İran, kendi fikri sapkınlığı olan mezhepsel yaklaşımının bir tezahürü olarak 600 bin kişinin katili olan Esed’i bir kahraman gibi görmekte ve tüm imkanlarıyla kendisine yardım etmektedir.

İran’ın tek bir hayali var: O da Şia üzerine kurulu bir Pers İmparatorluğu. Bunu Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de savaşarak elde etmeye çalışırken, Afrika’da ve Asya’da kültürel bazda bir çalışmayla ‘Şia’yı yaygınlaştırmak istiyor.

Irak ve Suriye’yi parçalamak istiyor ve bu parçalı yapıları da doğrudan kendine bağlamak derdinde.

Hiçbir zaman Müslüman kimliğe sahip olmayan İran kendini de tanımlarken zaten ‘Şia’ olarak adlandırıyor.

Kendine sığınan mültecileri bile zorla Suriye ve Irak’taki savaşa süren bu acımasız ve zalim yapı şimdi de Türkiye’ye saldırmakta.

Kaç zamandır sistematik bir  biçimde Türkiye’yi hedef alan açıklamalar ve işbirliği yapan Perslerin saldırılarına bakın hemen arkasında Almanya’yı göreceksiniz.

1979 makyajlı devrimden sonra İran’ın tüm kurumları Almanya tarafından kuruldu. Almanya ne zaman saldırıya geçse anında İran’ın da taarruza geçtiğini göreceksiniz. İran denen kuklanın kuklacısı Almanya’dır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahreyn gezisinde söylediği ‘Pers milliyetçiliğine geçit vermemeliyiz. Irak ve Suriye’de Pers milliyetçiliği tarafından yapılan bu zulme seyirci kalmayacağız’ sözleri gerçekten çok önemliydi.

Zaten bu sözler Tahran’ın tam kalbine saplandığı için küstahça, en haddini bilmez şekilde Türkiye’ye söz söylediler.

İran’ın elinde yüz binlerce Müslüman’ın kanı var. Şimdi kendi iç sorunlarıyla baş başa kaldı. Huzistan’da devrimin askerleri öldürüldü. Halk ‘İran Baharı’ diyerek sokağa çıktı. Bakalım acem oyunlarıyla Müslüman kanı döken ve kendi mezhebinden başka hiçbir şey düşünmeyen Persler için artık çanlar çalıyor.

Huzistan sonrası Horasan’da yaşanacak olaylara bakmak lazım. İran, Suriye ve Irak’ı bölmek isterken kendi bölünecek.

İran’ın baskıcı ve şiddeti besleyen yönetim anlayışı İran’da ‘Şia’ olmayan halkı canından bezdirdi.

İran'da bir futbol maçı sonrası başlayan toplumsal olaylar kısa sürede İran rejimi karşıtı gösterilere dönüştü. Sünni Ahvaz ve Huzistan bölgelerinde yayılan eylemlerde Yunus Asakareh isimli bir Arap genç, İran polisi tarafından vahşice katledildi. Bu da halkın taşan sabrını iyiden iyiye haklı olarak ileri götürdü. Artık bundan sonra İran için geri dönüşü olmayan bir süreç başladı.

2005 yılında da Ahvaz Arapları özgürlük talebiyle ayaklanmış ve şiddetli eylemler kanlı şekilde bastırılmıştı.

Ama şu anda 2005’te değiliz. İran’ın ‘Müslümanları öldürün’ diye fetva veren uydurma mollalar için de belki de vakit gelmiştir. 

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner