İran ayaklanmasında uzak ihtimal gibi duran asıl büyük tehlike

  • GİRİŞ03.01.2018 07:23
  • GÜNCELLEME04.01.2018 07:16

2010’da İran, Türkiye için önemli bir partnerdi.
İran’la batı arasındaki nükleer müzakerelerde arabulucuyduk.
İlişkiler üst düzeydeydi.
Öyle ki Türkiye olmasa İran Tahran bildirisinde masaya dahi oturmayacaktı.

2011’de Suriye’de ayaklanma ve iç savaş patlak verdi.
İran’la Suriye konusunda görüş ayrılıklarımız oldu.

2013’te İran’da seçim yapıldı. Ahmedinecat’ın yerine Ruhani geldi.
Türkiye-İran arasındaki Suriye makası biraz daha açıldı.
Buna 17 Aralık kumpası da eklendi.

İran, Türkiye’ye yönelik daha agresif politika uygulamaya başladı.
Bu arada 2010’da bizim imzalattığımız müzakereyi biz olmadan ABD ile yaptı.

Türkiye mezhepçi zihniyete hep karşı çıktı.
İran ise Şii yayılmacılığında vites yükseltti.
Bunun yansıması burnumuzun dibinde Suriye ve Irak’la birlikte Yemen ve Lübnan’da tezahür etti.

İran, Şii politikasında Türkiye’ye karşı saldırgan davrandı.
Bu saldırganlık içerisinde PKK terör örgütüyle birlikte hareket ettiği dönemler de oldu.

Suriye odaklı Türkiye’ye yönelik terör tehditlerinde de İran’ın payı olduğu dönemler yaşandı.
Veya Gezi kalkışması, 15 Temmuz darbe girişimi gibi kanlı teşebbüslere sessiz kalarak, Türkiye’nin başını belaya sokmasından memnun olduğu zamanlar da oldu.

Ama Türkiye-İran ilişkisi hiçbir zaman Türkiye-İsrail, Türkiye-Mısır veya 2015 uçak krizi sebebiyle Türkiye-Rusya arasındaki gibi diplomatik kanalların kapatılması ya da en aza indirilmesi gibi bir durumla karşılaşmadı.

İran Türkiye’ye yönelik hangi saldırganlık içerisine girdiyse Türkiye, her seferinde İran’a gereken diplomatik karşılığı verdi.
Buna Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri iyi bir örnektir.
Ankara-Riyad hattındaki her olumlu gelişme Tahran’da anında reaksiyon uyandırmış ve Türkiye denge politikasıyla İran’ın saldırganlığını frenlemeyi başarmıştır.

Son gelinen süreçte Türkiye, sınırı boyunca Suriye ve Irak’ta, nihai çözümler için oturduğu masada, İran’la aynı safta buluştu. Suriye’de Astana ve Soçi süreçleriyle, Irak’ta Barzani referandumunda Türkiye-İran ortak hareket etti.

İran’ın defoları, sabıkaları bir hayli fazla.
Ama bugünkü yaşananlar “oh olsun İran’a” diyebileceğimiz bir konu da değil.
Neticede sınır komşumuz.

Onlar ne kadar bir güç ise Türkiye daha büyük bir güç.
İran bizim için ne kadar tehdit içeriyorsa, Türkiye bu tehditleri yıllardır göğüsleyip, karşılığını vermesini de çok iyi biliyor.

Eğer bugün İran’daki ayaklanmada ABD, İsrail parmağı varsa Türkiye bunu alkışlamaz.
Neticede Saddam’ı Amerikalılar devirdi, Iraklılara astırdı, Irak’ın hali ortada.
Kaddafi’yi NATO yakaladı, Libyalılara linç ettirdi, Libya’nın hali ortada.
Bu anlamda İran’ı da ABD-İsrail yıkarsa, buradan Müslümanlara hayır gelmez. Bu çok net.

ABD Başkanı bugün “İran rejimi yıkılmalı” diyor.
Ama ABD, 2001’de Afganistan’ı işgal etti, İran’a saha açtı.
ABD 2003’te Irak’ı işgal etti, Irak’ı direk İran’ın kucağına verdi.
ABD 2011’de Arap Baharını destekledi, İran Suriye’ye girdi, Lübnan’da daha da güçlendi, Suudi Arabistan’ın burnunun dibindeki Yemen’de darbe yaptı.

Burada ABD’nin hangi görüşüne inanacağız, bu da mutlaka sorgulanmalı.
Ya da ABD’nin İran’a verdiği limit doldu mu?

Türkiye artık dış politikasının hiçbir alanında ABD lafıyla adım atmıyor.
İran konusunda da öyle.

Bugün İran Suriye olur mu diye soruluyor.
İran, Suriye veya Irak gibi değil, çok daha köklü devlet yapısı var.
Ama eğer birileri dışardan müdahaleyle İran’ı Suriye’ye çevirmeye kalkarsa, o zaman akıllara İsrail’in Oded Yinon projesi de gelmiyor değil.

Ne diyor o proje?
Büyük İsrail’i öngörüyor.
1982’de yazılmış, bugün hala masada duran kanlı bir plan.
Bunun içerisinde bölünmüş Suriye, bölünmüş Irak ve bölünmüş İran var.
Türkiye’yi boydan boya saracak bir terör devleti kurulması hesaplanıyor.
O hedefin içerisinde direk Türkiye de bulunuyor.

İran’ın yıllardır baskıladığı Kürtleri ile anlaşma halinde olmasına rağmen PKK uzantısı PJAK terör örgütü patlamaya hazır el bombası gibi İran topraklarında duruyor. Ve ayaklananlar arasında onlar da var.

İşte en büyük tehlike bu.
Türkiye Suriye ve Irak sınırlarında PKK’ya karşı tüm tedbirlerini aldı, aynı tehlike İran’da da var.
Plan büyükse iş İran’ı Suriye-Irak’a çevirmeye kadar gidebilir.
İran’ın köklü yapısını ele alınca bu çok uzak ihtimalli bir felaket senaryosu gibi duruyor.
Ama yine de temkinli olmakta fayda var.
79’da Şah rejimini devirenler de yalnız değildi, onların da batıdan destekçileri vardı.
Bugün de karşı destek var, sonuç da benzer olabilir.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat