Sihirli değnek var mı, yok mu?

  • GİRİŞ02.01.2011 10:35
  • GÜNCELLEME02.01.2011 10:35

Öğretmenimin verdiği resim ödevini bitirdim, masa olarak kullandığım sofradan başımı kaldırıp baktığımda temsili Hz. Mevlana resimlerinde olduğu gibi sedirde bağdaş kurmuş,  ellerini göğsünde kavuşturmuş, başı sol omzuna doğru düşmüş yarı uykulu yatsı ezanını bekliyordu… Bir an göz göze geldik, sofranın üstünde çizdiğim resmi göstererek, “Bak nine yeni yıl geldi”, dedim…

“Bak bakalım ne istiyormuş gecenin bu saatinde, bu karda kıyamette”, dedi… Gaz lambasının cılız ışığı altında resmi görmesi mümkün değildi, kulakları da oldukça ağır işitirdi.

Ya sadece son kelimemi anlamıştı ya espri ya da felsefe hala yatmıştı, hala çözmüş değilim.  Fakat üç ihtimalde mümkündü. Çünkü bilge, esprili kadındı ninem…

Espri yaptığını farz ederek şunu söylemek istiyorum, yeni yılda olsa eskiden gelene ne getirdin denmez, neye ihtiyacı varda geldi, “ne istiyor” mantığı ile bakılırdı...

Ya şimdi öyle mi? Yeni yılın bir şey getirmeyeceğini bile bile ondan bir şeyler istiyor, bekliyor insanlar…

Kimse “sihirli değnek” diye bir şey olduğuna inanmadığı halde, yeni yıldan, göreve atanan/seçilen müdür, bakan, amir, başkan, başbakan gibi insanların elinde sihirli bir değnek olmasını istiyor!

Bir mevkii ya da bir makama oturandan kişiden bir gün, olmadı bir hafta içinde her şeyi kendi istekleri doğrultusunda değiştirmesi bekleniyor…

Bir  yıl önce, aynı gün, aynı  umut ve dileklerle kimilerinin kendilerini yırta yırta beklediği/kutladığı 2010,  maddi olarak, makam ve mevkii olarak bir şeyler kazandırmış olsa da  dünyada yaşayan her canlının hayat hazinesinden 365 günü aldı ve gitti.

Kazananın bile kaybettiği koskoca 365 gün… Süleyman Demirel’in  “Mahkeme kadıya mülk değildir” sözünden hareketle, gelen de giden de yıllar insana mülk değildir…

Çocuğuna yeni yıl hediyesi olarak kanarya almıştı bir tanıdığım, kanaryayı öve öve bitiremiyor, “ Ayrıca öyle sıradan bir kanarya değil ha, bülbül ötüşlü kanarya” diyordu…

Yahu bu benzetme bülbüle de kanaryaya da hakaret!

Kanarya kanaryadır, bülbülde bülbül…

Üstelik bu tabirden, bu benzetmeden zavallı kanaryanın haberi olsa acaba ne derdi?

Her şeyin bir aslı, orjinali var…

Yapmacık imitasyon ne varsa hiçbir zaman aslını yansıtmaz, yansıtsa ciddi bir olay karşısında aslına dönmekte gecikmez…

Fıkra bu ya: E 5 karayolu üstünde iki travestiden birine araba çarpar… Kanlar içinde yerde yatan travestiye arkadaşı, “Banu lütfen kalk hayatım, kendine gel hadi”, der… Ambulans gelir, görevliler hayati tehlikenin yüksek olduğunu söyler, bunun üzerine aynı travesti yaralı arkadaşına,  “Kamil abi, Kamil abi aç gözlerini, lütfen ölme n’olur”, der…

Geçen sene İstiklal Caddesinde yeni yıla birkaç gün kala çan sesi ile başımı çevirdiğimde elinde çan Noel baba (!) “ ho.. ho.. ho..” sesleri çıkarıyordu.

Noel baba diye bir şey yok ama İstiklal caddesinde gördüğüm Noel Babalar olsa olsa Bülbül ötüşlü kanarya olur, ama olmaz!

Ho.. ho.. ho.. “ sesini değil kanarya papağan bile taklit edemez, olsa olsa Nole baba kılıklı Kamil abi olabilir…

Yazık, ben olayın ciddiyeti karşısında Kamil abi demeyi kabul ediyorum bakalım Kamil abi komadan çıkınca, “Hayır ben Banuyum” demeye devam mı edecek, Kamil olduğunu kabul mu edecek? Allah ömür verirse önümüzdeki yıllarda göreceğiz…

***

Geçen hafta gönderdiğim hediyeler yerine ulaşmış..  İkisinden (İliksiz ve Elönü) henüz “tık” yok…  Okur temsilcimiz İhsan Aydın bey, hediyem için  (Bir huni, üstüne bir çiçek ve düşünen adam heykelinin arkasındaki binada bir haftalık tatil…”) teşekkür ediyor ve ‘'Yavuz Bey durum tespiti mi yaptı yoksa bende bu potansiyeli gördü mü?’” sorusunun cevabını merak ediyor…

Aydın bey kardeşim el cevap: her ikisi de… Ama durum henüz tatile gidecek kadar acil, vahim değil…  Düşünen adam heykelinin ordaki arkadaşların selamını aldım, “beni merak  etmesinler, halim keyfim yerinde onların Lalezar temsilciliğini büyük bir gayret ve azimle yapıyorum”. ( Lalezar’da Deli Var)

Canımız ciğerimiz  GYY’miz Yaşar İliksiz den henüz “tık” yok… hediyelerini mi beğenmedi,  sihirli değnek mi umuyordu bilemiyorum. Tekrar ediyorum, sihirli değnek diye bir şey yok!

Esra’dan da ses seda yok henüz... Fakat cevap verecektir biliyorum. O, geçen haftadan beri dünyanın en uzun, en noktasız- virgülsüz, en felsefik ve anlamak için bir hafta uğraşacağım cümlesini kurmak için gece gündüz çalışıyordur…

Noel değil Nufel hediyelerini bu hafta da vermeye devam ediyorum:

Prof Osman Özsoy’a:  Çalışma masasına  “Prof.Dr. Osman Özsoy”  yazan bir isimlik… Dr. Yok mu isminde? Ee biz boşuna mı isimlik veriyoruz peki Dr. ünvanlı isimlik… 

Ayrıca giden senenin son yazısında beni ve okurları hayal krıklığına uğrattığı için en kalınından bir fıkra kitabı….

Senai Demirci’ye: “Yazıyı okutan başlığı, çocuğu azdıran harçlığıdır” yazılı bir  tablo…

Aynur Ayaz’a: NASA’dan birini ayarlayabilirsem fahri astronot belgesi… İnsanın hem adı hem de  soyadı “ay” ile başlayınca  insanın canı aya gitmek istemez mi yani…  Bir de şayet icat edildiyse, bulabilirsem bir kalem ısıtıcı… Bazı yazıları çok Ayaz / Cold  yani…

Yorumcularımıza: Açık çek! Giydirmek isteyip de giydiremediğiniz yazar çizer, editör meditör varsa çekinmeden   bana yazın. İşte size açık çek…

***

Küpelik: Kanaryayı altın kafese koymuşlar, “abi yanlış yapıyorsunuz ben bülbül değil kanaryayım, salın beni gideyim”, demiş… “Onu bülbül gibi öterken düşünecektin, kafeste zaten altın değil, ho.. ho.. ho.. “ demişler!

Yavuz Nufel -  Haber 7
yavuznufel@live.nl

Yorumlar1

  • Miraç 4 yıl önce Şikayet Et
    Sihirli deynek gerçek mi?
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat