Göçerim buralardan!

İşte Gidiyorum (Göç Öyküleri) Feyza Hepçilingirler'in çeşitli nedenlerle doğup büyüdükleri toprakları terk edip başka yerlere göçmek ya da iç dünyalarında duygularının yer değiştirmek zorunda kalanların öykülerinin yer aldığı bir yapıt.

Göçerim buralardan!
Göçerim buralardan!
GİRİŞ 08.10.2009 13:30 GÜNCELLEME 07.01.2020 11:17

Mustafa Aslan'ın kitap kritiği

Yazınımızda, gittikleri yerlerin gelecekteki siyasi ve ekonomik yapılarını belirleyen göçmenleri, ilk kez bir yazar tarafından birçok durumlarıyla ortaya koyup dile getiren bir çalışma İşte Gidiyorum (Göç Öyküleri). Elbette daha önce göç olgusu üzerinde duran yazarların, çeşitli yazınsal türlerde birçok yapıtının yayımlandığını belirtmek de gerek. Ancak şimdiye değin yayımlananlar sadece bir iki yönü üzerinde durmuşlardır 'göç'ü

BÜYÜK GÜÇLER VE GÖÇLER
 

Hepçilingirler'in öykülerini anlattığı insanların ortak yanı doğdukları yerlerden başka yerlere göçmeleridir. İşte Gidiyorum'da çoğunluğunu zorla yapılan göçler oluşturmaktadır. Öyle ki, bu istemeye istemeye ayrılmak doğduğun yerden sonunu bilemediğin bir serüvenin içine atılmak, yayan ateşin içine atılmaktır. 'Bu Gemi Nereye?' öyküsünde

Nazi zulmünden yakalarını kurtarmaya çalışanlarda olduğu gibi. Yapıtta birkaç öyküde de gördüğümüz büyük güçlerin göçler üzerindeki etkisini 'Bu Gemi Nereye?' Kader Çizenler/Kaderi Çizilenler, Gidemem'de özellikle açıkça dile getirilmektedir. Çünkü sözü edilen 'büyük güç' izin vermediği için Sarayburnu'nda yetmiş günden fazla bekletilen Struma adlı geminin yolcuları birkaçı dışında İstanbul'a sokulmaz. Çünkü büyük güçler öyle istemektedir, halkları birbirine kırdıran.

İnsani yaşam koşullarından yoksun gemi içindeki yolcularıyla Türk karasularından çıktıktan 3 mil ötede torpillenerek batırılır. Yazar, gemiyi bugün bile kimin/kimlerin batırdığının aydınlatılamadığını yazmaktadır. Struma adlı gemi batırılmasa ne olacaktı? Hepçilingirler bu sorunun yanıtını öykünün son tümcesinde vermiş, hazin sonu anlattıktan sonra.

'Struma torpillenerek batırılmasa ve 3 mil açıkta kendi haline bırakılmış olsa, makineleri çalışmadığına göre bir yere gidemeyecek, kıyıya doğru sürüklenecekti' Struma büyük olasılıkla kısa süre sonra kıyıya vuracak ve yolcular kıyıya çıkarak Türkiye topraklarına ayak basabileceklerdi.' (s.29)

II. Paylaşım Savaşı'nın Hitler faşizminin Romanya'dan göçmek zorunda bıraktığı insanları 'Bu Gemi Nereye?'de günlük biçiminde daha önce okuduğumuz Anna Frank'ın Günlüğü tadında.

Yine yakınlarını yitirdiği günün ertesinde Filistinli bir öğrenciyi okuyup halkına daha yararlı olmak için topraklarını terk etmek zorunda kalmasını da Gidemem'de anlatmaktadır, büyük güçlerin etkisini de hesaba katarak.

MÜBADELE

Mübadele yıllarının anlatıldığı öykülerin sayısı ötekilere göre fazladır, İşte Gidiyorum'da. Mübadelenin yerinden yurdundan ettiği insanları anlattığı öykülerini çatarken yararlandığı kaynakları da vermektedir, yazar. Bu kimileyin bir gazete haberi olurken, kimileyin de Lozan Antlaşması'nın özgün metninde yer alan tümcelerdir, öykülerinin ruhuna bir şeyler katan. Bunlardan birisi de Venezis'in Evi adlı öyküde anlatılanlardır. Öyküde, Yunanistan Dışişleri eski Bakanı'nın annesi Agapi Molivyatis'in On Günün Günlüğü (Albatros Yayınları) adıyla dilimize Kosta Sarıoğlu tarafından çevrilen anılarıdır.

Agapi'nin anlattıklarından yola çıkarak öyküsünü kuran yazara göre, bütün yakınları Yunanlılarca öldürülen Kemalettin adında bir Türk subayının yardımı sayesinde yaşamını kurtarır. Bu öyküde savaşlarla, öldürmelerle halklar arasında hiçbir sorunun çözülmeyeceği iletisi önemlidir.

'Şimdi kimsesi kalmamış, hepsini Yunanlılar öldürmüş. Bu kıyılan canlarının intikamını almaya, önüne çıkacak her Rum genç kızını öldürmeye Kuran üzerine yemin etmiş. Fakat Agapi'yi gördüğünde yeminini tutamayacağını anlamış; çünkü küçük kız kardeşiymiş Agapi.' (s.61)

Hepçilingirler'in mübadeleyi anlattığı öykülerde Türk ve Rumların durumunu iki yönlü olarak ele almış. Türkiye'deki Rum ve Yunanistan topraklarında yaşayan Türk'ün yaşamını mübadelenin nasıl etkilediğini, o yıllarda yaşanan olayları da ekleyerek vermiş. Bu konuda yazılanlardan farklılığı da aynı öyküde iki farklı kimliğin ruh halini tek bir ses olarak vermesidir yazarın.

12 EYLÜL VE İÇ GÖÇ

'İçten İçe/İçten İçe' bölümünde yer alan öykülerde ise, kişinin iç yolculuklarının yanında siyasi ve ekonomik nedenlere dayalı göçlerle ilgili öyküler yer almaktadır.

Bir yanıyla yaşamını sürdürme savaşımı verirken bir yanıyla da daha güzel günleri yakalama özlemi içindedir ayrı öykülerdeki farklı kahramanları İşte Gidiyorum'un.

Ülkemiz insanını kasıp kavuran 12 Eylül darbesinin zorladığı kaçışın anlatıldığı Balıkların Yaşama Hakkı adlı öykü dönemin de bir belgesi niteliğindedir.

Öyküde darbe yıllarında yaşananlar anlatılmaktadır, bir ailenin üzerinden.

''12 Eylül yönetimi kitaplardan çok korkuyor. Kitaplar tüfeği doğrultup adam öldürebilirmiş gibi, bir yeri havaya uçurmada kullanılabilirmiş gibi korkuyorlar kitaplardan.' (s.147)

Göç, kimileyin zorla, kimileyin de daha iyi bir yaşam umuduyla yapılsa da insan yaşamını derinden etkiliyor, Hepçilingirlerin İşte Gidiyorum'da anlattığı gibi.

Tarihsel süreç içerisinde ekonomik ve siyasal yapının yanında geleceğin coğrafyasını da şekillendirdiğini gördüğümüz göçlerin insanın üzerindeki olumlu/olumsuz etkilerini okuduğumuz İşte Gidiyorum (Göç Öyküleri) yazınımızda ilk kez bir yazar tarafından çeşitli yönleriyle anlatılması ve farklı kimliklerin ortak sesi olmasıdır. Bütün bunlara yazarın dil ve anlatımdaki ustalığını da ekleyecek olursak karşımıza Feyza Hepçilingirler'in sağlam öyküleri çıkmaktadır.

(Cumhuriyet Kitap)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Arabalarda dijital devrim! Tek tuşla motor gücü değişecek
Adli tıp raporları ortaya çıktı! Katilleri başıboş köpekler