Kudüs sizin zannettiğiniz gibi İsrail'in değil

Tarih: 1 Temmuz 2010 Perşembe.. Yer: TBMM Genel Kurulu

  • GİRİŞ20.08.2014 08:53
  • GÜNCELLEME20.08.2014 08:53

Kürsüde CHP İstanbul Milletvekili diplomat Şükrü Elekdağ var. Bir ay önce İsrail’in kanlı Mavi Marmara saldırısı meydana gelmiş. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun dış politikasını eleştiriyor. Davutoğlu’nun “Kudüs bizim meselemizdir” sözlerine “İsrail’i ancak savaşla Kudüs’ten söküp atabilirsiniz” diye karşılık veriyor.

Ardından Davutoğlu söz alıp kürsüye çıkıyor ve Amerika Büyükelçiliği yapmış, eski Dışişleri Müsteşarı, tecrübeli diplomat, CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ’a unutulmaz bir diplomasi dersi veriyor.

Ne diyor Davutoğlu, “Sayın Elekdağ, Kudüs bizim meselemizdir. Niçin bizim meselemizdir? Doğu Kudüs sizin zannettiğiniz gibi İsrail'in toprak parçası değildir. Uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs Filistin devletinin bir parçasıdır ve 1967'de işgal altında olan topraklardan oluşur, bu toprakların parçası. Mescidi Aksa da Doğu Kudüs'te bulunur, bilginize. Mescidi Aksa İsrail toprağı değildir ve olmayacaktır. Ve bir gün barış olursa -ki benim kastettiğim oydu- Doğu Kudüs Filistin devletinin başşehri olacaktır”.

Davutoğlu’nun bu söyledikleri kitapta yazıyor. Okuyanlar bilir. Ama okumayıp da ahkam kesenler komik duruma düşer.

Bunun gibi çok çetrefilli konular vardır dış politikada. Mesela Irak deyip geçemezsin, kuzeyi var güneyi var, etnik yapıları var, bambaşka bir siyasi coğrafyası var, bunları bilmeden Irak’la ilgili konuşamazsın.

Filistin deyip geçemezsin, Batı Şeria’daki işgali bilmen lazım, sadece Kudüs, 67 sınırları, Batı Şeria ve Gazze değildir mesela bölünen. Aynı zamanda İsrail, Batı Şeria’yı da kendi içinde 3 parçaya ayırmıştır. Bunları bilmeden ahkam kesemezsin dış politikada.

Kudüs’ün bağımsız statüsü vardır. İsrail’in başkenti değildir. İsrail kendi kendine başkent ilan etmiştir ama kimse bunu tanımamıştır. Onlar dedi diye Kudüs tuzağına düşemezsin dış politika konuşurken.

Rusya ile Ukrayna arasında Kırım krizi olur, haritadan gördüğünle konuşamazsın ya da wikipediadan okuduğunla. Bakman lazım, geçmişine iki ülke arasındaki anlaşmalara, kim imzalamış, ne zaman sona ermiş, ne kadar uzatılmış o anlaşmalar diye.

Dışişleri işte böyle bir şey. Öyle muhalefet eleştiriyor ya da bir grup cahil istiyor diye Suriyeli mültecilere kapını kapatamaz, bir başka grup istiyor diye Şam’ı bombalayamazsın.

IŞİD’i vuracağım diye Irak topraklarına kafana göre giremezsin ama rehinelerini kurtarmak için sonuna kadar diplomasi yürütebilirsin.

Rusya’ya saldıramazsın ama Rusların referandumunu tanımayabilir, Kırım Türkleri için devreye girebilirsin.

Mısır’da darbeye tepki verirsin, Esed’i karşına alırsın, İsrail’le ilişkilerini askıya alırsın, Libya’daki darbe girişimlerine duyarlı olursun, vs.

Hepsinin dış politikada diplomatik bir karşılığı vardır. Sayın Davutoğlu da Dışişleri Bakanı olduğu günden bu yana her şeyi uluslararası hukuk normlarına ve ülke menfaatlerine uygun olarak yapmıştır.

Ama her seferinde olumsuz şekilde eleştirilmiştir. Dışişlerini bilmez, diplomasi nedir bilmez, uluslararası anlaşmaları bilmezler tarafından yerden yere vurulmuştur.

Mesela Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” dedi. O dönem Türkiye, Suriye, Irak ortak bakanlar kurulu toplantıları yapıyor, o güne kadar görülmemiş bir Ortadoğu birleşiminin iskeletini oluşturuyorlardı. Bu projelerin mimarı Türk Dış politikasıydı.

Sonra ortak proje yürüttüğümüz ülkelerin hemen hemen hepsinde iç savaşlar çıkmaya başladı. Dost edindiğimiz adamlar, kendi halklarını öldürür oldu.

Ardından o cahiller, Davutoğlu’na yüklendiler. “Hani sıfır sorun” diye sordular? Hiç biri düşünmedi “yahu bu savaşları Türkiye mi çıkardı” diye.

Bir Dışişleri Bakanı ülkenin dış politikasını mevcut şartlara göre ve kendi ülkesinin menfaatlerine göre yönlendirir. Davutoğlu da aynen böyle yaptı, görevi boyunca.

Sadece bunları yapmadı. Türkiye’nin dış politikasına bambaşka bir vizyon kazandırdı. Eskiden nerede görebilirdik, Türkiye İsrail’e meydan okuyacak, BM kürsüsünde bir Türk Dışişleri Bakanı, BM’in işlevsiz mekanizmasını eleştirecek.

Bunları gördük. Suriye’ye tepki verdik ama Suriye konusunda ayrı düşündüğümüz Ruslarla, İranlarla Suriye için çatışmadık, sapla samanı birbirine karıştırmadık. İlişkilere devam ettik. Yani çok yönlü bir dış politika sahibi olduk.

Sadece çok yönlülük değildi dış politikadaki yenilik. Aynı zamanda ve daha önemlisi bağımsız bir dış politikamız oldu. Kimseden emir almadık, talimat almadık. NATO üyesiysek NATO’nun bunu kullanarak bizi sıkıştırmasına izin vermedik. Örnek savunma füzelerini ABD’den değil de Çin’den alma hamlemiz gibi.

Özetle Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge alev alev yanıyor. Ateş her yerde. Bize sıçramasın da ne halleri varsa görsünler demiyoruz. Hem alevi üzerimize sıçratmıyoruz hem de çevredeki yangını söndürmeye çalışıyoruz.

tahadagli@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat