On yıl kriz beklenir mi?

Türkiye’de muhalefet yetersizliğinin sebep olduğu bazı olaylar vardır.

  • GİRİŞ29.09.2016 09:49
  • GÜNCELLEME29.09.2016 09:49

Bunlardan biri de yersiz beklentilere kapılmak, gerçek dışı kurtarıcılara bel bağlamaktır. Bilhassa AK Parti’nin iktidar olduğu ilk yıllardan başlayarak, zaman içinde hızlanan bazı arayışlar ortaya çıkmıştır. “Bu arayışlar arasında bir grup, doğrudan doğruya anti-demokratik siyasi beklentiler ve aktiviteler içindedir. İlk bakışta bunlar arasında yer alanların AK Parti karşıtlığı yaptığı sanılabilir ki bu yanıltıcıdır; çünkü onların esas hedefi demokrasiyi ortadan kaldırmaktır.”

‘Ordu göreve’ çağrısı yapan bilimadamı görünümlü demokrasi düşmanları, ‘genç subaylar rahatsız’ kampanyası yapan para-militer gruplar, ‘memlekette yolsuzluk var’ gerekçesiyle adliye ve içişleri kadrolarında örgütlenmiş, buraları ele geçirmiş ‘savcı-polis’ sıfatıyla, hükümeti devirip ‘bürokratik darbe’ yapmaya kalkan dindar kisveli faşistler bunlar arasındadır. Bunların en vahşisinin, en alçağının FETÖ yapılanmasının 15 Temmuz ihaneti olduğunu ayrıca belirmeye gerek var mıdır?

Kriz severlerin hali

Bir diğer grup ise demokrasi karşıtı siyasi müdahalelere sempati duysa dahi, esas olarak bir ekonomik krizle işin kökten hal yoluna gireceğine inanmaktadır. Bir başka ifadeyle bu grupta yer alanların bazıları ‘galiba demokratik yoldan hiçbir şansımız yok, her seçimi kaybedeceğiz’ endişesiyle zaman zaman darbecilere, cuntalara hatta FETÖ operasyonlarına dahi (sonradan bunlardan kurtulmak kolay olur gerekçesiyle) sempatiyle bakmış olsalar da esas ümitleri çıkacak bir ekonomik krizdedir. “Bu sebeple Türkiye’nin yaşadığı bütün bu olaylar, onların kriz beklentisini kesmeye yetmemiştir ki bu defa da ümitlerini S&P, Moody’S gibi uluslararası derecelendirme kuruluşlarının açıklayacağı veya açıkladığı notlara bağlamışlardır. Bu bakımdan Türkiye’nin notunun düşürülmesi bunlarda adeta bayram sevinci yaratmakta heyecanla ellerini ovuşturmaya başlamaktadırlar.” Bunlar kim mi? Aralarında bazı gazete ve televizyonların ekonomi yazarları, yorumcuları, akademisyenler, muhalif partilerle şu veya bu düzeyde bağlantılı olanlar bulunduğu gibi, bir kısmının da meslekten iktisatçı, emekli ekonomi bürokratı kimliğine sahip (kriz dönemlerinin sorumsuz adamları diyebiliriz) muhalifler olduğu biliniyor.

Bilim zihniyeti ve hastalıklı tavır

İşin ilginç tarafı şudur: Bu kriz bekleyenler topluluğu üyelerinin bazıları yaklaşık on yıldır bu beklentileri karşılanmadığı halde beklemekten vazgeçmemiş olmalarıdır. ‘Sabırlı olmak gerekir belki tahminlerimiz bu defa tutar’ türünden bir davranış elbette bilimsel değildir. ‘Bilirsiniz, ünlü bilim felsefecisi, yöntem bilimci K.Poper bir önermenin bilimselliğini sonsuz bir zamanda değil belli bir sürede, sınırlandırılmış bir zamanda önermenin parametreleri arasındaki ilişkinin, hipotezin ölçülebilir/test edilebilir bir biçimde formüle edilmiş olmasına bağlamaktadır.’ Bu sebeple ‘Türkiye’de bir gün kriz çıkacak’ beklentisinin dayandığı önermenin, bilim dışı olması bir tarafa ön yargılı, hastalıklı bir zihniyeti yansıttığı açıktır.

Bu ön yargılı tutumu sürdürmek için bazı verileri gerekçe olarak sunmak da gerçeği değiştirmeye yetmez. “Mesela Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının yüksekliğini gösteren bir tablo ortaya koyup bunu nasıl karşılayacaksınız diye sormak ne kadar anlamlıdır.” Çünkü bu finansman ihtiyacının ne kadarı özel sektöre aittir ne kadarı kamunun finansman ihtiyacıdır bunlara bakmak gerekir ki bu durumda özel sektörün tasarruf durumu, yabancı bankalardaki varlıkları, daha önemlisi kredibilitesi önem kazanmaktadır. Ayrıca ekonominin kârlılık ve verimlilik oranları, döviz üretme kabiliyeti, gibi faktörler yanında makro göstergelerdeki değişim eğiliminin pozitif seyri dikkate alınmadan söylenenler sadece ön yargılı beklentileri kısa bir süre tatmin etmeye yarayacaktır. Kısaca, krizi bekleyenler için iyi haber görünmüyor!

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat