Kim kimin partneri olmaya çalışıyor?

Hayretler içinde izliyor musunuz siz de?

  • GİRİŞ21.10.2014 09:47
  • GÜNCELLEME21.10.2014 09:47

Açıklamalar ve sloganların altı nasıl boş çıkıyor kısa sürede.

Kazımaya gerek bile kalmıyor, kendiliğinden dökülüyorlar.

ABD'nin PYD'ye silah yardımı yaptığını bizzat Dışişleri Bakanları açıklayıveriyor.

'Ankara eşittir Işid' naraları sürerken Peşmerge'nin Kobani'ye geçişine izin verildiğini bizim Dışişleri Bakanımız belirtiyor.

Ondan önce altı yüz küsur tır insanî yardım malzemesinin bu kasabaya gittiğini öğrenmiştik zaten. Yedi yüze yakın yaralı PYD'linin sınırlarımız içinde tedavi edildiğini de.

Ankara'da güvenlik ağırlıklı yeni bir tasarının hazırlanmasına neden olan şeyin 7/8 Ekim olaylarına duyulan büyük öfkeden kaynaklandığı da ortadaydı. Şimdi Başbakan Davutoğlu'nun Demirtaş'la yaptığı görüşmenin ayrıntıları ortaya çıktıkça öfkenin derinliğinin sebebi de herkesçe bilinir oldu işte.

Birileri her şeyi bildiği, anlatıyla gerçeğin farklı olduğunu somut kanıtlarla bildiği halde yine de Kobani'den yola çıkıp Türkiye'nin içinde bir ateş yakmaktan geri durmadı.

Öyleyse niye oluyor bunlar?

Kırka yakın insan neden öldü bu topraklarda?

Kobani'den bir Halepçe çıkarmak ama bu sefer faturayı Saddam'a değil bizzat Türkiye Cumhuriyeti'ne kesmeye çalışma girişimi birden berhava oluyor son gelişmelerle.

Bu kargaşa bakınca görünen o ki geriye bir tek şey kalıyor; küresel patronların partneri olma kavgası.

Türkiye bu meselede böyle bir partnerlik kendi çıkarlarına ters düştüğü için kenarda duruyor. Kendine ait ve hem Türkiye'nin hem bölgenin hayrına olduğunu düşündüğü başka öneriler, planlar sunuyor. Gücü yettiğince de onu hayata geçirmeye çalışıyor.

O, bu 'başkalarının planı'ndan uzak durdukça 'beni al beni al' diye ortaya atılıyorlar başka bazıları.

Marksist bir örgüt olduğu iddia edilen PKK ve Suriye kolu PYD'nin bütün emperyalist karşıtı söylemlerinin gelip dayandığı yer ABD yardımı, desteğinde duruveriyor.

Bu karmaşa ve hatta kaos içinde Çözüm Süreci konusundaki ısrarını sürdürüyor Ankara.

Güvenlik yoğunluklu ve itirazlara açık bir tasarı hazırlanırken bu konuda yeni adımlar atılıp, toplantılar yapılmaya devam ediyor aynı anda.

Türkiye bölgedeki kaynaşma ve yeni sınır arayışlarının bir de kendi topraklarına ateş olarak transfer edilmesini önlemenin yollarını arıyor sürekli.

Bu arayışın karşısında biriken cephenin arasına düzenli olarak barış, demokrasi yanlısı olduğunu iddia edenlerin; hele hele kendini antiemperyalist olarak tanımlayanların katılması ayrı bir ironi.

Üstelik eşzamanlı olarak Güneydoğu'da karanlık cinayetler, suikastlar kıyıdan köşeden uç vermeye başlıyor yeniden.

Partnerler, ortaklıklar, planlar neredeyse günlük değişiyor büyük bir hızla.

Üç yıl önce kim kimin partneriydi, programı ve hedefleri neydi bakın; ve şimdi aynı aktörler kiminle yan yana ve neyi hedefliyor görün.

Solcu, laik, İslamcı, sade, Türkiye, Irak, Suriye Kürtleri diye baktığınızda bile kendi aralarında kaç parçalar, kim kimin yanında... bunun bile çetelesi bir sayfayı doldurur.

Bu sadece Kürtler değil Işid, muhalifler, Şam yönetimi, Kuzey Irak dahil bölgenin tüm ülkeleri için de geçerli.

Her biri aynı renkteki dokuzar küçük kareden oluşan altı yüze sahip Rübik Küpü'nü tamamlamak bunun yanında çocuk oyuncağı. Orada hiç olmazsa renkler sürekli değişmiyor.

Yaşadığımız şey Rubik Küpü'nün daha karmaşık ve coğrafî hali aslında.

Oyunu eğer bir Macar bulmasa muhtemelen bu topraklardan biri bulurdu.

Oysa bu oyun da biter; küpün bütün yüzleri istenilen renklere kavuşur sonunda.

Umarım o zamana kadar vaktimiz vardır.

Çünkü halkın Rübik Küpü'ne 'sabır küpü' demesi ne kadar anlamlıysa aynı halkın hem 'sabrın sonu selamettir' hem 'sabrın taşması' deyimlerine sahip olması da bir o kadar anlamlı.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat