Ömer Muhtar demişti, Hafterci çıktı

  • GİRİŞ16.12.2019 09:35
  • GÜNCELLEME16.12.2019 09:36

Dünya bugün Türkiye ile Libya’yı konuşuyor.
Herkes Ankara-Trablus hattındaki anlaşmaya tepkili.
Karşımıza ise Hafter denilen bir darbeciyi çıkarıyorlar.

 

 

Kaddafi’nin zamanında kovduğu, CIA’in sahip çıkıp beslediği, Kaddafi linç edildikten sonra ise Libya’ya gönderip, ülkeyi ikiye böldürdüğü bir isim Hafter.

Hafter’e destek ABD’yle sınırlı değil.
Arkasında İsrail var, AB ülkeleri var.
En yakın dostu Mısır’daki darbeci Sisi.
BM tarafından muhatap alınıyor.
Wagner adlı Rus paralı askerlerden oluşan birliğin de komutası onda.
Parası ise BAE’den geliyor.

 

 

Mustafa Abdülcelil diye bir figür vardı, bir zamanlar.
2011’de Kaddafi’ye karşı ayaklanan Libyalı isyancıların lideriydi.
Kaddafi devrildikten sonra Libya geçiş yönetiminin başkanı olmuştu.
O da şu an bir numaralı Hafter destekçisi.

Mustafa Abdülcelil, Hafter’in safına geçtikten sonra ülkesini de terk etti, BAE’ye yerleşti.
Şu an BAE’nin himayesinde.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2011 Şubat ayında Libya’da halk ayaklanması başlamıştı.
16 Mart’ta da Suriye’de sokak olayları patladı.
19 Mart 2011 ise Libya için kritik bir tarihti.
Fransa’nın ısrarıyla NATO, Libya’da Kaddafi’ye yönelik müdahaleyi gerçekleştirdi.

Tunus, Mısır, Libya, Suriye hepsi peş peşe karışmıştı.
Türk Dışişlerinin de kafası karışıktı.
Başkan Erdoğan o dönemde Başbakandı.
Suriye’de Esed ile görüşüyor, uyarı üstüne uyarı yapıyordu.

Libya’daki kaos ortamında ise Türk Dışişleri tam olarak ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
Bir şeyler oluyor ama Türkiye nerede durmalıydı?
Şubat’tan Mart’a gelindiğinde Libya’ya müdahale çağrıları yükseliyordu.
Erdoğan, NATO harekatını duyunca, ilk tepki gösterenlerden olmuştu.
“NATO’nun ne işi var, Libya’da” demişti.
Türkiye tam olarak nerede duracağı kararını verememiş olsa da Erdoğan, NATO müdahalesine kesinlikle karşıydı.

Şubat’ta başlayan isyanın lideri Mustafa Abdülcelil, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yakınlık kurdu.
Davutoğlu bu adamı, Libya direnişinin efsanevi lideri Ömer Muhtar’a benzetiyordu.
Türkiye’nin sınırsız desteğini sunuyordu.

19 Mart 2011’de apar topar bir müdahaleyle NATO, Libya’ya girdi.
Dışişleri ise isyancıların başındaki Abdülcelil ile ilişkiyi daha da ilerletti.
Ağustos’ta Kaddafi linç edildi.
Bingazi’de üslenen Abdülcelil ise geçiş yönetiminin başkanı oldu.
Davutoğlu Libya’ya gidiyor, bu adamla görüşüyor, onu Türkiye’ye getirip, Erdoğan’la görüştürüyor, para yardımı sağlıyordu.
Hatta Abdülcelil’i memleketi Konya’da bile ağırlamıştı.

2013 sonrası Libya’da işler terse gitmeye başladı.
2014’e gelindiğinde Hafter denilen darbeci ABD’den Libya’ya gönderildi.
Hafter darbe yapıp, ülkeyi ikiye böldü.
Tobruk ve Bingazi’de üslendi.
Davutoğlu’nun “Ömer Muhtar’ın torunu” diye hitap ettiği Abdülcelil de onun safına geçti.
Türk Dışişlerinin Libya’daki yatırımı iflas etmişti.

Libya’daki öngörüsüzlüğün faturasını tek başına dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun üzerine yıkmak, ne kadar doğru olur, ne kadar yanlış, burası tartışılır.
Sonuçta o Dışişleri Bakanıysa, onu orada görevlendiren bir irade de var.
Ama şu da bir gerçek ki o irade Libya’da ne olup bittiği tam olarak anlaşılsın diye onu Dışişlerinin başına getirmiş.
Libya’ya yönelik NATO müdahalesine destek çıkılırken de “durun bir dakika ne NATO’su, ne müdahalesi” diye uyarmış.

Bugün ise Libya’da, 2011’deki öngörüsüzlüklerin, hataların telafisinin çok ötesinde, bambaşka bir politika yürütülüyor.
Hatalar tamir edilmiş, üzerine yepyeni, ayakları yere basan, tamamen Türkiye’nin milli menfaatlerini karşılayabilen bir süreç başlatılmış.

Evet amacımız 2011 Libya öngörüsüzlüklerini ille de Davutoğlu’na fatura etmek değil.
Ama tam da Türkiye, Libya’yla Akdeniz’deki tüm dengeleri değiştiren, Batı dünyasının tüm kimyasını alt üst eden işlere imza atarken, en başta da CHP’liler, Davutoğlu’nun adından, işlevinden, etkisinden tek söz etmeyip, 2011 Libya politikasındaki yanlışlıkları gündeme taşıyor ve bunu da Erdoğan’ın üzerine yıkma yüzsüzlüğünü gösterebiliyor.
Daha da fazlası geçtiğimiz Cuma günü parti kuran Davutoğlu, ajandasındaki A’dan Z’ye her şeyi konuşurken Libya’nın, Suriye’nin dününden tek kelime bile bahsetmiyor, 2011’den Erdoğan’ı sorumlu tutmaya kalkanlara, “o bendim” demeyip, kafayı kuma gömüyor.

Yorumlar1

  • Hasan Aytekin 4 yıl önce Şikayet Et
    Doğru ve tarafsız bir değerlendirme olmuş. Umarım aynı hataları bir daha yapmayız...Şimdiki Dış İşleri Bakanımız Sn. Çavuşoğlu ile İçişleri ve Milli Savunma Bakanlarımız da çok başarılı...
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat