ABD ile yolun sonu mu?

.

  • GİRİŞ17.01.2018 10:05
  • GÜNCELLEME17.01.2018 10:05

ABD tarafından açıklanan PKK/PYD ekseninde terör unsurlarına dayanan bir ordu kurma girişimi ne anlama gelmektedir? ABD ‘terör örgütü mensuplarını’ kime karşı ordu haline getirmek istemektedir? Suriye’de belli bir bölgeyi işgal ederek oradan Türkiye’yi çevreleyecek bir terör kuşağı oluşturmaya dönük bu girişimi kabul etmek, buna sessiz kalınmasını beklemek, terör kuşatması ve saldırıları altında yaşamaya, bölünme sırasını beklemeye razı olmaktan başka nedir?

Türkiye ABD ilişkilerinde inişli çıkışlı dönemler hep olagelmiştir; ABD’nin beklentilerine karşılık bulmadığı zaman çeşitli düzeylerde doğrudan ve dolaylı müdahaleler yapmaktan kaçınmadığı üstelik bunları iki müttefik ülke arasında belli bir nezaket gözetmeden gerçekleştirdiği de bilinmektedir. Bu müdahaleler arasında doğrudan ülkenin dış politikasına yönelik kısıtlayıcı kararlar bulunduğu gibi, 1974 Kıbrıs olayından sonra uygulamaya sokulan ambargonun yanı sıra askeri darbe ve demokratikleşme sürecine karşı girişimler yoluyla Türkiye’nin iç işlerine yapılan müdahaleler asla unutulmamıştır. Bütün bunlardan sonra iki ülke ilişkileri nasıl normalleşmiştir veya normalleşmiş midir?

YOLDAKİ TAŞLAR

“Esas üzerinde durulması gereken husus bu ‘normalleşmenin’ mahiyetiyle ilgilidir. Sanırım bütün mesele bu ‘normalleşme’ diye tanımlanan durumda düğümlenmektedir. ABD’nin taleplerini esas alan bir başka ifadeyle onları kabul ederek varılan uzlaşmalar söz konusudur ki elbette burada bir uzlaşmadan çok, tek taraflı olarak ABD siyasetinin benimsenmesi ‘normalleşme’ olarak tanımlanmış bulunmaktadır. Dolayısıyla NATO ittifakı içinde yaklaşık 70 yıllık bir müttefiklik tamamen tek taraflı hegemonik ilişki biçimindedir.”

Soğuk Savaş şartlarında yaşayan, üstelik ekonomik bakımdan geri bir tarımsal ülkenin Stalin tehditleri karşısında rıza gösterdiği bu ilişki biçiminin ilanihaye devam etmesi zaten beklenemezdi; bugün gelinen aşamada Sovyetler’in çöküşünün ardından bunca yıl geçmesine rağmen ABD’nin hâlâ eski ilişki tarzı üzerinden münasebetlerini sürdürme beklentisi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.

“Başından itibaren Suriye krizinde ABD’nin önce Türkiye’yi yalnız bırakan arkasından DEAŞ PKK/PYD terör örgütleri vasıtasıyla istikrarsızlaştırmaya dönük saldırıları önceleri muhtelif servisler üzerinden dolaylı sonra doğrudan binlerce TIR dolusu silah vererek, eğiterek destekleyen ABD’nin artık bir müttefiklik ilişkisini göz önünde tutup tutmadığını tartışmak anlamlı mıdır?”

NASIL BİR DÜNYA?

Burada iki husustan bahsedilebilir. Bunlardan ilki; ABD’nin Doğu-Batı kutuplaşmasında hegemonik üstünlüğünü kaybetmesinin meydana getirdiği sarsıntı ve bu sorunu çözme konusunda politik tercihlerinin yetersizliği yani dünyanın yaşadığı sistem değişiminin krizini önleyebilecek politik araçlardan mahrum olmasıdır. Sıkça üzerinde durmaya çalıştığım bu husus tarihsel gelişme dalgalarıyla ilgilidir ve bu süreç hegemonik üstünlüğün kaybıyla başlayıp çöküşe kadar gidecek bir olaydır. Bu sürecin iradi bir mesele olmadığı açıktır.

İkinci husus, ABD’nin ne yapıp edip Ortadoğu’yu kontrol etmek istemesiyle ilgilidir; çünkü bu bölgenin kaybının çöküşü hızlandıracak tesirler yaratacağını bilmektedir. ABD’nin çelişkisi tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır; Ortadoğu’nun mevcut siyasal yapıları parçalayarak etnik/mezhepsel temelde haritalarını yeniden düzenlemek sadece bölgenin değil ABD’nin de krizini derinleştirecek, Batı sisteminin bölgede konum kaybetmesini hızlandıracaktır.

“Netice olarak, Türkiye ile ilişkilerinin bugün geldiği aşamada ABD’nin yapacağı tercih, bir anlamda bölgede kendi geleceğini belirleyeceği gibi Doğu-Batı denkleminin çözümünde de tayin edici olacaktır. Çünkü Türkiye sadece bir ülkenin değil, coğrafyanın tarihsel kaderini tayin edecek bir konumdadır.”

Akşam

Yorumlar1

  • mithat 6 yıl önce Şikayet Et
    Amerika hiç bir zaman dost olmamıştır ki buğün olsun. Kahrolsun Türkiye düşmanları.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat