Mısırlı genç üzerinden operasyon mu?

  • GİRİŞ08.02.2019 08:27
  • GÜNCELLEME09.02.2019 09:20

29 yaşındaki Muhammed Abdulhafiz Hüseyin adlı Mısırlı geçtiğimiz günlerde ülkesine gönderilmişti.
Bu olayla ilgili İstanbul Valiliğinin başlattığı bir soruşturma var.
Ama iş öyle noktaya getiriliyor ki, Türkiye sanki kendisine sığınan insanları ölüme gönderiyormuş gibi bir algı oluşturuluyor.

 

 

Muhammed Abdulhafiz Hüseyin Mısır’da idamla yargılanıyor.
3 yıldır Somali’de yaşıyor.
Sonrasında Malezya’ya gitmeye karar veriyor.
Bunun için Somali’nin başkenti Mogadişu’dan Malezya uçağına biniyor.
Uçak İstanbul aktarmalı.
İstanbul Atatürk Havalimanına indikten sonra transit yolcu olarak bekleyip Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur için havalanacak uçağa binse problem yok.
Çünkü Malezya’ya girişte internet üzerinden aldığı vizeyi kullanabilecek.
Fakat İstanbul’a giriş yapmak istiyor.
Vizesi ise yok. Vize başvurusu da yok. Alma ihtimali de yok.
Üstelik işin içinde sahte belge iddiası da mevcut.
Sonuç, sınır dışı.

Peki burada kim suçlu?
Göç İdaresi ile İstanbul emniyeti mi?
Bu iki kurum üzerinden İçişleri Bakanlığı ve hükümet mi?
Yoksa meselenin görünmeyen farklı bir yüzü mü var?

 

 

2011’de Suriye’de iç savaş başladığında, Esed zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan insanların sayısı 4 milyonu buldu.
2013’te Mısır’da darbe olduktan sonra Türkiye’ye sığınan Mısırlıların sayısı on binlerce.
2009’da İsrail Gazze’de katliam yaptıktan sonra Türkiye’ye gelen Filistinliler cabası.
Hakeza Doğu Türkistanlılar da öyle.

Dünyanın neresinde bir mazlum zulme uğrasa Türkiye’nin kapısını çalıyor.
Türkiye de kapılarını sonuna kadar açıyor.
Ama elbette bunun da bazı basit kuralları var.

Göç İdaresi Genel Müdürü Abdullah Ayaz, bu meselenin başındaki tecrübeli bir isim.
Kendilerine uluslararası koruma talebiyle gelen ve bu talepleri incelenen mazlumlara Türkiye’nin kapıları sonuna kadar açık. Milyonlarca örnek var.

Muhammed Abdulhafiz Hüseyin için ise maalesef böyle bir talep ortada görünmüyor. Göç İdaresine hiçbir kimseden herhangi bir bilgilendirme yapılmıyor. Yapılmış olsa Muhammed Abdulhafiz Hüseyin de hemen hemen her hafta Göç İdaresine verilen bilgilendirme sonucu Türkiye’ye gelen diğer sığınmacılar gibi hiçbir sorunla karşılaşmadan ülkemize giriş yapmış olacaktı, muhtemelen.

Ama Muhammed Abdulhafiz Hüseyin, Mısır’da idamla yargılanırken ve üstelik Malezya’ya gitmek üzereyken aktarmalı olarak geldiği İstanbul’da, neden hiçbir somut gerekçe göstermeden, Türkiye’ye giriş yapmak istedi?

Türkiye’de on binlerce Mısırlı var.
Darbeci Sisi’den kaçıp Türkiye’ye geldiler.
Burada yayın organlarına, temsilciliklere, ofislere sahipler.
Neden o kurumlardan hiç biri Muhammed Abdulhafiz Hüseyin adına Göç İdaresine bilgilendirmede bulunmadı?

Muhammed Abdulhafiz Hüseyin, elbette masumdur. Darbecilerin kurduğu mahkemelerin iddianamelerine itibar edenimiz yok.
Ama madem İstanbul’a kadar geldi de, önceden haber vermek aklına gelmedi de, son anda karar değiştirmiş olsa da niçin kimselere “uluslararası koruma talep ediyorum” demedi?

Tamam Türkiye, dünyadaki tüm mazlumlara kapısını açıyor fakat bu kapı elbette her önüne gelenin elini kolunu sallaya sallaya girebildiği bir kapı da değildir, böyle de olamaz zaten.

Suriyeliler Türkiye’ye geldiğinde, “bunları alıyorsunuz da bunların muhaberatçı ya da DAİŞ’li olmadığı ne malum” diyenleri hatırlayın.

Mısırlı idam mahkumu Muhammed Abdulhafiz Hüseyin, Türkiye’ye giriş yapmak istiyor ama Türkiye ne onun idam mahkumu olduğundan ne de korunması gerektiğinden haberdar.

Birilerinin Mısırlı gencin elinde herhangi bir belge olmasa da evvelden bu durumu bildirmesi gerekmez miydi?
Bu yapılmadı diye bu genç ülkesine gönderildi.
Ve bu bilgilendirmeler yapılmadı diye birileri de Türkiye’yi “Mısırlı bir masumu ölüme gönderiniz” diye suçlamaya başladı.

İnsaf…
Türkiye masum insanları ölüme gönderecek olsa, milyonlarca Suriyeliyi niye tutsun?
Türkiye böyle vicdansız yönetilse, Mısır darbesinden kaçıp gelen Biltaci’nin eşi dahil, Muhammed Mursi’nin danışmanı dahil binlerce ihvan üyesini niye korusun?
Onları da ölüme göndermez mi?
Bu suçlamayı yapanlar ellerini vicdanlarına koysun da bu soruya bir yanıt versin.

Aslında buna benzer tepkileri daha önce Kaşıkçı cinayetinde de görmüştük.
Kaşıkçı olayında birileri “Türkiye kendisine sığınan mazlumlar için güvensiz bir yer” imajı çizmeye kalktığında bazıları hemen bu algı operasyonuna balıklama atlamıştı.
Ne oldu?
Kaşıkçı cinayetinin tüm sorumluları tek tek ortaya çıkarıldı. Türkiye üzerine oynanan kirli oyun, deşifre edildi.

Yine benzer tepkiyi Türkiye, İdlib’de siyasi bir zaferle, olası katliamı önlediğinde de görmüştük.
İdlib’e Esed rejimi saldırıp, taş üstünde taş bırakmayacak, yüz binlerce masum ölecekti.
Türkiye ne yaptı, Ruslarla anlaşıp, İdlib’te ateşkese gitti, Mehmetçiği de oranın güvenliği için görevlendirdi.
Ama algı operasyoncuları El Kaide unsurlarını kast ederek, “Türkiye cihatçıları sattı” diye tetikçilik yapmaya kalktı.

Açıkçası Türkiye, mazlumlara kucak açtıkça, Türkiye’ye sığınanların sayısı arttıkça, bu mazlumlar üzerinden karışıklık çıkarılması isteniyor.

Türkiye’nin hiçbir mazlumu, hiçbir masumu hele ki kendine sığınan hiçbir kimseyi ortada bıraktığı, sattığı, ölüme falan gönderdiği yok.
Aksine milyonlarcasını kurtarmışlığı var, kurtarmaya da devam edecek.
Ama ne olduğu tam anlaşılamayan hadiseler üzerinden çekilen operasyonlara da asla prim vermeyecek.

 

Yorumlar1

  • Uğur Öz 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok aydınlatıcı,teşekkür ederiz.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat