Bir kahraman: Şeyh Uceymi Sadun Paşa

  • GİRİŞ01.02.2018 07:43
  • GÜNCELLEME02.02.2018 07:23

Bugün etrafımızı çevrelemek isteyen düşmanlar, dost görünen düşmanlar, kendini dev aynasında gören şehir devleti gibi birçok unsur bundan yüz yıl önce de aynı masanın başına geçmiş toprak paylaşımı yapıyordu. Bugün şartlar değişse de yine de ezeli düşmanların gözü Türkiye’dedir. Ama bilmedikleri bir şey var: Bizler bu topraklarda 1000 yıldır onlar 100 yıldır var.

Şeyh Uceymi Sadun Paşa

 

 

Birinci Dünya Savaşı'nda Irak'ın önde gelen Arap aşiretlerinden birisinin lideri olan Şeyh Uceymi Sadun, İngilizlere kök söktüren büyük bir kahramandı. Kendisine Türklere ihanet karşılığında yapılan Irak Krallığı teklifini elinin tersiyle iten bu kahraman insan, Türk ordusuyla beraber Anadolu'ya gelmiş, Kurtuluş Savaşı'na katılmış ve ömrünü burada tamamlamıştı.

Birinci Dünya Savaşı'nda Süleyman Askeri, Irak'a gelir gelmez ilk olarak Basra'nın 125 kilometre kuzeydoğusunda ve Karun Nehri'nin doğusunda bulunan İran'ın Ehvaz kasabasını ele geçirip düşmanın faydalanmasını önlemek için Abadan'a giden petrol borularını tahrip ettirdi. Süleyman Askeri ve birliği, 20 Ocak 1915'te Dicle boyunda keşif harekâtı yapan İngilizlerle karşılaştılar. Zübeyir muharebesi olarak adlandırılan muharebede Süleyman Askeri Bey, düşman kurşunuyla bacağından yaralandı. Askeri, İngilizlerin keşif için yaptıkları taarruzu gerçek bir taarruz zannetti. İngilizlerin zayıf ve endişe içinde olduklarını düşünüyor ve Basra'nın geri alınacağına artık daha fazla inanır olmuştu.

Askeri sedyedeydi, ancak yaklaşık 9 bin kişilik bir gücün başında Basra'ya doğru ilerlemeye başladı ve 12 Nisan 1915 tarihinde Şuaybe civarındaki Bercisiyye ormanı etrafında üç gün süren bir çatışma yaşandı. Ancak bu savaşta aşiretlerin çok istekli savaşmaması gibi etkenlere bir de tel engeli eklendi. ilk taarruzda başarılı olamayan Süleyman Askeri, ikinci gün birliklerine İngilizlerin tahkim edilmiş mevzi ve ordugâhına saldırılmasını ve her ne pahasına olursa olsun Şuaybe mevkiinin ele geçirilmesini istedi. Savaşın kritik bir noktasında, İngiliz süvarilerinin ani bir baskın tehlikesi baş gösterdi. Süleyman Askeri'nin Zübeyir'in işgaline ve Basra-Şuaybe yolunu kesmek için görevlendirdiği aşiretler, gönüllü süvari teşkilatından yardım istedi. Uceymi Sadun Paşa, tam zamanında Hızır gibi yetişti ve beraberindeki süvarilerle hücum emrini verdi. Birkaç yüz atlının başında her zamanki gibi sade kıyafetleri içinde bir çöl şövalyesini andıran Uceymi, düşman ateşi altında sağ taraftan sol tarafa koşup gelmişti. Benzeri az görülen bu cüretli hücum, Türk birliğinin sağ kısımdaki karargâhı mutlak bir ölümden kurtarmıştı. Düşman süvarileri Uceymi Sadun Paşa'nın bu hücumu karşısında şaşkın bir vaziyette geri çekilmişti.

Uceymi Sadun Paşa, bu bozgun günlerinde, geri çekilmeye başlayan Türk askerleri için koruyucu bir melek gibiydi. Askerlerimize taarruz eden ve soygunculuk yapan bedevileri adamları sayesinde bulduruyor, ibret-i âlem olsun diye herkesin gözü önünde öldürtüyordu. Bunun yanında İngilizlerin ileri karakollarına adamlarıyla beraber baskınlar düzenliyor, ırak'ın her yerinde ses getiriyordu. Kutül Amare'ye çekilen İngilizler, Türk kuvvetleri tarafından 4.5 aylık bir kuşatma sonucunda 29 nisan 1916'da Enver Paşa'nın amcası olan Halil Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerine teslim olmak zorunda kaldı. Türkler, 350'si subay olmak üzere 10 bin askeri şehit verirken, 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 İngiliz asker teslim oluyordu. kut'u kurtarmaya gelen 30 bine yakın İngiliz askeri de öldürülmüştü. Mekke şerifi Hüseyin İngilizlerle beraber hareket etmeye başlamasından sonra, şeyh Uceymi'yi kendi tarafına çekmenin yollarını aramıştı. Lawrence da bunun en doğru hareket olacağını belirtip, bir anönce Uceymi'yi saflarına katmanın hesaplarını yapıyordu. Lawrence, Uceymi Sadun Paşa'nın hangi şartlar altında Türkleri terk edeceğini merak ediyordu. Bundan dolayı, Türklere ihanet etmesi karşılığında uceymi'ye savaştan sonra kurulacak Irak Krallığı'nı önerdi. Lawrence, bu iş için Şerif Hüseyin'in oğlu Abdullah'ı görevlendirdi. Emir Abdullah, kendisine verilen bu görevi, "Uceymi Sadun paşa'nın böyle bir teklifi kabul etmeyeceğini biliyorum. Abes olur" diye reddetmek istedi. ancak, Lawrence ve babasının ısrarıyla temasa geçti.

Ancak Uceymi Sadun Paşa, Abdullah'ın gönderdiği elçiye şöyle cevap verdi: "O hain elime geçmesin. bir insan sadakati bilmeyebilir. Fakat kendi ihanetini başkasında düşünmesi için bir sebep lazımdır. ona bir gün böyle bir teklifi bana yapabilme cesaretini nereden bulduğunu soracağım."

KURTULUŞ SAVAŞI GÜNLERİ

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için 3'üncü ordu müfettişi olarak Samsun'a çıkmasından yaklaşık bir ay sonra 15 Haziran 1919'da Şeyh Uceymi'ye şifreli bir mektup yazdı. Mustafa Kemal Paşa'nın mektubu şöyleydi: "Bütün dünya İslam'ın iki gözbebeği olan Türk ve Arap milletlerinin ayrılması iki tarafta da zafiyetlere sebep oldu. Ümmeti Muhammed için şanlı bir halde buna karşı el ele vererek Ümmeti Muhammed'in hürriyet ve istiklali uğrunda Allah yolunda savaşmak bizler için farzdır. Kâfirlere karşı yapmış olduğunuz cihatta kültürümüzü korumak ve ırkçılığa karşı verilen mücadelede sizin her zaman destekçiniz olup yanınızdayım. Bu konunun 13'üncü ordu komutanlığı ile görüşmenizi ve görüşünüz için yüce şahsınıza sunup gereğinin yapılmasını arz eder, saygılarımı sunarım."

Iraklı bu çöl çocuğu, 1. Dünya Savaşı’nda Türk ordusuna Basra kapılarından Urfa’ya kadar kahraman bir koruyucu olarak eşlik etti. Irak’ta kendisine ait 150 bin dönüm toprağını da terk etti. Şeyh Uceymi, 30 Ekim 1918'de imzalanan ve Osmanlı Devleti’nin yenilgiyi kabul ettiği Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İngilizlerle çete savaşı yapmaya devam etti. 5 Haziran 1920'de Mardin’e gelen Şeyh Uceymi, Ankara hükümetine başvurarak, Kurtuluş Savaşı’nda adamlarıyla birlikte Fransızlara karşı mücadele etti. Urfa'nın özgürlüğüne kavuşmasında aktif rol oynadı. İngilizler, bir süre sonra, Irak'ta kendilerine ağır darbeler indiren şeyh Uceymi'yi TBMM hükümetinden istedi. Ancak Mustafa Kemal Paşa, teklifi hiç düşünmeden reddetti. Atatürk, bu koca Türk dostunu, cumhuriyet kurulduktan sonra unutmadı. 1927'de önce Mardin’e ardından Gaziantep’e yerleşen Uceymi için TBMM'den kendisi ve çevresindeki adamları için Urfa’da 14 köyün bağışlanmasını istedi. Teklif kabul edildi. ancak, çevresindeki adamlarının büyük kısmının ırak'a dönmesi nedeniyle sadece bir köyün yeterli olacağını söyleyen Uceymi Sadun Paşa, 9 bin dönümlük arazi üzerine kurulu Germü köyüne yerleşti. Urfa'nın Arap ailelerinden birisinin kızıyla evlenen Uceymi'nin kızı Mübine'den sonra oğulları İsa ve Abbas dünyaya geldi. Bu büyük kahraman 1960'da Ankara'da 73 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Allah bu kahramanlardan razı olsun. Şimdi Afrin’de ÖSO’ya laf eden kendini bilmez siyasetçi ve cahil köşe yazarlarının elli yıl öncesini bilmediğinde hem fikiriz. “Bugün Suriye’de, Irak’ta ne işimiz var?” Diye soranlara Uceym Sadun Paşa’yı anlatın. Evet Şeyh Sadun bir Arap’tı ama gönlü de kılıcı da Türk’ün yanındaydı. Bu unutulan kahramanı niye mi anlattım? Çünkü tıpkı Uceym Sadun Paşa gibi benim dedelerim de Habeşistan’dan gelip Türk’ün sancağına kurban olmuş ve küffarla savaşıp can alıp, can vermiş. Bu yüzdendir her duamızın başında ‘Allah Türk’e yar olsun’ dememiz. 

Tavsiye edilen eser:

Kurtuluş Savaşı’mızın unutulmayan anıları ve unutulmuş kahramanlar – Şeyhül Meşayih Uceymi Sadun Paşa / Selim Kemal Keydul

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner

Yorumlar1

  • Mehmet Fatih 5 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH gani gani rahmet eylesin..
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat