkanlarını seçmek üzere sandık başına gidiyor olacaklar.

Ve 23 Nisan Pazar günü yapılacak bu ilk tur oylamada eğer bir aday yüzde 50'nin üzerine çıkamazsa, 7 Mayıs günü ikinci tur oylama yapılacak.

Kamuoyu araştırmalarına göre, aşırı sağcı lider Marine Le Pen'in partisi Front Nationale (Milliyetçi Cephe) ikinci tura kalması beklenen ikinci favori aday.

En şansa verilen isim ise Emmanuel Macron. Sosyalist Parti'den siyasete giren ve François Hollanda tarafından kabinede görevlendirilen Macron, partisinden ayrılıp kendi kulvarını oluşturdu. En Marche (Yürüyüş) adını verdiği siyasi oluşum ile 2017 seçimlerinin favori adayı oldu.

Üçüncü sırada Nicolas Sarkozy'nin Cumhurbaşkanlığı döneminin önce eğitim Bakanı, ardından başbakanı olan François Fillon geliyor. Fillon da, aday olacağına pişman etmeye kararlı Fransız yargısı tarafından davalarla iyice hırpalandı. Eşine haksız yer maaş bağlattığı iddiası üzerine dava üzerine dava açıldı. Fransız yargısının ne kadar politize olduğu tartışması da bu örnekle farklı bir noktadadır artık. Burada dipnot düşelim. 

Dördüncü aday Parti Gauche (Sol Parti) lideri Jean-Luc Melenchon. Bu ilerlemeyi de aşırı sağın ilerlemesini biraz dengeleyecek bir olgu olarak tanımlayıp, orada bırakalım.

Sosyalist Parti, yani beş yıldır iktidarda olan ancak uygulamaları itibarıyla merkez hatta zaman zaman aşırı sağcı bir çizgi izleyen parti ise adayı Benoit Hamon'a rağmen yarıştan uzun farkla neredeyse diskalifiye oldu. Anketlere göre.

Asıl seçim aşırı sağ ile şimdiye kadar hiç denenmemiş bir lider adayı olan Emmanuel Macron arasında geçecek.

Avrupa seçimlerinde, tıpkı geride bıraktığımız Hollanda seçimlerinde gördüğümüz  ve sonbahardaki Almanya seçimlerimde göreceğimiz gibi, aşırı sağ önemli bir siyasi aktör haline geldi. Hatta artık aşırı sağ, Avrupa'nın ana akım siyasi damarı haline gelmeye başladı diyebiliriz. Avrupa siyasetçileri, göçmen politikaları, yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, kültürel ırkçılık gibi kavramlarla bu yükselişi kendi elleriyle beslediler. 

Göçmenleri sınır dışı etmeyi öneren, Müslümanların görünürlüğünü hedefleyen aşırı sağcı siyasetçiler, oylarını önemli ölçüde arttırdılar. Yani Avrupa halkları, bu siyasetçileri ve onların buradan hastalıklı görünen siyasetlerini tercih ediyor.

Bu hastalığın iyileşmesinin yolu da son dönemlerde kendilerine merkez siyaset damarlarının temsilcisi diyen mevcut karar vericilerin önerdiği "Türkiye ile ilişkileri donduralım" ya da "Türkiye'ye esaslı bir uyarıda bulunalım" formüllerinden değil, büyün denklemlere Türkiye'yi de dahil etmekten geçiyor. Avrupa kıtasının kültürel çöküşünden önceki son çıkış burada... İnşallah bu gidişatı görüyorlardır.

 

Saadet Oruç - Star

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat