Komplo mu dediniz?

  • GİRİŞ23.10.2017 09:20
  • GÜNCELLEME23.10.2017 09:20

Bir dergi etrafında toplanan bir kısım aydınlar, gençler ve zaman zaman bunlara toplantılara katılan ‘devrimci askerlerden’ müteşekkil bir grup Türkiye’nin ‘kapitalist olamayan kalkınma modeliyle’ kalkınıp ileriye gitmesi için, bir araya gelmişlerdir. Bu akım, dönemin Türkiye’sinde başta aydınlar akademisyenler, gençler ve özellikle askerler arasında ‘büyük bir heyecan’ yaratmıştır.

Bu hareketin liderinin kitabı, dönemin harp okulu öğrencilerinin olduğu kadar, üniversite gençlerinin de başucu kitabıdır. Bir çeşit Türk BAAS’çılığı diye nitelendirdiğim bu akım, kendisini ‘sosyalist’ diye takdim ettiği gibi, devrim yapmaya en yetkin kadroya (!) sahip olduğuna da ilan etmişti.

Karanlığın adamları

“Bu hareketin arkasındaki finansörün dış ticaretle uğraşan, muhtelif Avrupa ülkeleriyle ‘özel ilişkileri’ bulunan ithalatçı bir şahıs olduğu daha sonra yazılıp çizildi. Burada, Türkiye’nin demokrasi içinde kalkınmasını engellemek için, ülkeyi istikrarsızlaştırmak üzere kurulan bir ‘komplo’ olduğu açıktır. Meselenin, siyasi analitik açıklaması ise daha farklıdır: Türkiye ‘işçi sınıfı hareketine dayanan sol’ bir siyasi harekete sahip olmadığı için, yabancı servisler kendilerinin kurdurduğu muhtelif örgütleri ‘solcu’ ‘sosyalist’, ‘devrimci’, etiketlerle örterek her türlü operasyonu bu yapılar üzerinden yürütme rahatlığına sahip olmuşlardır.” Bu sol/terör örgütlerinin birçoğunun TKP ve benzeri Sovyetik örgütlenmelerle bir bağının olmadığı Batılı servislerin marifeti olduğu ise, Sovyet sonrası dönemde açığa çıkmıştır.

Türkiye’de, yıllardır zaman zaman açık, zaman zaman kapalı, imalarla bir ‘kızıl milyarderin’ varlığından bahsedilir. Bazı partilerin kuruluşunu finanse ettiği, bazı yayınevlerinin ve dergilerin, gazetelerin gerçek patronu olduğu söylenir; bunlar elbette olabilir fakat benim hâlâ itirazım bu tür ilişkilerin üstünün ‘sol/ sosyalist/ kızıl‘ gibi sıfatlarla örtülmek istenmesiyle alakalıdır. “Türkiye’de organik bir sosyalist ‘sınıf hareketinin’ olmaması ‘kimlerin’ kolayca bu şekilde kendini takdim etmesine veya edilmesine yol açmakta; kimlerin bazı ‘özel faaliyetlerini’ gölgelemektedir?”

Geçtiğimiz günlerde ‘olay’ yine gündeme geldi. İddialar, yine Batılı yapılarla ilişkileri olan, daha çok savaş sanayiinde ihaleler alan, kimya veya başka endüstrilerde iş yapan bu işadamının, bu defa ‘özel siyasi faaliyetleriyle’ ilgilidir. Peki, burada bu olaydan bahsederken bir ‘komplodan’ söz edilebilir mi?

Diplomatik olmayan yol

‘Komplocu yaklaşım’, en basit şekliyle farklı olaylar, aktörler, süreçler arasında her hangi bir bağ kurarak onların ‘neden’ meydana geldiğini açıklama biçimidir. Bu herhangi bir bağ, bazen aynı zamanda meydana gelmek, bazen aynı mekanda (burada mekan aynı şehir, ülke olabileceği gibi, aynı dünya dahi olabilir!) vuku bulmak ya da herhangi bir farazi ilişki de olabilir. Bu tür açıklamaların gazete sayfalarında, muhtelif bir anlatı türünde olmasına sık sık rastlandığına şaşırmıyoruz fakat siyasi/sosyal olayları bu şekilde açıklarken, bunu bilimsel bir kisveye büründürülerek takdim etmek, doğru olmadığı gibi bir mantık ve zihniyet problemine de işaret etmektedir.

Meselenin bir başka yönü ise, bilhassa uluslararası ilişkilerde, dahası bu ilişkilerin ‘gayriresmi’ boyutunda ortaya çıkan mücadelelerde kullanılan yöntem ve araçların bir ifadesi olarak gerçekleştirilen veya hazırlanan ‘komplolardır’. Bunları ‘komplocu yaklaşım’ denilen, olayları kurgusal olarak birbirine bağlayarak gerçek dışı ilişki örüntüleriyle açıklama tarzından ayırmak gerekir.

Akşam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat