Latin Amerika’dan Afrika’ya, Rusya’dan Arap ülkelerine, Türkiye’den Filipinler’e kadar Obama döneminin politikalarından canı yanmış ülkeler Trump Amerika’sından hem ümitvarlar hem de tedirginler. Onun kaba, kavgacı, ırkçı, Müslüman ve göçmen karşıtı söylemlerine rağmen Obama yönetiminden daha kötü olmayacağını düşünüyorlar. 

Bunun da en önemli sebebi, Donald Trump’ın ABD müesses nizamına ve neredeyse tüm medyasına karşı seçimleri kazanmış olması ve ABD siyasetinde köklü değişiklikler yapacağı sözünü seçmenlerine vermiş olmasıdır. Cuma günü görevi Obama’dan teslim alırken de yaptığı konuşmada seçim sürecindeki söylemlerini tekrar etti, yönetimin müesses nizamdan halka geçtiğini, sistemin mutlaka değişeceğini defaatle dile getirdi.

Politik tecrübesi olmayan, ideolojisi bulanık, çıkar temelli düşünen, ABD dış siyasetinin tamamen yanlışlar üzerine kurulduğunu vurgulayan, DAEŞ’i ABD’nin yanlış politikalarının doğurduğunu söyleyen tasarrufları öngörülemeyen bir başkan. Lider olup olmadığını ise önümüzdeki günler gösterecek. 

Rusya’ya sıcak mesajlar göndermesi, Çin’i tehdit etmesi, Avrupa Birliği’ni alarma geçiren uyarıları, başka ülkelerde rejim ve hükümetler değiştirmenin artık terk edilmesi gerektiğini yüksek sesle söylemesi türünden çıkışları malum. Trump’ın bu türden vaadettiklerinin bir kısmını yapması bile geleneksel ABD stratejisinde sarsıntılar yapabilir. Bu yüzden o göreve gelmeden önce CIA ve ABD ana medyası Trump’ı itibarsızlaştırmak için alışık olmadık yöntemlere başvurdular. 

Trump’ın nasıl olup da seçimleri kazanabildiği meselesi dünya gündemini epey meşgul etti, etmeye de devam edecek. Bize göre bunun sebebi aslında çok da karışık değil. Derisi siyah ve isminde Hüseyin de olan Barak Obama’yı iktidara getiren Bush’un küresel fethe çıkarken sergilediği akıl dışı yıkıcı politikalardı. Amerikalılar yeni bir sayfa açmak istedikleri için Obama’yı seçtiler. 

Trump’ı iktidara getiren şey de Obama’nın silik ve başarısız siyasetinden başka bir şey değildir. Sistemde yapısal değişiklikler isteyen vasat Amerikalılar bunu en güçlü sesle dillendiren Trump’ı tercih ettiler. Hem de müesses nizamın iradesine rağmen.

Obama da seçildiğinde büyük vaatlerde bulunmuştu. Ancak verdiği sözlerin altında kaldı. Zira müesses nizam Obama’yı kuşatmayı bildi. Obama’yı çevreleyen müesses nizam acaba Trump’ı da çevreleyebilecek mi? Bunu ileride göreceğiz. 

Trump, dünya için şimdilik fırsatlarla riskleri aynı düzeyde bünyesinde barındıran bir başkan. Bu gerçek Türkiye ve Müslümanlar için de geçerlidir. Dolayısıyla hazırlıklı olmak gerekir. 

Türkiye 1950 yılında Sovyet Rusya yayılmacılığına karşı Amerika’yla ittifak kurmuştu. Ancak Obama döneminde ABD, müttefiki olan Türkiye’ye karşı terör örgütlerini destekledi. 15 Temmuz Darbe girişimini örgütledi. Türkiye’yi teslim almak için ekonomik operasyonlar yaptı. Trump yönetimi bu politikaları değiştirecek mi?

FETÖ meselesinde Türkiye’yle anlaşma yapabilir. Bir iş adamı zihniyetiyle meselelere yaklaşan Trump, bana öyle geliyor ki, FETÖ’yü tasfiye edelim ama PYD kalsın diye pazarlık yapacaktır. Suriye’de kendilerinin silahlandırdığı, eğittiği seküler bir gücü elinden çıkarmak istemeyecektir çünkü. 

Trump, seçim döneminde ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağı sözünü de vermişti. Fanatik Yahudi bir damadı da olan Trump bu sözünü tutarsa bölge karışacaktır. Mescid-i Aksa İmamı Şeyh Sabri, ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması planının Filistinliler, Araplar ve Müslümanlara karşı ‘savaş ilanı’ anlamına geleceğini söyledi ki tamamen doğrudur.

Trump’ın yemin töreninde “Radikal İslâm’ı yeryüzünden sileceğiz” sözü de Bush döneminin tavrından farksız durmuyor. Yanına aldığı neocon kadrolar da bunu destekliyor. Dolayısıyla yakında öngörülemeyen yeni başkanın gerçek yüzüyle karşı karşıya kalacağız. 

Söylediklerinin bir bölümü Müslümanlar adına hiç iç açıcı değil. Siyasilerin şimdiden bunu görüp ona göre tavır geliştirmeleri elzemdir.

Serdar Demirel - Yeni Akit