Bir gün bir adam bir ağaçtan düşmüş…

  • GİRİŞ29.05.2015 09:43
  • GÜNCELLEME30.05.2015 12:20

Ama bu öfkenin, kendisinin iddia ettiği gibi sadece bir hitabet sanatının sergilenmesi olmadığını, bunun ardında çocukluğunda maruz kaldığı şiddete karşı bastırılmış bir öfke ve bu şiddetin aktörlerine karşı bir kin olabileceği olgusunu da bütünüyle yok saymak safdillik olacaktır...”
“Tayyip Erdoğan Çocukluğunda Şiddete Maruz Kalmasaydı?” başlıklı psikanalizi gözyaşlarına boğan yazıyı okuduğumdan beri düşünüyorum;
Bir zamanlar Birikim Dergisi ve Radikal İki’de yazdıklarını merakla okuduğumuz sosyalist, demokrat, anti Kemalist parlak bir aydından, nasıl oldu da Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde Cumhurbaşkanı’nı yargılatmanın yollarını arayan bir Abdurrahman Yalçınkaya, insafı, aklı ve tabii psikanalizmi gözyaşlarına boğan, Ceviz Kabuğu’na gece yarısı telefonla bağlanacak hararet ve öfkede bir araştırmacı yazar çıkabildi?
Cevap için biraz çocukluğuna inmeliyiz.
Post-marksizmden, Cumhuriyet yazarlığına geçen yazarın, bir kitapta anlattığı rejimle barışık Kemalist aile köklerine değil tabii.
3 yıldır cemaatin, Kemalistlerin, silahlı bir etnik hareketin kollarında savaş kışkırtıcılığından, iç savaş medyumluğuna kadar çaresizce kendi itibarını tüketen, çöken bir aydın sınıfının çocukluğuna…
İçlerinde bir zamanlar kendi laik mahallesini karşısına alıp 'Yetmez ama Evet' demiş isimlerin de olduğu, çoğu tüm zamanların bütün bildiri imzalama rekorlarını altüst etmiş 200 aydın imzalı bildiriyi  görünce 1954’te çıkmaya başlayan Forum Dergisi’ni hatırlıyor insan.
Demokrasi, insan haklarını savunan derginin yazarları zamanının aydınlarıydı; Bahri Savcı, Aydın Yalçın, Turhan Feyzioğlu, Turan Güneş, Nilüfer Yalçın, Bülent Ecevit,  Cahit Talas, Muammer Aksoy, Şerif Mardin, Coşkun Kırca, Mümtaz Soysal, Metin And, Sadun Aren…
Kimin Kemalist, kimin solcu, kimin liberal olduğunun belirsiz olduğu yıllar… İlk zamanlar DP’yi de desteklemiş dergi 1957’den sonra DP’yi içinde otoriterleşme, basına baskı, tek adam rejimi geçen cümlelerle eleştirmeye başlamıştı. Hatta bu yüzden DP’den kopan isimlerin kurduğu Hürriyet Partisi’ni desteklediler. Sonra da 27  Mayıs darbesini…
Türkiye’de İnsan Hakları literatürünü kuran Bahri Savcı, darbecilerin Kurucu Meclis’ine girdi, Anayasa Komisyonunda çalıştı. Kemalist Turhan Feyzioğlu ile yan yana. Liberal Aydın Yalçın, İş Bankası Yönetim Kurulu üyesi yapıldı. Cahit Talas, ise darbeci hükümette Çalışma Bakanı oldu.
Ne kadar hazin ve tanıdık sonlar…
27 Mayıs günü, 200 imzalı bildiriyi imzalayan aydınların en az 10’u Türkiye İşçi Partisi üyesi olmuş eski kuşaktandı. Silahlı ve külahlı olmayan solun en büyük başarı hikayesini yazmış TİP, darbenin ardından kurulmuştu. Darbeye giden kapıları açan “28 Nisan direnişine” katılmış, Yassıada Mahkemeleri’nden intikam yazılarını yazmış isimler tarafından ve bütün kurucu metinlerinde “27 Mayıs hareketine” selam çakarak…
1970’de Demirel aralarında Bayar’ın da olduğu eski Demokratlara siyasi af için yasa çıkardığında, yasayı iptal için Anayasa Mahkemesi’ne götüren Türkiye İşçi Partisi olmuştu. Hem de başvuru dilekçesinde yine çok tanıdık olan şu gerekçeyle:
“27 Mayıs hareketinin meşruluğu DP iktidarının gayrimeşruluğu esasına dayanır. Celâl Bayar ve arkadaşlarına siyasî haklarını iade etmekle, bunlar 27 Mayıs'ın gayrimeşruluğunu hukuken talep edecek duruma getirilmiş olurlar. Böylece 27 Mayıs'ın tezgâha konup gözden geçirilmesi, yani meşruluğunun tartışma konusu yapılması hukuken imkân dahiline girer. Böylece sırayla Millî Birlik Komitesi, olan tasarrufları, Yassıada Mahkemesi ve hükümleri, nihayet 27 Mayıs direnişi ve onun getirdiği 1961 Anayasası ve bu Anayasa'nın doğurduğu Yüksek Mahkemeniz gibi çeşitli müesseseler ve bunların tasarrufları, bütün bu tarih gelişmesi red ve inkâr edilme düzeyine girer...”

Tamamını okumak için tıklayınız...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat