Dersim dört dağ içinde

  • GİRİŞ26.11.2014 10:10
  • GÜNCELLEME27.11.2014 10:35

Bu toprakların, bin yıl içinde sahip olduğu “gönül dilinin sembolik anlamını” kavramak gerekir. Horasan erenlerinin Hoca Türkistan-i Dergâhı’ndan geldiğini, oradan da Anadolu’ya yayıldığını anlatan birçok menkıbenin yanında, daha birçok tarihsel kaynak da vardır. Sarı Saltuk, Hacı Bektaş, Munzur Baba bütün bu gönül erleri bir yerde “Alevi tekkesinde” bir başka yerde “Nakşî tekkesinde” bir diğer yerde Mevlana dergâhında karşımıza çıkarlar. 

Fetihler bir toprağın kazanılması, yurt edinilmesi için önemli siyasal olaylardır ama kazanılan o toprağın vatan haline gelmesi, yaşanılmış, destanlaşmış hikâyeleşmiş olaylarının sonucudur. Toprağa ruh katan, ona anlam veren fetihlerden, sonra oraya taşınan mana iklimidir. On binlerce yıllık Anadolu eski uygarlıklarının bugün esamesi ancak arkeolojik müzelerde okunurken, bir Nakşî dergâhında bir Alevi ceminde, bir Mevlevi ayininde hala canlı ve dipdiri olarak yaşıyorsa, karşımıza çıkıyorsa, bu toprakların ruhu, kültürü yaşıyor demektir 

Toprağın ruhu 

Başbakan Davutoğlu’nu, Tunceli’de cemevinde ikram edilen lokmayla birlikte edilen dua sonrasında yaptığı konuşmadaki duygu dünyasının, dedenin duasıyla örtüşmesi tesadüf sayılmamalıdır. Başbakan’ın konuşmasındaki tarihsel analizin ortaya koyduğu tablo, bütün ayrılıkçı çabalara rağmen hala bu toprakların anlattığı destanın ayakta durduğunu, diri olduğunu göstermek bakımından ilginçtir. Özellikle Başbakan Davutoğlu’nun “vicdanımızın kabul etmediği hiçbir şeyi devlet kabul edemez” şeklindeki ifadesi, “insan merkezli bir tarih ve dünya görüşünün” halkta nasıl yankı yaptığını anlamak bakımından önemlidir. 

Dersim’e giderken “geri kalmış bir Doğu Anadolu” manzarası görmek isteyenlerin nasıl şaşırdığına şahit oldum. Dağları karlı Erzincan’dan ayrıldıktan sonra, bu kadar güzel ve kendini yenilemiş bir şehrin “dört dağ arasındaki Dersim’in” görüntüsü, ancak kartpostallık diyebileceğimiz bir manzaradır. Son yıllarda, Anadolu’nun birçok bölgesinde ve şehrinde yaşanan gelişmeyi, şehir mekânının yenilenmesini hem Erzincan’da hem de Dersim’de fark etmemek zordu. 

Türkiye’nin Alevi sorununu tartışanların öncelikle bilmeleri gereken bir husus vardır: Alevi inancını ve kültürünü, onun sembolik ifadesini ve içeriğini, İslam tasavvufundaki başka akımlarla, başka tarikat ve inanç topluluklarıyla “mukayeseli olarak incelemeden” anlamak mümkün değildir. Başbakan Davutoğlu’nun bu meselelere yaklaşımındaki fark Türkiye açısından bir şans olarak görülmelidir. 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat