Başkan Erdoğan’ın ilk NATO Zirvesi

.

  • GİRİŞ13.07.2018 09:12
  • GÜNCELLEME13.07.2018 09:12

Başkan Erdoğan’ın 24 Haziran sonrasında ilk durağı teamül olduğu üzere Kıbrıs ve Azerbaycan olmuştu. Ardından Brüksel’e geçip, NATO’nun kritik Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne katıldı. Bu vesileyle Türkiye’nin NATO ittifakına ilişkin vizyonunu bir daha yineleme fırsatını buldu. Böylece Başkanlık günleri yoğun bir tempoda ve en üst düzeyli görüşmelerle başlamış oldu.

Türkiye NATO’nun en kritik üyelerinden birisi. Sadece ordu büyüklüğü ve askeri kapasitesiyle değil, jeopolitik konumu itibarıyla hem NATO’nun doğal bir parçası hem de yeri doldurulamayacak bir üyesi. 29 üyeli NATO’yu bir ittifak ve vizyon olarak anlamlı kılan nadir ülkelerden birisi. Dünyanın birçok farklı noktasında yaptığı katkıyla NATO’nun elini taşın altına sokan ve sorumluluktan kaçınmayan bir ana dişlisi. Bir süredir ABD’deki Türkiye karşıtı çevrelerin patolojik bir şekilde devam ettirdikleri iddiaların aksine, Türkiye’siz NATO zayıflar; anlamını, vizyonunu ve jeopolitik avantajını kaybeder.

NATO’nun eksiklikleri var, sisteminde sorunlar var. Her üyenin NATO’ya katkısı bir değil; NATO’nun da her üyeye katkısı bir değil. Örneğin söz konusu Türkiye’nin ihtiyaçları olduğunda NATO’nun yeterli katkıyı yapabildiğini söylemek mümkün değil. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun da zirvede söylediği gibi NATO hava sahamızın sadece %30’luk bir kısmına koruma sağlayabiliyor. Geri kalan kısmını korumak için ihtiyaç duyulan sistemleri sağlama konusunda NATO müttefikleri şimdiye kadar üstlerine düşen görevi yapmadı. Defalarca söylendiği gibi S-400’lerin gündeme gelmesinin sebebi de bu. Bu ihtiyacın giderilmesi gerektiği bizatihi NATO sonuç bildirgesinde tasdik edilmişken, S-400 meselesinin siyasileştirilmesi Türkiye’nin değil, müttefiklerimizin eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Zirve ABD Başkanı Trump’ın Avrupa’ya özellikle de Almanya’ya karşı salvolarına denk geldi. Daha doğrusu Trump bu zirveyi uzun süredir dillendirdiği eleştirilerini doğrudan Almanya ve diğerlerine iletme fırsatı olarak gördü. Trump’ın NATO yaklaşımı her üyenin GSMH’sinin %2’lik kısmını savunmaya harcaması gerekliliğine odaklanmış durumda. Almanya’ya “Almanya’yı korumak için ABD para harcıyor, Almanya ise Rusya’yla yeni ticari anlaşmalar yapıyor” diyor. Almanya’nın savunma harcamalarının arttığını görmeden eleştirilerine son vermeyecek gibi duruyor. Bu tür anlaşmazlıklara rağmen zirvenin son G-20 Zirvesi’ne nazaran daha sakin bir havada geçtiği söylenebilir. Sonuç bildirgesinde de bir iki nokta dışında mutabakata varılması zor olmadı. Meselenin Türkiye’ye bakan yönünde ise güneyden artan güvenlik tehditlerine dikkat çekilmesi ve bu tehditlerin ittifakın hepsine yöneldiğinin altının çizilmesi önemliydi. Güneyden gelen en bariz tehdit PKK ve bu konuda başta ABD olmak üzere NATO’nun atması gereken birçok adım var. Türkiye senelerdir “NATO sınırlarını” NATO’dan gelen minimal destekle terör örgütlerinden koruyor. Bu konuda artık NATO’nun elini taşın altına koyması, yine başta ABD olmak üzere müttefiklerin PKK’yla her türlü mücadelede Türkiye’nin yanında yer alması lazım. İttifakın anlamı tam da budur. Müttefik gibi davranmamak ittifakı zayıflatır.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat