Muhalefet cephesinde kritik kararların arifesinde sancılı bir atmosfer var.

Adaylıkla ilgili yapılan tartışmalara, son günlerde yenileri de eklendi.

6’lı masanın Genel Başkanları tarafından yürütülen Geçiş Dönemi Yol Haritası ile ilgili çalışmalardan kamuoyuna yansıyan bilgiler örneğin.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun BBC Türkçe’ye verdiği demeçte sözünü ettiği Eşgüdüm Kurulu, bu tartışmaların fitilini ateşlemiş durumda.

Yüzde 50’nin üzerinde oy alan bir cumhurbaşkanının, bir kısmı yüzde 1 civarı oy alan partilerin genel başkanları tarafından yönetilecek olmasını anti-demokratik bir tutum olarak nitelendiren görüşler bunlar.

Fiili olarak bunun nasıl mümkün olabileceği de ayrı bir tartışma konusu tabi.

Çok düşük profilli olsa bile, halkın yarısından fazlasının oyunu almayı başarmış bir cumhurbaşkanı 6’lı masadan gelecek telkinlere ne kadar rıza/sabır gösterir sorusu örneğin.

Öyle bir durumda 6’lı masanın liderleri, aday yaptıkları cumhurbaşkanını sürekli bir biçimde, “Seni biz seçtirdik, bunu sakın unutma” baskısı altında tutacaklardır.

İyi ama günün birinde ne kadar düşük profilli olursa olsun öyle bir cumhurbaşkanının “Halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyunu alan da benim” demesi yüksek bir ihtimal değil midir?

YILDIRIM AKBULUT GİBİ BİR İSİM BİLE O ÇATIŞMADAN UZAK KALAMAMIŞTI

Rahmetli Yıldırım Akbulut’un benim ta lise yıllarımdan beri zihnimde asılı halde duran bir sözü vardır.

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, kendisini 18 Türk büyüğü orada dururken sürpriz bir şekilde Başbakanlık koltuğuna getiren Turgut Özal için göreve geldikten bir süre sonra sarf ettiği sözler:

“Sayın Özal hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakanı olmak istiyor. Bu olmaz”

Şimdi gelelim, muhalefet cephesindeki adaylık süreciyle ilgili son tartışmalara.

Dün anlatmıştık.

CHP’nin Cumartesi günü yaptığı “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısının, 6’lı masayı, özellikle de masanın diğer büyük partisi olan İYİ Parti’yi nasıl huzursuz ettiğini.

Bu konuyla ilgili kendisiyle konuştuğum İYİ Parti Genel Başkan Yardımcılarından biri, “Bu tamamen, CHP’nin kendisini ilgilendiren bir program, 6’lı masa ile bir alakası yok” demişti.

CHP’nin programından hemen önce akşam Habertürk yayınına konuk olan İYİ Parti lideri Meral Akşener’in İmamoğlu ve Yavaş ismini yeniden zikretmesi, Ankara kulislerinde ‘ön alma’ ve Kılıçdaroğlu’nun yapacağı gövde gösterisini ‘önemsizleştirme’ hamlesi olarak yorumlanmıştı.

Belli ki, İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı gösterdikleri direnci, son ana kadar sürdürecek.

Dün bu sözlerine bu köşede yer verdiğim, Genel Başkan Meral Akşener’e yakınlığıyla da bilinen aynı isim, 6’lı masanın adaylık çalışmalarıyla ilgili olarak da önemli görüşler beyan etti.

“KEMAL BEY ADAYLIKTAN VAZGEÇMEYECEK. BU İŞ ÇOKLU ADAYA GİDER”

Söz konusu isim, önce, “Benim gördüğüm Kemal bey adaylıktan asla vazgeçmeyecek.” dedi.

Sözlerinin devamında ise, Kılıçdaroğlu’nun Cumartesi günü söylediği “Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri dönmez.” sözlerini hatırlattı.

Sonra da, İYİ Parti’nin böyle bir senaryoya hazırlandığı intibaını verecek şekilde şu sözleri sarf etti:

“6’lı masada kabul edilmese bile, CHP’nin adayı olarak yoluna devam edebileceğini tahmin ediyorum. O zaman bu iş çoklu adaya gider.”

Çoklu aday senaryosunun, İYİ Parti kurmayları tarafından zaman zaman dillendirildiğini biliyoruz.

Zaman zaman yaptığımız yoklamalar bu kapının açık olduğu izlenimini hep verdi.
Ancak bu defa daha kesin bir dille bu ihtimalin dillendirilmesi dikkat çekici.

Ya, diğer pazarlıklarla ilgili el yükseltmek, Kılıçdaroğlu’nu İYİ Parti lehine daha fazla taviz vermeye zorlamak için böyle yapıyorlar.

Ya da, Kılıçdaroğlu’nun aday olmasına gerçekten de kategorik bir şekilde karşı oldukları için böyle bir duruş sergiliyorlar.

Belli ki, nihai kararı doğru ilerledikçe, cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili görüş ayrılıkları daha bir görünür hale gelecek.

Bu mesajlar, arkadan gelecek olan gürültülerin bir habercisi gibi.