Kemalizm ve 15 Temmuz
- GİRİŞ28.06.2017 08:41
- GÜNCELLEME28.06.2017 08:41
15 Temmuz olayı yakın Türkiye tarihinde birçok bakımdan önemli bir dönüm noktasıdır. Batı sisteminin içinde yer alan bir müttefik olmaktan çok, batıya bağımlı bir ülke konumunda görülen Türkiye’ye Soğuk Savaş sonrası farklı bir gözle bakılmakta olduğu ortaya çıkmış bulunduğunu gösteren birçok gösterge vardır.
Bunlar arasında Batının terör örgütü PKK ile muhtelif düzeylerde kurduğu ilişki ile Türkiye’nin demokratikleşme sürecine karşı ortaya çıkan darbe ve müdahalelere yaklaşımı bunlardan sadece ikisidir. Batı sistemi, askeri müdahale ve darbeleri Türkiye’nin bağımlılık ilişkilerini sürdüren bir mekanizma olarak değerlendirip, bu yönde kullanmıştır. Esasen bu anti-demokrat hareketlerin hiçbirinin Batılı merkezlerden habersiz meydana gelip gelmediği artık tartışılmayacak bir konudur. Kısaca vurgulamak istenirse “Batı sisteminin, Soğuk Savaş sonrası Türkiye’nin kontrolden çıkması ihtimaline karşı tavrı açıktır; ya darbe ve müdahalelerle yeniden bağımlılık ilişkileri kontrol altına alınacak ya da etno-faşizm, etnik terör üzerinden hizaya getirilip, güçsüzleştirilip denetim altına alınacaktır; bu başarılamazsa Batının Türkiye için formülü mezhep veya etnik temelli bölünmedir. Bu bölünme şeklinin fedarasyon, konfederasyon, özerklik veya başka bir adla gerçekleştirilmesi ise onlar için tali bir meseledir.”
BATI VE DARBECİLER
Batı sisteminin gözlemi Türkiye demokratikleşme sürecinde ne kadar ilerlerse o kadar bağımsız bir ülke haline geleceği gerçeğidir. Bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye’nin demokratikleşmesi bir yönüyle Batıyla kurulan bağımlılık ilişkilerinin tasfiye edilmesinin önünü açmaktadır. Bu sebeple ‘Batının demokratik kurumlarının’ Türkiye’deki anti-demokratik müdahalelere karşı sessiz kalması, darbecilere müsamahalı davranması şaşırtıcı olmamalıdır.
15 Temmuz darbe girişimi bu bağlamda değerlendirildiğinde, gerçeğin kavranması daha mümkün olacaktır. FETÖ yapılanması ile NATO’nun muhtelif Avrupa merkezlerindeki karargâhları, GLADYO ilişkileri ve ordu içindeki örgütlenmesinin ulaştığı boyutlar dikkate alındığında yaklaşık son yirmi yılda demokratikleşme sürecinde karşılaşılan sorunlar ve bunlara verilen cevaplar açısından, Türkiye’nin kat ettiği mesafenin nasıl bir tedirginlik yarattığı daha iyi anlaşılabilir.
Batı sisteminin muhtelif merkezleri, Türkiye’nin dış politikada bağımsız bir devlet gibi davranmasına tahammülsüzdürler. FETÖ yapılanmasının Batı ülkelerindeki örgütlenmesine verilen destek bir tarafa, doğrudan darbeci/faşist cemaat mensuplarına bütün kapıları açarak, adeta sonsuz destek verdiğini göstermekte tereddüt etmemeleri asla bir tesadüf değildir.
YOL AYRIMI
Tam da burada iki husustan bahsetmek gerekir. Birincisi, Türkiye ki ‘sağ ve sol-Kemalizm’in’ durumuyla ilgilidir. Sağ-Kemalizm’den kast edilen sosyalizan kavramlarla ilgisi olmadan, geleneksel anti-demokratik yapıların devamını isteyen, darbeleri ve müdahaleleri ‘balans ayarı’ olarak gören yerleşik düzenin devamından yana olan unsurlardır. Bunlar ne olursa olsun Batıyla bağımlılık ilişkilerinin sürdürülmesinden yanadırlar. Bunlar içinde, eskiden merkez medyanın oynadığı rolü hatırlamak yeterlidir. İşin ilginç tarafı bu medyanın ve eğitim sistemindeki resmi anlayışın etkisiyle Kemalizm’i Atatürk’le ilgili bir anlayış olarak zanneden birçok vatansever insanın bunların etkisinde kalmış olmasıdır. “İşte 15 Temmuz’da bu insanların ezici çoğunluğu darbe girişimine açıkça tavır alarak demokrasiden ve Cumhuriyetten yana tavır koyarak, sağ-Kemalizm’i boşa çıkarmışlar, çünkü Cumhuriyetin yaşaması için demokrasiden başka bir yol olmadığını görmüşlerdir.”
İkinci husus ise, sol-Kemalizm’le ilgilidir; esas itibariyle militarist anlayışı savunan ‘aydın-bürokrat-asker ittifakına’ dayanan bu ideoloji mensupları 15 Temmuzda bir yol ayrımına gelmişlerdir. Onlar militarizmin nasıl Türkiye düşmanı grupların, kapalı yapıların, cemaatlerin mekanizması haline gelme potansiyelini taşıdığını görüp ‘ya demokrasiden ve milli varlıktan’ yana tavır alacaklardır ‘ya da Batıyla işbirlikçiliğe dayanan’, anti-demokratik siyaset anlayışıyla, teslimiyetçiliğe devam edeceklerdir. Ne dersiniz?
Akşam
Yorumlar4