15 Temmuz başarılı olsaydı Avrupalı liderler nerede kutlama yapacaktı?

  • GİRİŞ28.02.2019 10:33
  • GÜNCELLEME28.02.2019 10:33

Önceki yazımızda dokuz genci ve diğer masum insanları idam etmekle Mısır’ın kendini inkâr ettiğini dile getirmiş, FETÖ’nün başarılı olması hâlinde Türkiye’nin de kimliğinin elinden alınacağını vurgulamıştık. Yazıyı beka meselesinin önemine vurgu yaparak bitirmiştik.

Beka meselesini hafife alanları hafife almakta bir sakınca yok. Aynı yazıda Mısır ve İsrail’i birbirinin zıttı olarak gösterdik. Bu zıtlığı yapısal gerçeklikten kaynaklanan zorunlu bir sonuç olarak tanımladık. Coğrafyamız üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışanlar, Mısır ve Türkiye’yi birlikte etkisizleştirerek iki önemli direnç merkezini kimliksizleştireceklerdi. Bu da yeniden hâkimiyet kurmaya çalışanlar açısından kaçınılmaz bir meseledir. Çünkü Mısır ve Türkiye, Moğol istilasına ve Haçlı Seferleri’ne karşı direnç üretme becerisini gösterebilmiş iki merkezdi. Avrupalı liderlerin idamlardan sonra Mısır’ın Şarm el-Şeyh’te buluşmaları Mısır’ın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bildiğimiz gibi modern Avrupa değerleri, sömürgecilik siyasetini örtmek ve katliamlara karşı kendi halklarında oluşabilecek tepkileri ortadan kaldırabilmek için üretilmişti. Medeniyet götürme iddiası da buradan doğmuştu. Fakat Avrupa açısından o günlerin dahi geride kaldığı günleri yaşıyoruz. Şarm el-Şeyh buluşması yaşadığımız sürecin önemini gösterir. Beka meselesini hafife alanları hafife almamız bundandır. Mısır’ı geçici olarak ele geçirdiler. Bütün gelişmeler, Türkiye’yi ele geçirmekten vazgeçmediklerini gösteriyor. Çünkü Türkiye, Mısır’dan daha fazla direnç üreten bir merkezdir.

Mısır’da dokuz masum gencin idamı, 15 Temmuz sonrası Türkiye’yi nelerin beklediğini de gösterir. Türkiye’de AB ülkelerini ve ABD’yi Türk ve İslam dünyasının geleceği bağlamında olumlu bir açıdan görmeye devam edenlerin sayısı haddinden fazla. Bunlar arasında muhafazakâr çevreden insanların daha fazla yer alıyor olması artık çoğu kimseyi şaşırtmıyor. Avrupa Birliği liderlerinin tam da dokuz gencin idam edildiği günlerde Mısır’a gelip Sisi ile poz vermiş olmaları çok önemlidir. İdamları ve darbe yönetimini onayladıklarını göstermiş oldular. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün darbe girişimine karşı da bir söz söylememişlerdi. Darbe girişiminin başarılı olacağını düşünmüş olmalılar. Muhafazakâr yazarlar da Türkiye’ye karşı küresel bir saldırı olmadığını ısrarla söylüyor. Fakat küresel saldırı ve müdahaleler vardı ve bunlar yoğun bir şekilde devam ediyor. Türkiye vesayetten kurutuldukça yeni müdahalelere maruz kalıyor ve galiba bu süreç bir müddet daha devam edecek. Türkiye’nin kaybetmesi durumunda karşılaşacağı durumun vahametini Mısır’da masum insanların idamı ve Şarm el-Şeyh toplantısından anlayabiliriz. Bilindiği gibi Şarm el-Şeyh bir tatil ve turizm şehridir. Kutlama havası estirmeleri çok anlamlı.

Türkiye’nin ya da Erdoğan’ın FETÖ konusuna azami derecede önem vermesini Mısır’ın ya da coğrafyamızda başka merkezlerin yaşadığı akıbetle izah edebiliriz. Irak, Suriye, Mısır’da olanlar Türkiye için de planlanmıştı. 15 Temmuz gecesi bunu fazlasıyla gördük. Ne Türkiye bir devlet olarak ne de Erdoğan bir lider olarak FETÖ meselesini önemsizleştirebilir. Aksi yöndeki bütün iddialar süreci anlamamaktan kaynaklanır. FETÖ, basit bir içeriden müdahale örneği değildir. Devletin ve milletin varlığını tehdit ettiler ve bu tehdit hâlâ devam ediyor. Türkiye teslim olmadığı müddetçe devam edecektir.

Avrupalı liderlerin bu kadar pervasızca Mısır’a gitmesi küresel mücadelenin de ne kadar yıpratıcı olduğunu gösteriyor. Yirminci yüz yılda medeniyet götürmenin verdiği rahatlıkla hareket etmişlerdi. Ne yazık ki bu iddia sömürge sonrası toplumlarında da geniş kabul görmüştü. Fakat şimdi bu sistemin çok köklü bir değişime uğradığını söyleyebiliriz. Artık sömürge sonrası dönemin de bittiği anlaşılıyor. Post-kolonyal dönemin kanaat önderleri, aydınları, uzlaşmacılar, ittifakçılar, ideologlar, stk’cılar bu büyük değişimi göremedi. Seçimlerini klasik efendilerden yana tavır alarak yapmışlardı. Bundan vazgeçmedikleri anlaşılıyor.

Türkiye, çok uzun zamandan beri bu değişimi gördüğü için Batı ile olan ilişkilerini belli bir düzene koymak istedi. Devlet aklının ve elbette Erdoğan’ın FETÖ’yü gerçek bir tehdit olarak gördüğü, gösterdiği ve mücadelenin başladığı zamanı her açıdan yorumlamak gerekir. Çünkü bu tarihlerde ve tercihlerde bugünün şifrelerini görebiliriz. O şifreleri yorumlamak geleceği anlamak açısından da önemlidir.

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat