Geçen hafta içinde Edirne Valisi jet bir kararla Edirne’deki tarihi Sinagog’u müze yaptığını açıkladı.

Açıklama aynen şöyle “Mescid- i Aksa’nın içinde savaş rüzgarları estiren o eşkıya kılıklı insanlar Müslümanları katlederken, biz de onların sinagoglarını yapıyoruz. İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu. Biz de onların mezarlıklarının etrafını temizliyor, projelerini kurula gönderiyoruz. Buradaki tadilatı sona gelen sinagog sadece müze olarak tescil edilecek. İçinde bir sergileme, vitrinleme yapılmayacak”

Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bir pespayelik. Düşünün ki,  koca Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehrin mülki amiri Mescid-i Aksa saldırıları nedeniyle kendine bağlı bile olmayan bir ibadethaneyi müzeye çeviriyor.

Şu bir gerçek ki, son 1 ay içerisinde Türkiye’deki Musevilerin ibadethanelerine yönelik asimetrik bir saldırı var.

10 Kasım’da saat dokuzu beş geçe otobüste ayağa kalkmayanların kafalarına sıkmaya yemin etmiş İstiklal Mahkemeleri’nden fırlamış bir teyze kendi sosyal medya hesabında Sinagog’a asılan ‘Yıkılacak yer’ yazısını paylaşıp kendinden geçiyor.

Yine Mescid-i Aksa’ya yapılan aşağılık saldırıyı protesto eden bir grup Neve Şalom Sinagog’una yürümek istiyor.

Neyi dahi protesto ettiklerinden haberi olmayanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarının ibadethanesine saldırıyor.

Sahi sayın vali siz kimden öğrendiniz bu topraklarda yaşayanların mabetlerini kapatmayı? Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethini, Selahaddin Eyyübi’yi, Yavuz Sultan Selim’i keşke biraz okusaydınız kim bilir size neler söyleyeceklerdi?

Kılıç Ali’nin 21. yüzyıl versiyonu teyze içinse bir şey diyemiyorum. Çünkü kendisinin Mazhar Osman’lık bir durumu var. Buradan yetkililere sesleniyorum: Acil tedavi.

Protestocu grup içinse yanlış adreste olduklarını, bir şeyi kınarken orada neden olduklarını bilmeleri gerekir. Konsolosluk geldiğiniz yerden çok uzakta değil. Şişhane metrosuna binseydiniz, 10 dakikaya orada olurdunuz.                                                                                                                   

Türkiye’deki Museviler’in kahır ekseriyeti devletine bağlıdır. Son yaptıkları açıklamaya bakmak yeterli olacaktır:

“Edirne Valisi Dursun Ali Şahin'in restore edilen Edirne Sinagogu ile ilgili dün verdiği beyanda, Hükümetlerimizin yıllardır sürdürdüğü ayrımcılığı reddeden anlayışına rağmen, kendi ifadesi ile ‘içinden gelen büyük bir kinle’, ülkemizin asırlardır önemli bir unsurunu teşkil eden biz vatandaşlarını ötekileştirmiş ve 'onlar' diye tanımlayarak düşman haline getirmiştir.

Ortadoğu'daki politikalar, eylemler ve davranışlar hiçbir yetkiliye bu topraklarda asırlardan beri yaşayan, Osmanlı ve Türk milletinin bir parçası olmaktan gurur duyan biz Türk Yahudilerini hedef haline getirme hakkini vermemektedir. Bu tür bir söylemin devletimizi temsil eden bir valimiz tarafından ifade edilmesinden dolayı hicap duymaktayız.”

Osmanlı ve Türk milletinin bir parçası olmaktan gurur duymak. Bu cümle herkes için yeter de artar bile.

Bu arada yıkmak istediğiniz veya müzeye çevirmek istediğiniz yerler Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir. Yani bu devletin taşınmazlarıdır.

Olaya şöyle bir bakalım: Katil bir devlet en büyük kutsallarımızdan birine kahpece saldırıyor ve biz hiçbir suçu olmayan kendi vatandaşlarımızın ibadethanesine saldırıyoruz.

Siyonizmi ayaklar altına al, çocuk katili bir devlet için en yüksek perdeden haykır. Ama yüzlerce yıldır kendini tamamen bu toprakların asli unsuru hisseden vatandaşına taş atma, onu ürkütme. İbadet ettiği yere göz dikme. Daha fazla ibadet edebilmesi için mücadele et.

Ataların; Selahaddin, 2. Beyazıd, Yavuz ve diğerleri bunu böyle yaptılar. Sahi siz kimin neslisiniz kuzum!

serkan.ustuner@haber7.com

@sustuner