Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Trump, Türkiye’ye yaptırım uygulamak istemiyor” dedi. Olabilir. Ne var ki; bir sözü bir diğer sözünü tutmayan, bugün başka yarın başka konuşan ezcümle “her tarafı oynayan” Trump’a asla güvenilmez.

ABD’deki derin mekanizmanın, Sarı Kovboy’unu ters yüz etmesi işten bile değildir.

Kaldı ki, en başta Trump’ın Dışişleri Bakanı Pompeo Kahpesi “Kanun (CAATSA) yaptırımı gerektiriyor. Trump da buna uyacak” diyor…

Evet, Washington’da “Türkiye’ye yaptırım uygulamak için” can atıyorlar; gün sayıyorlar!

Saysınlar: Vız gelir, tırıs gider…

Haydut Devlet’in olası yaptırımlarına karşılık; Ankara, “anında görüntü” kabilinden elindeki “baba torik” kozları oynamalıdır.

Mesela, nedir?

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe kalkışmasına yardım ve yataklık yapan İncirlik Üssü’nü kapatmak suretiyle ABD’ye karşı “anladığı dilden” konuşmaya başlanmalıdır!

HAYDUTLARIN HAFIZASI NASIL ÇALIŞIYOR

Vaktiyle, NATO üyesi Yunanistan “Rusya’dan S-300 füzesi satın aldığında” ABD bunu zerrece mesele yapmadı!

Dahası…

Haydut Amerikan Devleti, Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olduğunu; Ankara, Rusya’dan S-400 savunma sistemi aldığında -birdenbire- hatırlayıverdi!

Amerika Birleşik Düzenbazları; 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü bahsi açıldığı vakit, “Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olduğunu” nedense bir türlü hatırlayamıyor!

“Hatırlayamamak” ne kelime, ABD ve NATO’su zaten darbe girişiminin içinde yer aldı: Darbeyi, piyonu FETÖ’nün eliyle gerçekleştirmek istedi. Türkiye’yi işgale kalkıştılar…

Yani, NATO’nun Beşinci Maddesi’nin hikâyeden ibaret olduğunu bir kere daha gördük!

1984’ten bu yana devam eden PKK’nın terör saldırıları bağlamında da, o ‘Beşinci Madde’ kâğıt üzerinde kalmıştır.

Üstelik ABD ve NATO, bunca yıldır Türkiye’ye yönelik PKK terörünün derin karargâhıdır, kumanda merkezidir.

*

Otomatik pilotta seyreden Psikolojik Harekâtı, yırtıp atalım:

“NATO, Türkiye’nin güvenliğini sağlıyor” lafı, yıllardır ısrarla tekrarlanan devasa bir yalandır.

Yaşamaya devam ettiğimiz gerçek ise şudur:

ABD’nin NATO’su; Türkiye için “her türlü” çok büyük bir tehdittir.

Darbeleri, darbe girişimlerini, ekonomik krizleri, faili meçhul cinayetleri, muhtelif katliamları, sosyal kutuplaşma ve çatışmaları, hülasa bunlar gibi her çeşit melaneti/belayı Türkiye’mizin başına “taammüden” açan NATO’nun ta kendisidir!

NATO demek, GLADYO demektir!

Türkiye’deki Baronsal Gladyo, Batı Kampı’nın bir nevi derin temsilciliğidir: ABD’nin başını çektiği Batılı devletlerin ‘işbirlikçi elemanları/mutemet adamları’ olarak derin görev yapıyorlar.

TÜSİAD VE “TRANSATLANTİK” SİSTEMİ

Komprador Burjuvazi’nin Türkiye’deki ‘Amiral Gemisi’ hüviyetinde olan TÜSİAD’ın Başı Mister Kaslowski; çıkmış, halen daha ısrarla “Türkiye’nin geleceğinin, Transatlantik Sistem’de yani AB üyeliği perspektifi ile NATO üyeliğinde olduğunu” söylüyor!

Türkçesi, nedir?

TÜSİAD; aslında, Ankara’nın Amerikan Devletine karşı milli menfaatlerimizi korumasından/Müslüman Türkiye’nin bağımsızlığından rahatsızdır!

Bunların bu lafları; Batı Kampı’nın Türkiye’de yeniden egemen olmasını “talep etmek” anlamına geliyor.

Şu “AB Perspektifi” dedikleri de, bir başka Kuyruklu Yalan’dır. Oyalamadır. Hipnotize etmektir.

*

Vatikan’da, Papa’nın karşısında “el pençe divan duran AB liderlerinin” görüntüsü, henüz hafızalarımızda tazedir!

Uzun yıllardır AB’nin kapısında bekletilen Türkiye’yi Batı Kampı’nın vesayeti altında tutmak ve bunu yaparken de “istiskal etmek” şu Transatlantik Sistem’in stratejisidir!

TÜSİAD’ın başındaki şahıs, işbu istiskalin sürmesini mi istiyor?

*

TÜSİAD’çılar; Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki meşru faaliyetlerine yönelik olarak Kahpe AB’nin yaptırım kararı almasını hiç dert etmiyorlar!

Avrupa Birliği’nin FETÖ ile PKK’ya hamilik yapmasını, kol kanat germesini “zerre dert etmedikleri” gibi…

TÜSİAD’çıların Sevgili AB’si; 15 Temmuz darbe girişimi başarısızlığa uğradı diye, aynen ABD ve İsrail gibi bunalıma girmişti! Karalar bağlamıştı!

*

Transatlantik Sistem’in Avrupa’daki lokomotifi olan Almanya başta olmak üzere AB üyesi ülkelerde “camilerin yakılmasına” gözlerini fal taşı gibi kapatanlar arasında TÜSİAD’çılar da yer alıyor!

Sahi…

TÜSİAD’ın perspektifine bayıldığı AB’nin “Kopenhag Kriterleri” arasında “camileri kundaklamak” da mı var?

Yenişafak