Mecliste İstiklal Marşı’mızı okumazlar ancak PKK marşında ayağa kalkarlar. Mitinglerde PKK lehine slogan atarlar, terörist cenazesinde boy gösterirler, araçlarıyla PKK’ya silah ve mühimmat taşırlar, seçim dönemlerinde Kürtleri silahlı terör örgütüyle tehdit ederler, barış kisvesi altında kandan, kaostan, çatışmalı ortamdan beslenirler…

“Gerillaya da katılımlar olacak, çatışmalar da olacak, savaşlar da olacak diyerek…” yoksul Kürt çocukları üzerinden meydan okurlar.

Üstelik tüm bunları TBMM çatısı altında yapıyorlar.

Ölülerine “devrim şehidi” diyorlar mesela.  İslam’a ait bir kavramı kendi materyalist ideolojilerine mal ederek ölümü kutsuyorlar.

8-12 yaşlarında çocuklardan oluşan bir taburun adını, öldürülen bir PKK komutanını yâd etmek için “Şehit Agit Çocuk Taburu” koyabiliyorlar.

Bir anaya, “benim kızım devrim için şehit oldu, mutluyum” dedirtebiliyorlar.

Canlıyı, yaşamı değil ölümü seven, kutsayan bir nekrofili durumu. Ölüsü dirisinden daha çok para eden bir ideoloji bu!

Oysa Alev Alatlı’nın da ifade ettiği gibi; materyalistin hası kutsalla, ilahi olanla, İslam’la, öte dünya ile bağ kurmaya tenezzül etmez. İnanmadığı bir Tanrı’dan şehadet mertebesi istemez.

Ne var ki Stalin’in dediği gibi canlılık belirtisi gösteren her insan onlar için devrim yakıtıdır. Hem Allah’a inanmayacaksınız hem de ondan şehadet mertebesi dileneceksiniz!

Peki, neden böyle yapıyorlar?

Esasında 1994 yılında İsrail'deki Kürt Kibbutzların, yapılan bir anlaşma çerçevesinde pilot bölge seçilen Urfa ve Diyarbakır'a yerleştirilmeleri projesinden günümüze pek bir şey değişmedi.

İsrail, başından beri kendi çıkarlarına hizmet edecek Kürtlerin peşinde oldu. HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, boşuna bu topraklar vaat edilmiş topraklar demedi.

İsrail’in Türkiye’nin azınlık ve etnik sorunlarıyla ilgilenmeye başladığı tarih 1983 yılıdır. PKK terör örgütünün ortaya çıktığı tarihler.

2012 yılında dönemin eş başkanlarından Emine Ayna şöyle diyordu:  “ABD ve İngiltere 1920-1930 yıllarında Kürtlere devlet kurma hakkı vermedikleri için pişman bile olmuşlardır. Çünkü bugün gelinen noktada bir Kürt devleti onlar için kullanıma daha açık bir devlet olurdu” diyordu.

2017 yılında bu sefer Leyla Zana yaptığı bir açıklamada; “BM, AB, Koalisyon güçleri ve bölge devletleri;  Kürdistan halklarına, en çok da Kürt halkına karşı olan sorumluluklarını yerine getirmeli ve tarihsel borçlarına sahip çıkmalılar. Şimdi değilse ne zaman?” diyerek verilen sözü hatırlatıyordu.

İsrail merkezli Begin Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanı Edy Cohen ise;  “İsrail'in bağımsız Kürdistan'a ihtiyacı var” başlıklı bir yazı kaleme alarak; “Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kazanan güçler, Kürtlere bağımsızlık sözünü verdi ancak bu söz yerine getirilemedi şimdi bunun zamanıdır” diyordu.

The Guardian ise “Erdoğan kabadayı, batılı değerlerin dostu değil. Batı, Kürtlere borcunu ödemeli” şeklinde bir hatırlatma yapıyordu.

OHAL'ın kaldırıldığı, Doğu ve Güneydoğu'da yatırımların şaha kalktığı, Erdoğan'ın attığı somut adımlarla Kürtlerin ilk defa devlete olan güvenlerinin arttığı, birlik-beraberlik rüzgârlarının estiği bir zamanda PKK hiçbir neden göstermeden ateşkes kararı alarak “devrimci halk savaşı” palavralarıyla çatışmalı ortamı başlatmıştı.

Çünkü piyon olmanın gereğini yerine getiriyorlardı. Çünkü onlara verilen vazife; evvela Türk ve Kürt birlikteliğini ortadan kaldırmaktır.

9.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar geçen sürede muazzam bir birliktelik ve bütünlük örneği sergileyen bu iki halkın arasına atılmış büyük, kanlı, korkunç bir projedir PKK.

Hristiyan Bizanslılarla savaşan Sultan Muhammed’in komutasında yer alan Kürtler, o gün orada bağımsız bir Kürdistan şartıyla bulunmuyordu.

Çanakkale ve İstiklal Harbi’nde de emperyalist işgalci güçlere karşı birlikte vatan topraklarını müdafaa ettik.

Tam da bu yüzdendir ki; bir küresel çete imalatı olan İttihat Terakki bu iki kadim halkın dinine, diline, tarihine, ilim, irfan birikimine operasyon düzenledi. Kamyon çarpmışa döndük! Bir daha ebediyen bir araya gelmesinler diye yapıldı bunlar.

Şimdi analar bu oyunu bozuyor. HDP/PKK yolun sonuna geldi.

MİLAT GAZETESİ