TSK’nın ilk kez vurduğu Kuzey Irak’taki Sincar, Türkiye için hayati derecede önemli ve müdahalenin ‘olmazsa olmaz’ denilebileceği yerlerden biri. Çünkü burayı “İkinci Kandil” yapmaya niyetlenen PKK Irak bölgesiyle Suriye tarafı yani PYD’nin bulunduğu kantonları birleştirmeye çalışıyordu. Dolayısıyla da bu harekât uzunca bir süredir planlanan bir hamleydi ve yapıldı. Yani Türkiye o bölgedeki PKK yapılanmasını ortadan kaldırmadaki kararlılığını gösterdi. Hemen sonrasında da “Siviller zarar gördü” ya da “Dağ taş vuruldu” gibisinden yalan yanlış iddialar ya da provokasyonları önlemek amacıyla yok edilen hedefler ve PKK’ya verdirilen zayiat görüntüleri, bilgileri kamuoyuyla paylaşıldı...

Dün bu ve süreceği söylenen benzeri hava operasyonlarının terör örgütüne etkisini eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı emekli Korg. İsmail Hakkı Pekin’e sordum. Öncelikle söylediği şuydu: 

“Hiçbir hava operasyonunda dağ taş vurulmadı, vurulmuyor. Hava, Kara kuvvetleri ile Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nda hem Türkiye içi hem de Kuzey Irak ve Suriye’ye yönelik hedef listeleri vardır. Bunlar gelen istihbarat, insansız hava araçlarından gelen ve dinlemeden alınan bilgilerle devamlı güncellenir. Ve bir harekât planlanacağı zaman alınır, oralar vurulur. Bunun için de önce o planlar Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda üç boyutlu hale getirilir, oradan da harekâtı yapacak filolara gönderilir. Yani pilot gidip de kendi kafasına göre ateş edemez. Giriş çıkış yerleri, kaç sorti yapılacağı, bombanın cinsi, kimin hangi hedefi vuracağı bellidir. Pilot hiçbir şeyi görmez, sadece koordinatlar geldiği zaman lazeri tutar, hedefe kilitlenir, düğmeye basarak bombayı gönderir.”

Operasyonların sadece belirlenen bir hedefi vurmayı içermediğini belirten Pekin’in devamında anlattıkları şunlardı:

“Vurulan her yerde kesinlikle ya sabit tesisler vardır ya teröristlerin kaldığı koğuşlar, mağaralar vardır. Böyle bir hedef analizi yapılmadan dağ taş falan vurulmaz. Zaten hedefi vuran uçak aynı anda videosunu çeker ve bunların hepsi anında Genelkurmay’a gelir. Harekâtın ardından da hasar kontrolü için o bölgeye gönderilen keşif uçakları ya da insansız hava araçlarıyla fotoğraflar çekilir. Yani teröristlerin kazdıkları mezar çukurlarına kadar hepsi tespit edilir.”

Suikast tipi müdahale 

Havadan müdahalelerle kara harekâtı kadar olmasa da örgüte ciddi bir kayıplar verdirildiğini, ancak daha etkili olabilmek için mutlaka terör liderlerine, yani direkt kişiye yönelik operasyonlar yapılması gerektiğini belirten Pekin, nasılını da şöyle anlattı: 

“Bu konuda MİT’in ve istihbarat teşkilatlarının çok önemli görevleri var. Terör örgütü liderlerinin yerleri, koordinatları tespit edilirse, onlara suikast tipi taarruzlar yapılabilir. Şu anda yapamadığımız konu budur. Bunun içinde TSK’nın istihbarata ihtiyacı var. İstihbarat geldiği zaman ABD’lilerin, İsraillilerin yaptığı gibi teröristi yakaladığınız anda havadan vurursunuz.”  

Sorun sadece yetersiz istihbarat mı?

“Bu operasyonlarda silahlı insansız hava araçları çok etkili. F-16’larda da keskin nişancı kodları var ama uçağı İHA’lar gibi çok aşağıya indiremiyorsunuz. En önemlisi de hedef bölgelerinde uçurduğunuz silahlı İHA’larla takipteki terör liderini ya da grubu gördüğünüz anda füzelerle yok etmek mümkün. Örneğin, adam kampta içtimada, yapacağınız tek şey elinizin altındaki düğmeye basıp füzeyi yollamak. Ancak ABD silahlı İHA’ları Türkiye’ye satmadığı için TSK şöyle yapıyor. Silahsız İHA görüntüyü yakaladığında ya topçuya ya uçağa söyleniyor. Havada sürekli uçak olmadığı için de uçağın kalkması yeni baştan hedef tarifi falan bir saat sürüyor. Topçu atışında ise ilk mermiden sonra grup dağılıyor. Şu andaki sorunumuz bu. Ancak temmuz ayından itibaren yerli üretim silahlı İHA’ların devreye girmesiyle bu sorun da giderilecek.”
Özetle, yılın ikinci yarısından sonra terör örgütleriyle mücadelede yeni bir dönem başlayacak. Ve yerli üretim silahlı İHA’lar terör liderlerinin enselerinde olacak...