“Mevlana'sı olan bir halkın Akşener’i olamaz!”

.

  • GİRİŞ23.01.2023 09:04
  • GÜNCELLEME23.01.2023 09:05

28 Şubat’ın üzerimize karabasan gibi çöktüğü günlerdi...

Tanklar Sincan’da yürüyor, ismini açıklamak istemeyen paşalar hükümeti tehdit ediyor… Başbakan Necmettin Erbakan, Milli Güvenlik Kurulu’nda boncuk boncuk ter döküyordu. 

Böyle bir atmosferde yapılan MGK toplantısında, cuntacı askerler dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’e sokaklarda dolaşan “sakallı” ve “çarşaflı” insanların görüntülerini izlettirip, acele önlem alınmasını istiyordu. 

“ÇARŞAFLARINI ÇEKİP ÇIKARALIM”

Akşener ise cuntacılara şu uyarıyı yapıyordu:

“Biraz önce seyrettiğimiz filmdeki bütün sarıklıları ve çarşaflıları polis şakır şakır toplar. Bu konuda hiçbir problemimiz yok. Karakollara, hatta koltuğunun altına dosya verir, savcılıklara gönderir. Cumhuriyet savcısı da ifadesini alıp serbest bırakır. Adam da mahallesine kahraman olarak geri döner. İstiyorsanız çarşaflı kadınların çarşaflarını da çekip çıkaralım. Ancak bunun bedelini hep beraber ödemeye hazır mıyız?”

Sonra da darbecileri şu sözlerle ikaz ediyordu:

Siyaseten söylemiyorum, bir Sütçü İmam hadisesinin çıktığını varsayın.” 

Peki, Akşener’in konuşmasından sonra ne mi oldu?

Onu da Nazlı Ilıcak’ın 12 Eylül 2006 tarihli yazısından okuyalım:

“Türkiye'de irticanın tırmandığını göstermeyi amaçlayanlar, zaman zaman bu semtten (İsmailağa) çekilen fotoğrafları gazetelerde yayınlıyorlar. Hatta 28 Şubat'ta, Milli Güvenlik Kurulu'nda, fotoğraf ve filmler Erbakan'a gösterilerek, tedbir alması istenmişti. Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'in, mecbur kaldığı için, başlarında takkeyle namaza giden bu insanların üzerine polisi salıp, sokaklardan toplattığı hepimizin hatırındadır.”

Meral Hanım, Nazlı Ilıcak’ın “mecbur kaldığı için” söylemini ise daha sonra,

“İrtica ile mücadele, halen benim imzamla hazırlanan genelgeyle yürütülüyor. İçişleri Bakanı olarak üstüme düşeni yaptım. 28 Şubat MGK'sındaki 18 maddeyi ben imzaladım ve zorlanarak da imzalamış değilim.” sözleriyle boşa çıkarıyordu.

ERBAKAN HACDA, AKŞENER “LAİKLİK ZİRVESİ”NDE

28 Şubat’ın o meş’um MGK’sından bir buçuk ay sonra, 14 Nisan 1997’de,  merhum Necmettin Erbakan Hoca Hacca giderken, sekiz günlüğüne Başbakanlık koltuğunu ortağı Tansu Çiller'e bırakmıştı.

Çiller koltuğa otururken, aynı gün dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener de tüm valileri Ankara'ya çağırıp, 28 Şubat'taki MGK toplantısında alınan kararların uygulanmasına ilişkin bir “laiklik zirvesi” düzenledi. 

Erbakan Hoca kutsal topraklara ayak bastığı sırada, Akşener, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde topladığı valilere Kuran kursları, yurtlar, okullar ve cami yapımlarına yönelik düzenlemelerin yanı sıra başörtülülerle mücadele ile ilgili cuntacıların aldığı kararları nasıl uygulamaları gerektiğini dikte ediyordu.

ÖNCE REFAH PARTİSİNİ SUÇLADI

İçişleri Bakanı olduğu dönemde başörtülülere hayatı zehir eden MGK kararlarını imzalayan, sokaklardan sakallı ve çarşaflı Müslümanları toplayan, Erbakan’ın Hac’da olmasını fırsat bilerek valilerle “laiklik zirveleri” düzenleyen Meral Akşener, sonrasında ne mi yaptı?

Zamanın MGK sekreteri Tuncer Kılınç ve İçişleri Müsteşarı ile oturup konuştuklarını ve bir ressama başın nasıl bağlanabileceğini çizdirerek,  başı örten- saçı göstermeyen ama Anadolu’yu yansıtan “çene altı” tarzı örtünme konusunda askerlerle uzlaştıklarını…

Fakat Refah Partisi o günlerde “kara yoluyla hacca adam göndermeyi” önerdiği için  “öncelik sıralaması” nedeniyle başörtüsü sorununun çözülmediğini söyleyerek, suçu ortaklarına attı.

SONRA BAŞÖRTÜLÜLERİ HEDEF ALDI

Bu durumu “Öncelik sıralamasındaki farklılık, suratıma yediğim ilk tokattır” sözleriyle ifade ederek mağdur rolüne bürünen Akşener, iktidardan düştükten sonra da başörtüsü için mücadele etmekten vazgeçmediğini şu sözlerle iddia etmişti:

“İktidardan düşmüştüm ama hâlâ meşhur olduğum bir dönemdi. Başı örtülü iki yeğenim, bir de ablamın Boğaziçi’nde okuyan başı açık kızı geldiler ve bu sorunla ilgili bir şeyler yapılması gerektiğini söylediler. Dedim ki, ‘Bulun arkadaşlarınızdan 50, 100 kız. Kazıtın kafalarınızı. 42 yaşındaydım, nefsimle mücadelemi henüz tamamlayamadım ama saçımı kazıtacağıma dair söz veriyorum size. Saçları bir torbaya koyun. İstanbul Üniversitesi’nin önüne geleyim sizinle. Madem kılla tüy istiyorlar, kılları tüyleri götüreyim ilgililerine’ dedim. Ama bunu yapamadılar. Mağdurlar açısından bakıldığı zaman saçın mücadeleden daha önemli olduğu ortaya çıktı.” diyerek bu kez de suçu başörtülülerin üzerine yıkmıştı.

SAÇLARINI KAZIDIKLARIYLA KALDILAR

Halbuki söyledikleri külliyen yalandı.

Zira Akşener’in çağrısı sonrası aralarında Yazar Sibel Eraslan’ın da olduğu çok sayıda başörtülü, saçlarını kazıtarak torbaya doldurmuştu fakat Meral Hanım oralı olmamıştı. 

Bana inanmayanlar, bugünlerde “Akşener güzellemesi” yapan Elif Çakır’ın,

2 Eylül 2008 tarihli FETÖ’nün gazetesi Taraf’taki şu satırlarına göz atabilir:

“Sibel Eraslan, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’in üniversite kapılarından içeriye alınmayan öğrencilere –ki bunların arasında Akşener’in yeğeni de var- ‘Madem bu kadar kıl tüy meraklısı bunlar, kazıyın saçlarınızı ben götürüp Meclis’e vereceğim’ demesi üzerine, saçlarını kazıyan kız öğrencilerle birlikte onları anlamak adına saçlarını kazıtmış kadındır.”

AK PARTİ’YE “ÇÖZÜM İSTEMİYOR” İFTİRASI

Meral Akşener 20 Kasım 2005’te, FETÖ’nün kapatılan gazetesi Zaman’ın “Pazar Eki”ne verdiği röportajda ise bu kez, 

“Telafer bombalanırken konuşan askerler oldu. Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devletiyle ilgili, Kıbrıs’la ilgili, AB’nin azınlık dayatmalarına ilişkin konuşan askerler oldu. Bütün bunlarla ilgili olarak iktidar askeriyeden korkmadı, kendi düşündüğünü yaptı. Günahı da sevabı da benim boynuma dedi. Eğer iş başörtüsüne geldiği zaman askerden korkuluyorsa kesinlikle bunu samimi bulmuyorum.” sözleriyle, başörtüsü sorununun çözülmesini AK Parti iktidarının istemediğini öne sürdü. 

Yetmedi..

“İşinize geldiği zaman askerden korkmuyorsunuz, başörtüsüne gelince korkuyorsunuz.  Hükümetin tavrında ciddi bir samimiyetsizlik var. Sorunları ertelemek ve ötelemek var.  Şimdi bu arkadaşlar iddia ediyorum ki başörtüsü meselesini çözmezler. Beni yanıltmak için çözsünler, çıkıp Taksim’in orta yerinde alkışlayacağım.” iddiasında bulundu.

2 Şubat 2008 yılında, Akşam gazetesine verdiği mülakatta bir kez daha AK Parti’yi başörtüsü sorununu bilerek ve isteyerek çözmemekle itham etti.

Röportajında, “Erkekler karışmasa kadınlar bu sorunu çözerdi” diyen Akşener, “İktidar partisi ne zaman Kuran kursu, başörtüsü gibi dini referanslı bir konuyu gündeme getirse ben oraya değil bir başka tarafa bakarım. Ya özelleştirmede ya dış politikada tuhaf bir durum olmuştur” diyerek, iktidarın sözde yolsuzluklarını ve başarısızlıklarını başörtüsüyle örttüğü iftirasını attı. 

AK PARTİ ÇÖZDÜ AKŞENER BAKTI

Sonra ne mi oldu?

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2013 yılının Ekim ayında, büyük oğlu Ahmet Münir Gül ve o dönem TBMM Başkan Vekili olan Meral Akşener gibi isimleri alarak Hacca gitti. 

 İçişleri Bakanı iken “nefsimle mücadelemi henüz tamamlayamadım” diye hayıflanan Akşener, hacda da nefsini yenememiş olmalı ki döner dönmez yaptığı açıklamada, “Başımı örtmeyi düşünmüyorum” dedi. 

Bu sözlerden sadece birkaç gün sonra, Akşener ile aynı anda kutsal toprakları ziyaret eden AK Parti’nin hacı milletvekilleri Gülay Samancı, Sevde Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak ve Gönül Bekin Şahkulubey, 1999 yılında “dışarı dışarı” protestolarıyla Genel Kurul salonundan çıkarılan Merve Kavakçı’nın ardından Meclis’e başörtülü olarak girdi. 

Tevafuk bu ya!..

Erdoğan sayesinde artık başörtülülerin Meclis’e bile özgürce girdiği sırada Genel Kurul çalışmalarının başkanlığını, TBMM Başkanvekili “Hacı Meral Akşener” yapıyordu.

Şimdi o Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun seçim ayarlı hamlesini boşa çıkaran ve başörtüsü sorununa kalıcı çözüm sağlayacak olan AK Parti’nin hazırladığı “anayasa değişikliği” teklifini engellemek için var gücüyle mücadele ediyor.

Adamları ise genel başkanlarının “2 kere hacı olduğu, 5 vakit namaz kıldığı” şeklinde açıklamalarla “Dindar Akşener” profili çiziyor.

ZÜLFÜ LİVANELİ’DEN AKŞENER TARİFİ”

İzniniz olursa yazıyı Meral Akşener’in ittifak ortağı CHP’nin eski milletvekili Zülfü Livaneli’den bir alıntı ile noktalamak istiyorum. Livaneli, “olduğu gibi görünmeyen” Akşener’i şöyle tarif ediyor:

“Geçmişinde Mevlana'sı olan bir halkın Meral Akşener gibi bir bakanı olmaz!

Ya birinde yanlışlık var, ya ötekinde.”

Yorumlar37

  • vatandaş 1 yıl önce Şikayet Et
    Bu günler kolay olmadı emeği olan her Müslümandan Allah razı olsun neler çektirdi alçaklar neler unutamayız ..........
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • ARSLAN 1 yıl önce Şikayet Et
    Bu makalenin sonu tam da konuyu özetliyor. Teşekkürler
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ayşe 1 yıl önce Şikayet Et
    Bizler bu ahlaksız siyaset yapan şahısları çok iyi tanıyoruz ,unutmadık ,unutturmayacağız,çok teşekkür ederim ,harika yorumlamışsınız
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Emins 1 yıl önce Şikayet Et
    Boşuna sürgün edilmemişler
    Cevapla Toplam 9 beğeni
  • Emins 1 yıl önce Şikayet Et
    Boşuna sürgün edilmemişler
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat