Kalıcı bir şeyler inşa etmeli

  • GİRİŞ18.10.2018 08:17
  • GÜNCELLEME19.10.2018 08:15

Yakın zamana kadar konuşulmayan kültürel iktidar meselesi enine boyuna tartışılmadı ve ortaya herhangi bir çözüm sunulmadı. Sadece dillerde pelesenk olacak şekilde yakın bir zamanda slogana dönüştü. Yazar Ercan Yıldırım bu konuda ‘Kültür Savaşlarından Kültürel İktidara Türkiye’nin Yeni Kültürü’ isimli eserle yakın dönemin sosyo – kültürel tahlilini yaptı ve birtakım çözüm önerileri sundu. Şu ana kadar bunun bir örneği de görülmedi. Bazı düşünce kuruluşları küçük raporlar hazırlasalar da derde deva olacak merhem değildi hiçbiri.

Evet, kalıcı değerlere yönelik çalışmalar yapılmadığı sürece siyasi iktidarın gücü sizi bir yere kadar muhafaza eder. Son 16 yılda ülke adına çok büyük işler yapıldı. Alt yapıdan, sağlığa kadar saymakla bitmeyecek bir çalışmalar bütününe imza atıldı. Başkan Erdoğan’ın da her seferinde ‘Bu konuda eksik kaldık.’ Dediği kültürün tüm kodlarına dair çalışmalar maalesef üvey evlat durumuna düştü.

 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her meselede olduğu gibi özeleştiri yaparken devletin diğer dişlilerini oluşturanlardan ne yazık ki böyle bir açıklama duymadık. Misal belediyelerin konserlere ayırdığı bütçeyle kültürel mirasa katkı sağlayacak bir işe ayırdığı bütçe arasında büyük farklar var. Bir de sürekli aynı kişilerin belediye sanatçısı gibi konferanslar vermesinin de hiçbir fayda sağlamadığı görünen bir gerçek. Yani bir proje üzerinden gidilmesi gereken işler şahısların 200 kişiye konuşmasıyla çözülemez.

2002 yılında yedi yaşında olan bir genç bugün itibariyle 23 yaşında. Yani artık genç bir birey. Peki bu arada geçen zamanda bu yetişen gençler için gündelik siyasi kavramlar dışında bir şeyler sunulabildi mi? Türkiye’de siyaset hala en güçlü argüman ama artık birkaç köşe yazarı hariç hemen hemen hepsi gündelik siyasetin ürettiği haberlerle konuşuyor. Köşe yazısı değil haber özetleri yazılıyor. 50 köşenin hepsi turnusol kâğıdından çıkmış gibi ya da sosyal medyadan devşirilmiş.

Bugün nitelikli işlerin kaybolmaya başladığı, sosyal medya fenomenlerinin çıkardığı kağıt israfı kitapların yüz binler sattığını görüyoruz. Popülist edebiyat altında yayınlanan bu kitapları okuyanlar bu toplumun çocukları. Bakıldığı zaman sadece şikayet ediyoruz. Doğru  birikimler ve toplumu ileriye götürecek hamleler sivil bir hareketi gerektirir ama bunun için de finans desteği lazımdır. Bugün Rönesans ve reformun nasıl geldiğine bakmak ve nasıl desteklendiğini bilmek bizler için yeterlidir.

Misal iyi bir dergi çıkıyor ama kur yüzünden ortaya çıkan farkı karşılayamıyor ve kapanıyor. İşte devletin bu dergiye sahip çıkması gerekiyor. Misal şu an kağıdın ithal olması hasebiyle zor durumda olan yayınevlerine dair bakanlığın bir yol haritası var mı? Varsa ne zaman harekete geçilecek?

Evet, bugün çuvaldızı kendimize batırma vaktidir. Kalıcı işler ortaya konulmadığı sürece söylenen her şey slogan olarak kalacak ve gündelik söylemlerin sabun köpüğü olduğu anlaşıldığında iş işten geçmiş olacak.

Son bir not: Türk milli kültürü demişken şimdiye kadar bir yayınevinden çok adeta bir okul olan Ötüken yayınevini anmadan olmaz. Kurulduğu günden bu yana büyük bir misyonun sahipliğini yaptığı için kendilerine bir okurları olarak teşekkür etmem gerekti. Bu yazıya nasipmiş. Evet, söylediğim gibi sivil bir oluşumun en güzel örneklerinden biri olan Ötüken bu milletin çocuklarını en güzel şekilde beslediği için ayrı bir parantezi fazlasıyla hak ediyor.

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat