Hedef Ülke: Yükselen Güç...

7 Haziran seçimine doğru partilerin seçim bildirgeleri ortaya çıkmaya başladı.

  • GİRİŞ25.04.2015 12:13
  • GÜNCELLEME26.04.2015 10:38

Bu bildirgeler üzerinden tartışmalar da sürüyor. Kimin neyi, ne kadar gerçekçi vadettiğine odaklı süren tartışmalar, gelecek adına Türkiye’nin temel ihtiyaçlarının ve önündeki engellerin neler olduğuna dair değerlendirmelerden uzak görünüyor.

Esas olan Türkiye’nin aldığı mesafenin kodlarını objektif olarak tespit edip, gelecek stratejisini isabetli belirlemektir. Kısır ve dar bir çerçeveden yapılan her türlü siyasi saptama, Türkiye’nin uluslararası sahnede almak istediği rolü ıskalamak anlamına geliyor.

Uluslararası sistemde bugün devletler üzerinden önemli bir dönüşüm yaşanıyor. Yeni güçlerin sahne almaya aday olması, yükselme eğilimi güçlenen ülkelerin konumlarının fark edilir düzeye erişmesi uluslararası sistemin öncelikli konularından. Paul Kennedy’nin ünlü eseri "Büyük Güçlerin Yükselişi ve Düşüşü" kitabının başlığında vurgulandığı gibi kimi büyük güçlerin düşüş sürecine girdiğine dair sayısız makaleler yazılıyor ve analizler yapılıyor. Bu arada kimlerin yükseliş sürecinde olduğu ve bunların hedeflediklerine erişme ihtimalleri üzerinden de çok sayıda analizler yapılıyor.

Dünya siyasal ortamı, aslında Soğuk Savaş çözülmesinden sonra son derece dinamik siyasal bir evrene dönüşmüş durumda. Bu dinamizm esasen henüz tarifi yapılabilen bir düzeni ifade etmiyor. Daha çok eskinin çözülen sistemi üzerinden yol arayışları, sınamalar şeklinde cereyan ediyor. Hiç kuşkusuz bu durum içinde çekişmeleri, çatışmaları ve bilhassa yükselen güçlere yönelik mevcut güçlerin almak istedikleri önlemleri kapsıyor. Bu durum aslında doğal bir refleksi tarif ediyor. O refleks ise eşitliğin güvensizliğe yol açmasıyla ortaya çıkıyor. Bir devletin bulunduğu konuma yaklaşanları fark ettikçe ortam daha güvensiz hale gelmeye başlar ve savunma veya fırsat buldukça da saldırı refleksleri  gelişir.

Bu bağlamda “Yükselen Ülke” mercek altındaki ülkedir, düşmanı bollaşır ve özellikle iç uzantıları harekete geçirilir ve istikrar bozucu her imkân değerlendirilir. Bu noktada esas olan iç ahengin bozulmasıdır. İç ahengi bozulan hiçbir güç yükselişini sürdüremez. Bunun için “Yükselen Gücün" ilerleyişine vurulan en önemli darbe, iç dengeleri bozacak tüm unsurları hareketlendirmektir. En ufak farklılıkları çelişki ve  çatışmaların kaynağına dönüştürmek ve ortaya çıkan toplumsal atmosferden sürekli çıkar devşirmek; “Yükselen Gücün" baş etmek zorunda kalacağı engellerin en başta gelenidir. “Yükselen Güce” yönelik bir diğer hamle ise millî sınırları dışında etkinlik kurduğu coğrafi bölgelerde ağırlığını zayıflatmak, itibarını zedelemeye çalışmaktır. Bilinmektedir ki, yükselmek isteyen her güç mutlaka çevresinde etkinliği olan, sözü dinlenen bir coğrafi alana ihtiyaç duyar. Bunun için benzer bir alanın mümkünse hiç oluşmamasına veya var olanın etkisizleştirilmesine çalışılır. Böylece “Yükselen Gücün" kaynakları köreltilir, dayanakları etkisizleştirilir. “Yükselen Güç” her bakımdan mercek altındadır. İstihbarat servislerinin özel teknikleriyle, özenli çabalarıyla denetim altında tutulmaya çalışılır. Terör örgütlerine sahne yapılmaya, güvenlik sorunları öncelikli kılınmaya uğraşılır. Kırılgan bir ekonomi ye sahip olmasına, küresel sermayenin oyun alanı yapılmasına, sıcak paranın istikrar bozucu niteliğinin boyunduruğunda olmasına çalışılır. IMF gibi aracı kurumların vesayetinin zedelenmemesine, faiz-borsa-döviz üçgeninden çıkamayıp, üretim ekonomisine esaslı girişinin engellenmesine gayret edilir. Hele de ileri teknoloji üretimine yönelmesi, katma değeri yüksek ürünlerin öne çıkması hiç hoş karşılanmaz. Bu durumda içerdeki uzantılar devrededir. Üstlendikleri montajcı kimliğinin gereği olarak, gerçek yerli olan ama iddialı olan hedefleri etkisizleştirmenin çabasına yönelirler. “Yükselen Gücün" uzun soluklu stratejik hedefler koyması, 25 yıllık 50 yıllık hedefler belirlemesi kaygı uyandırır. “Yükselen Gücün” güçlü liderliği de rahatsızlık nedenidir. Bu durumda güçlü lider hedeftedir. İtibarsızlaştırma önceliklidir, başarılamazsa algılar düzeyinde sözde demokrasi sınavından geçirilir, tek adamlıkla, otoriterlikle, diktatörlükle yaftalanır.
 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat