30 yıl önce 16 Kasım 1990'da Komünizmin Arnavutluk'ta tamamen bitmesine aylar kala ( Mart 1992) İşkodra'daki ecdat yadigarı Kurşunlu Camiinde Müslümanlar Hafiz Sabri Koçi imametinde 46 yıl sonra ilk Cuma namazını kılıyor.

Ateist Enver Hoca yönetimindeki Arnavutluk'ta, Müslümanlar yıllardır hasret kaldıkları özgürlüklerine kavuşuyor. İmam Sabri Koçi öncülüğünde toplanan Arnavutluk Müslümanları, Osmanlı yadigari Kurşunlu Camii'ne akın ediyor. İşte tüyleri diken diken o görüntüler...

HACI HAFIZ SABRİ KOÇİ'NİN HAYATI (1921–2004)

Sabri Hoca Efendi’nin 1944'e kadar Osmanlı usulüne göre eğitim veren İşkodra Medresesi'nden aldığı icazet belgesi, Osmanlı döneminde diploma kelimesinin karşılığı olarak kullanılırdı. Öğrencinin ders aldığı hocaların silsile halinde kaydedildiği belgelerde icazet sahibinin hangi konularda yetkin olduğu belirtilirdi. Sabri ibni İdris Koçi'nin İşkodra Baş müftüsü tarafından Osmanlı'dan kalma mühürlerle tasdik edilen icazetnamesinde, hocası olarak Hacı Muhammed Tevfik Bektaşi'nin adı görülmektedir.

O ana kadar hafız Sabri Koçi bir şeyler öğrenmek ile sorumluyken, o andan itibaren insanlara bir şeyler öğretmekle de yükümlü hale gelmişti. İmamlık yaptığı birçok camide insanları etkilemesi Arnavutluk Emek Partisi’nin hoşuna gitmiyordu. Sabri Koçi bezdirilmek için değişik camilere atanıyor, bir yerde durmasına müsaade edilmiyordu. Ancak Sabri Koçi gittiği her camide dini sorumluluğunu samimiyetle  yerine getirmek için elinden geleni yapıyor ve çok kısa bir süre içerisinde cemaat ile yakın temasa kurarak bir yandan Müslümanların sorunlarına çözüm getirmeye çalışırken,  diğer yandan  ahlakıyla, ikna edici konuşmalarıyla onların maneviyatını yükseltmeye çalışıyordu.

Hafız Sabri Koçi, başarısından endişelenen Arnavutluk Emek Partisi temsilcilerinin baskılarını, “Arnavutluk Emek Partisi İşkodra şubesi genel sekreteri hiç utanmadan gelip caminin içerisine giriyor, sen insanlara afyon veriyorsun,  diyerek gençleri dışarı çıkartmaya çalışıyordu. Bölgenin başkanı ise beni, ‘sen gençleri zehirliyorsun’ diyerek suçluyor ve çeşitli baskılar yapıyordu.” sözleriyle ifade eder.  

Plake Camii’ndeki görevi sırasında cemaatin dikkate değer şekilde artması ile görev yeri önce Kruja ve sonra da Kavaja olarak değiştirildi. Hafız Sabri Koçi bu görevinde çevre köylere 15 yeni cami kazandıracak kadar başarı göstermişti. Ancak bir yandan Arnavutluk’taki devlet yapısı da güçleniyor ve dine müdahaleler şiddetini arttırıyordu.            

Komünist rejimin hâkim kılındığı ülkeler içinde en katı din düşmanlığının uygulandığı ülke şüphesiz Arnavutluk'tur. Komünist rejim bu ülkede din düşmanlığını devletin resmi ideolojisi ve anayasal bir prensip haline getirmişti. Komünizmin çöküşüne kadar uygulamada olan anayasanın 37. maddesi ülke yönetimini ateist propagandayı yaygınlaştırmak ve tarihi materyalizmi bütün ülke halkına kabul ettirebilmek için gereken çalışmaları yürütmekle yükümlü tutuyordu. Yine aynı anayasanın 55. maddesinde dini kurumların ve sosyalist rejimle bağdaşmayan kuruluşların kurulmasının yasak olduğu ifade ediliyordu. Bu ülkede altmışlı yılların sonuna kadar 2169 cami ve kilisenin kapısına kilit vuruldu.

Müslümanların dini işlerini yürütmekten sorumlu yüksek müftülük ilga edildi. Dini görevlerin yerine getirilmesi yasaklandı. 1967'de Arnavutluk'ta artık din diye bir şeyin kalmadığına dair resmi bir açıklama yapıldı.  Artık din diye bir şey yoktu. Din ile uğraşanlar suç işlemiş oluyordu. Bunun için din ile uğraşan herkes kelepçelendi, hapsedildi. Hafız Sabri Koçi anılarında; “O gün Cuma günüydü.  Cuma namazı kılındıktan sonra herkes daha önce benzeri olmayan şekilde benimle selamlaşmaya geliyor ve geri dönmüyordu. Bu benim dikkatimi çekti. Çok üzüldüm. Gerçek  şu ki,  o gün benim ve dindarlar için ‘Son Cuma’ imiş.

HAFIZ SABRİ KOÇİ HAPİSTE

Koçi tutuklandığında takvimler 4 Haziran 1966’yı gösteriyordu. Serbest bırakıldığında ise, zaman akmış, bir ömür geçmiş ve 22 Ekim 1986’ya gelinmişti.  

Sabri Koçi’nin hapse atılması rasgele bir olay değildi. Sisteme karşı olan her tutum, ister rahip veya rahibe isterse imam veya dervişten gelsin hiç fark etmeksizin şiddetle cezalandırılıyordu. Onlara göre  komünist sistemi herkes kabul etmeliydi ve öyle olduğunu da iddia ediyorlardı.  Enver Hoxha, “Biz onları (dindarları) kendimize yakın tuttuk. …bağımsızlık ve özgürlük savaşında… Bütün kitlelere, dindar kesime de, çağrı yaptık… Çoğu saflara katıldı… Anavatanın kurtuluşuna değerli katkıda bulundular. Kurtuluş savaşından sonra parti politikasını benimsediler ve anavatanın yeniden inşası için çalışmalarına devam ettiler…Dinlerini terk edip komünist ideolojiyi benimsediler”

1967 yılında devlet güç kullanarak dini resmen yasakladı ve , inanan kişilerin  suç işlemiş sayılacağını  ilan etti. İnananların inandıkları şeyi açıklamalarının ağır suç sayıldığı bir dönem başlamıştı.

Sabri Koçi hapiste geçirdiği süre içinde çeşit işkencelere maruz kaldı. Bunu ancak Arnavutluk komünist diktatörlüğünün hapishanelerine girenler bilebilir. İnsan, Allah’ın yarattığı en güçlü yaratıklarındandır. “Allah’ın musibeti taşa geldi mi dayanamayıp parçalandı, insana geldi mi sabır ederek dayanabildi. Gerçek şu ki insan taştan daha güçlüdür. Bu hakiki imandan gelir. Her çeşit işkenceye rağmen Sabri Koçi, Allah’ın yazdığı kader budur, diyerek Allah’a tevekkül etti”.

SABRİ KOÇİ’NİN HAPİSTEN ÇIKIŞI

Sabri Koçi kelepçelenerek atıldığı hapisten çıktığında yaşlı, fiziksel olarak yorgun ve tükenmiş haldeydi. Fakat ruhuyla, tertemiz kalbiyle onu inancından, düşüncelerinden döndüremediler. Aksine işkence ve perişanlık onun için birer imtihan, Allah’a daha fazla yaklaşmak için birer vesilesi olmuştu.

Onun hapisteki dönemini Osman Kazazi, “O, milli ve dini açıdan çok samimi ve yorulmaz bir tebliğci idi. Hapishanenin zor şartlarına rağmen ibadetlerini yerine getiriyordu. Çok düzenli birisiydi. Yalnız tutuluyordu ama bizimle gizli olarak bağlantı kurup ahlakımızı yükseltmeye teşvik ediyordu. Sabri Koçi bir mümin olarak daima bizim için ve  Arnavutluk’un komünist sistemden kurtulması için Allah’a dua etti. İlahi sorumluluğu ve insani adaletiyle, tüm cezalandırılmış ve zülüm edilmiş anti-komünistlere manevi destek oldu.” sözleriyle ifade ediyordu.

Hapisteki bir insanın ruh haline vakıf bir başka Müslüman, Aliya İzzetbegoviç, ‘Zindandan Notlar’ında, “İnsan hapiste çok ciddi bir sınamadan geçmek durumundadır. Yıllar süren bir yalnızlık ve mahrumiyet döneminden sonra ancak kuvvetli ruh sahibi biri herhangi bir zaaf ve duygusuzluk alameti olmaksızın oradan ayrılabilir. Bu, tüm güçlüklere rağmen onun deruni hayatının sıkıcı olmadığının ve inziva halinde dahi düşünceleri ve hayal oyunlarıyla kendisini eğlendirdiğinin alametidir. Bedeni parmaklıkların arkasındayken ruhu sevdikleriyle birlikte olabilmiş –uzak bir ülkede olsa bile- bir tiyatro gösterisini zihninde ‘seyredebilmiştir’.” ifadeleriyle güçlü bir ruhun tablosunu çiziyordu. Bu tablonun Koçi’ye uyduğunu tüm Müslüman Arnavutlar teslim etmiş haldeydi.

Koçi hapisten çıktığı zaman 65 yaşındaydı ve onu dışarıdaki  hayatı dertlerle dolu olan zavallı karısı bekliyordu. Küçücük bıraktığı çocukları artık büyümüşlerdi.  O, Arnavut halkının 50 yıldır  çektiği ıstırapları hiç kimsenin anlatamayacağını ama  Allah’ın rahmeti ve gücüyle 50 yıldan sonra hakikatin  ortaya çıktığını; yağdırılan kurşunlarla veya komünistlerin karanlık hapishanelerinde ve nazi kampları gibi işkence evlerinde öldürülen binlerce insanın kan ve fedakarlığının mükafatlandırılacağını söylüyordu.

1990'da başlayan reformlarla birlikte Arnavutluk halkı tedrici bir şekilde din hürriyetine de kavuşmaya başladı. Eski diktatörlük döneminde kapatılmış olan camilerden ayakta kalabilenlerin yeniden ibadete açılması için çalışmalar başlatıldı. Ama komünist rejimin hâkim olmasından önce Arnavutluk'taki cami sayısı 1700'ü bulurken dine yeniden hürriyetin tanındığı tarihe kadar ayakta kalabilen cami sayısı sadece elliydi. Bu camilerden de “Ethembeu” Camisi dışındakiler fonksiyonlarını yerine getirmez durumda idiler. Bazıları dükkân, bazıları mağazaya çevrilmişlerdi.  Bununla birlikte komünist rejimin din adına her şeyi yasak ettiği bu ülkede halk İslâmiyet hakkında çok cahildi. Üstelik komünist rejimin fakirleştirmiş olduğu Arnavutluk toplumu öncelikle  karnını doyurmanın yollarını araştırmaya başlamıştı.

Tüm bunların yanında halkı dini yönden bilgilendirecek yeterli sayıda ve düzeyde insan da yoktu. Bütün bunlar İslâmi şuurun ve  davetin önündeki engellerdi. Buna rağmen halkın dini çalışmalara yönelik büyük ilgi gösterdikleri görüldü. Sabri Koçi’nin 16 Kasım 1990’da, “dita me e bukur e jetes time”  (Bugün benim en mutlu günüm) dediği kaydedilmiştir. O gün de rasgele gelmiş bir gün değildi. O gün,  bu güne kadar susmuş, söylemekten korkmuş halkın coşmuş dileklerinden doğan bir gündü. O günkü törende  Sabri Koçi’ye, “Bu töreni düzenlerken herhangi bir netice alabileceğinizi düşünmüyor muydunuz?” diye sorulduğunda, Koçi, “Dine hizmet etmek için çabaladığım günleri ve hapiste çektiğim ıstırapları hatırlamaktan başka kaybedeceğim bir şey yok. Şimdi ben muhteşem İşkodralı gençlerin arasındayım, onlar beni destekliyorlar, gençlerin arasında bulunmak ne mutlu benim için” şeklinde cevap veriyordu. Gençler planlı ya da rasgele bir olayın çıkmasına meydan vermemek için Sabri Koçi’yi gündüz değil geceleyin alıp caminin yanında Müftü ailenin evine götürmüşlerdi.  Böylece Koçi dinin yeniden canlanmasına yol açacak faaliyetlere yeniden başlamış oluyordu. Bu faaliyetlerin ardından ibadete açılan ilk cami olan İşkodra caminin açılış törenine yaklaşık  55 bin kişi katılmıştı. Bu olay din açısından ve Arnavutluk’taki Müslümanlar bakımından tarihe kaydedilmesi ve unutulmaması gereken bir olaydır. Bunun için Hafız Sabri Koçi’nin bu olay ile ilgili birçok röportaj yaptığı kaydedilmiştir. Bunlardan birisinde Koçi, “16 kasım  günü hayatımda unutulmayacak bir gün olarak kalacak. Ellibeş bin kişinin huzurunda bulunduğum o esnada, hatıram hala tazedir, o günde çok heyecanlandım.”

“O günkü mutluluğumu anlatamam. Bu tören Allah’a imanımı daha da arttırdı. Gerçi Allah Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyuruyor: Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kâfirler hoşlanmasa da Allah, nurunu  mutlaka tamamlayacaktır.” Tüm bunların yanında 16 kasım töreni Sabri Koçi’nin, “İnsan için ruhi özgürlüğün ve Allah’a imanın yasaklanmasından daha büyük bir zulüm olamaz” sözleriyle siyasi bir karakter de kazanmıştır.

Komünist yönetimin yıkılmasının üzerinden fazla zaman geçmeden İslâmi hizmetleri yürütebilmek için Arnavutluk Müslüman Toplumu –Komuniteti Muslimani Shqiperise-(yeniden) kuruldu. Sabri Koçi KMSH’nin başkanlığına getirildi. Bu kurum halkın yeniden İslâmi yönden bilgilendirilmesi ve İslâm’ın toplumun hayatına yön verici konuma gelebilmesi için yoğun faaliyetlere girdi. Bu amaçla komünist iktidar döneminde kapatılmış veya tiyatroya, depoya ve sair şeylere dönüştürülmüş camiler yeniden onarılıp ibadete açıldı. Kur'an kursları, dini eğitim okulları (medreseler) açılmaya başlandı. Ayrıca Uluslararası İslâmi Yardım Organizasyonu (UİYO) gibi bazı İslâmi yardım kuruluşları da kuruldu.

İSLAM KONSEYİ DOĞU AVRUPA GENEL KONFERANSI'NDA ERDOĞAN İLE FOTOĞRAF

İslam Konseyi Doğu Avrupa Genel Konferansı'nda bir araya gelen Hacı Hafız Sabri Koçi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan birlikte kameralara poz vermişlerdi.

Yorumlar 43 Yorum Var
  • Ayşe Acar 23.11.2021 19:11
    Sefer bizden zafer Allah'tan. Türk beklenendir. Mazlumlar açlıktan savaştan dolayı ölürken Zalime rahat yüzü gösterme. YARAP
  • Bitlis 20.11.2021 16:31
    Cok duygulandım! Komunist PKK lı HDP ye oy veren Secdeye anlı giden kardeşlerim düşünsün.
  • ali kılınç 20.11.2021 16:21
    Allah cc. nurunu tamamlayacaktır....iman ettik....Muhterem Koçi hocaefendi şahsında bu ilahi müjde tecelli etmiş. Rabbim kendisinden ebediyyen razı olsun.
  • Seyda Nuriddin 20.11.2021 16:12
    Dünya YAŞLANDIKÇA KUR'AN / İSLÂM GENÇLEŞİYOR elhamdülillâh
  • vay be arkadaş 20.11.2021 16:08
    Dinin kıymetini yıllarca dnini kaybedipde sonra tekrar bulan anlar.hoca efendi süper konuşdu bizim diyanet işleri neden böyle konuşamıyor ..konuşması öyle etkileyiciydi ki kouşmasının tümü verilmedi galiba.böyle bir insan diyanetin başında olmalıydı.bizdekiler fıss konuşma etkileyici deyil çünki islamı ruhunda kalbinde hayatında yaşamıyorlar ki..yıllar sonra görüyormusunuz insanlar Allah a öyle muhtac ki söküp atamıyorsunuz Allah inancını ..
Daha fazla yorum görüntüle