Uzayda ne işimiz var?

  • GİRİŞ17.12.2018 07:11
  • GÜNCELLEME18.12.2018 08:34

Geçtiğimiz günlerde Türk Uzay Ajansı kuruldu, duymuşsunuzdur...

 

 

Bizim sözde aydınları bir telaş aldı, yurt genelindeki rakı sofralarında, elim elim eleştirdiler...

Yahu biz şunu şunu  bile yapamıyoruz uzayda ne işimiz var tarzı serzenişlerle, yahu biz saman ithal ediyoruzla başlayan şizofrenik cümlelerle eleştirdiler Devletimizin bu adımını...

 

 

Batı hayranı ya bunlar, bize yakıştıramazlar böyle işleri, biz gericiyiz ya hani, hani medeni değiliz ya, hani ilimden bilimden bihaberiz ya, bizde olmamalı böyle şeyler. Heykel yapımı haricinde hiçbir icraat çıkmamalı Anadolu'dan, biz onların gözünde dünyanın en kabiliyetsiz en beceriksiz milletiyiz ya! Konuştukları zaman Yunan eleştiriyor bizi zannederseniz, ya da aramızda 10 yıl yaşamış ve Paris'e dönmüş aleyhimizde ahkam kesen bir Fransız. 

O kadar çirkince eleştirdiler ki, 9 insan hayatına mal olan tren kazasını bile alet ettiler eleştirilerine. 28 Şubat döneminin en popüler deterjan reklamcısı Berna Laçin  "Biz daha Ankara'dan Konya'ya tren gönderemiyoruz, aman ha uzaya bişey göndermeyelim Dünyanın sonu olur." diye tweet atarken acaba parmaklarından dökülen insafsızlığı ölçüp biçti mi? 

 

Gelin size bunların bilimsellik, medeniyet ve aydınlık konusunda hayranlık duydukları Batı ile bizim aramızdaki farkı anlatayım...

 

Bu aralar 18. yüzyılda yaşamış Joseph Listers isimli bir doktorun hatıratını okuyorum, tavsiyemdir ingilizce bilen okusun ibret alsın. 1850'li yıllarda Londra'daki hastanelerin, ameliyathanelerin ve doktorların durumunu anlatıyor.

Ameliyathaneler sirk gibi, salonun ortasında bir masa, masanın üstünde garibim hasta ve çepeçevre tribün. Şaka değil, millet hastanın narkozsuz ameliyatda çektiği acıyı izlemek için para verip bilet alıp ameliyata giriyor. Ameliyat esnasında kullanılan alet, edevat temizlenmiyor, cerrahlar haftalardır yıkanmamış kanlı önlükleri ile giriyor ameliyata. Havada irin, idrar ve dışkı kokusu, ameliyat dediysem de öyle aklınıza apandisit, safra kesesi taşı falan gelmesin, adamlarının cerrahisi sadece yaralı uzuvları kesip almakla yani amputasyonla sınırlı... 

Bu şartlar altında Londra'da ameliyat olan 10 hastadan 7'si ameliyattan sonra ölüyor. Ameliyat yaralarından akan sarı iltihabı o dönemin doktorları normal iyileşme prosedürünün bir parçası zannediyor...

Hastanelerde 20 metrekarelik odalarda 15 kişi istiflenmiş şekilde yazıyor, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemlere benzer durumlar yani...

1850 Batısının durumu bu...

1850'ye falan gerek yok...

Fatih döneminde her Osmanlı şehrinde Darüşşifa isimli hastaneler var... Avrupa'nın en büyük hastanesi 70 odalı İstanbul'un  Fatih Darüşşifası... Hamza Akşemsettin'in Maidetül-Hayat isimli eserinde mikroplardan bahsediliyor, bir hastaya kullanılan alet edevatın başkasına kullanılmaması gerektiğini "Hastalıkların çeşidi itibariyle nebat ve hayvanlarda olduğu gibi tohumları ve asılları vardır.” tezini Pasteur'den yüzyıllar önce ortaya atıyor... Batı'da insanlar aynı dönem diş ağrısından ölürken, Altıncızade aynı dönem sonda ile idrar yolu ameliyatı yapıyor... Darüşşifalar tertemiz, bütün odaların kapıları  herhangi bir hastanın acil durumundan hemen haberdar olunsun diye daire şeklinde bir avluya bakıyor. Hastanelerin ayrıyeten bir idare, bir de servis bölümü var. Akıl hastalarının Batı'da şeytan zannedilerek diri diri yakıldığı dönemde, İstanbul'da akıl hastanesi var ve musiki ile tedavi uygulanıyor...

Daha fazla ezmeyeyim, orantısız medeniyet kullanmaya gerek yok. 

Yazılsa 10 cilt kitap çıkar.

Hülasa, Batı medeniyetsizliği ile Medine-i Münevvere'den çıkmış Medeniyyetin arasında yüzyıllar değil, ışık yılları var...

Bizi bu o Batı hayranı aydınların eleştirdiği duruma getiren şey, onların hayranlık duyduğu Batı'yı taklid etmemizdir... Batı bizi sollayıp giderken, bu zevat medeniyyetimizi bir kenara itmiş, Batı'nın o bize dar gelen şapkasını başımıza zorla geçirmekle meşgul olmuşlar...

Kendi Batı taklitlerinin bize kaybettiklerini görmeyerek, hatalarında ve bağnazlıklarında ısrar ediyorlar...

Ne yaparlarsa yapsınlar, bu millet kendi medeniyyetine dönecek...

Her şey aslına rücu eder... 

Tuğrul Selmanoğlu 

Yorumlar14

  • incigül 5 yıl önce Şikayet Et
    Ne yaparlarsa yapsınlar, bu millet kendi medeniyyetine dönecek... Her şey aslına rücu eder... özlemle bekliyoruz
    Cevapla
  • Uzaylı 5 yıl önce Şikayet Et
    Gerçekten haklı bir yazı amaaaaa Işık yılı zaman birimi gibi kullanılmış bu mecaz da olsa fikkatimi çekti
    Cevapla
  • Hüseyin 5 yıl önce Şikayet Et
    Azına yüreğine sağlık bunların gerçek yüzü bu
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • mehmet çekim 5 yıl önce Şikayet Et
    müthiş bir yazı kaleminize yüreğinize sağlık
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Dilek 5 yıl önce Şikayet Et
    Elinize ,ağzına sağlık buradan paylaştığınız için teşekkürler .
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat