İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği talepleri ilk açıklandığında, Türkiye net bir tavır ortaya koydu.

Birilerinin “Diplomatik olmak gerekir” söylemlerinin tam aksine..

“Biraz esnek konuşmak gerekir” yumoşluklarının tam aksine..

“Devletler arasındaki ilişkilerde bu sert dil doğru değil” şeklindeki ezikliklerinin tam aksine..

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, öyle ikinci-üçüncü konumdaki isimlere söyletme şeklinde değil.. 

Bizzat kendisi, “İsveç ve Finlandiya, NATO üyeliğini düşünüyorlarsa, önce PKK’ya yardımlarını kesecekler. Türkiye’ye yönelik faaliyette bulunan terör örgütleri ile aralarına mesafe koyacaklar” dedi.

“Aksi takdirde bizden, bu iki devlet için NATO üyeliğine onay çıkmaz” diye devam etti.

Bu açıklamanın hemen ertesi günü..

Cumhuriyet gazetesinde bir emekli general konuşturuldu..

Emekli general Ali Er, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin terörle mücadelesindeki tezlerini dünya ülkelerinin dikkatine sunan açıklamasını, hem en üst konumdaki bir isim olarak bu açıklamayı yapmış olması açısından..

Hem de “elimizdeki tüm kartları aynı anda açık etmiş” olduğumuz iddiasıyla.. 

“Pazarlık imkanı bırakmadığımız” iddiasıyla eleştiriye tâbi tutmuştu..

Dün itibari ile..

Bu ülkenin TSK’sında görev yapan bazı generallerin, emekliliklerindeki bu konuşmaları ile anlamış olduk ki....

Dünyanın sorunlarına..  Ülkenin sorunlarına, belli bir ideolojik pencereden bakan bazı generaller..

Onlara Dışişleri Bakanlığı’nın düne kadarki kadrolarını da ekleyelim..

Toptan söyleyelim; dünkü Türkiye’nin bürokratları, maalesef ki maalesef öngörüsüzler, eziklik kompleksi içindeler..

1.5 aylık bir süreçte ortaya çıktı ki..

Türkiye’nin ciddi ve dik duruşuyla, bazı emekli generaller ile diplomatların, onlara destek çıkan muhalefet partilerinin aksi söylemlerine rağmen..

İsveç ve Finlandiya’ya geri adım attırıldı..

İki ülke de, PKK’yı, FETÖ’yü hatta YPG’yi, terör örgütü olarak gördüklerini kabul ettiler, destek çıkmama sözü verdiler..

Bu sözlerinden, imzalarından cayabilirler mi?

Cayabilirler..

Çünkü bu çakallara güvenen, yolda kalır..

Ama en azından imzalanan bir metinde, bu geri adımları, tescillenmiş oldu.

Şimdi emekli generallerden, monşerlere..

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e.. Ali Babacan’a.. Ahmet Davutoğlu’na, hepsine sormamız gerekmez mi..

Ne oldu?

İsveç’ten yana oldunuz..

Ama İsveç, sizin kendilerine verdiğiniz desteğe rağmen, Türkiye ile önceki akşam mutabakat metnini imzaladı..

Utandınız mı?

Finlandiya’yı, hukukun egemen olduğu ülke olarak tanıtıp, PKK terör örgütüne verdikleri desteğin bile, tek başına o devletin hukuk devleti olmadığını gösterdiği hatırlatmalarımıza karşı çıktınız..

Ama Finlandiya..

Sizin desteklerinize rağmen.. Türkiye’nin tezini kabul etti.. Önceki söyleminden geri adım attı..

Utandınız mı?

Meral Akşener, bu ülkenin cumhurbaşkanı, “NATO üyeliği konusunda, 12 Eylül darbecilerinin Yunanistan lehine yaptıkları aymazlığı tekrarlamayacağı”nı söylediğinde..

Cumhurbaşkanı’na en büyük desteği veren isim olması gerekir iken..

Erdoğan’a destek vermeyi boşverin..

“Para pazarlığı” imasında bulunacak kadar işi seviyesiz bir noktaya taşıdı..

Şimdi utandı mı?

Utanmadı..

Ne dedi?

Tıpkı Sözcü gazetesinin, “Türkiye’den geri adım” şeklindeki riyakar başlığında olduğu gibi..

Hemen belirtelim, Türkiye’nin geri adımı şu imiş:

Türkiye “İsveç ve Finlandiya’nın, NATO üyeliğine onay vermeyiz” demiş..

Şimdi ise, bu üyelik için onay vermiş..

Kahkahalarla güler misiniz..

Yoksa düştükleri şu rezil duruma bakıp, aynı ülkede yaşadığınız için, ağlar mısınız..

Patronu yurtdışında kaçak yaşayan, ama kendilerini ulusalcı olarak tanımlayan Sözcü ekibi..

Bunu da anlamıyorsanız, nasıl gazetecilik yapıyorsunuz?

Erdoğan, “İsveç ve Finlandiya, ne yaparsa yapsın, NATO üyeliği için bizden onay alamaz” demedi ki..

“PKK’ya destek verdikleri müddetçe, onay alamaz” dedi.

Adamlar geri adım atıyorlar..

Düne kadar “Özgürlük” dedikleri ve göz yumdukları terörist faaliyetleri, önleme noktasında bize söz veriyorlar..

Ama geri adım atan onlar değil, Türkiye oluyor!

Gülelim mi.. Yoksa ağlayalım mı?

Ama emekli generalleri konuşturarak, “İmam hatip mezunu cumhurbaşkanı olursa, diplomaside de böyle gaflar yapılır” diyen sol kafaların gazetesi Cumhuriyet’in, dünkü nüshasında yeni gelişmeleri küçücük ve “Madrid’e 4’lü zirve” diyerek vermesinden anlaşılıyor ki..

“Gafı yapan bizmişiz. İmam hatip mezunu Cumhurbaşkanı, bizim diplomatlarımızın hepsine, diplomasi dersi verecek bir isim imiş. Bize askeri konularda görüş veren emekli generallerin hepsine, cumhurbaşkanı ders verecek ehliyette imiş..” deme noktasına gelmiş.

Bakıyorsunuz batıda yayınlanan gazetelere..

“Türkiye zafer elde etti” diyorlar..

Bakıyorsunuz PKK’lılara.

Batı’daki PKK dostlarına..

Hepsi deliye dönmüşler..

Meral Akşener çıkıyor, “Taviz verdik” diyor.

Biz de soruyoruz Meral Hanım’a:

“Hangi tavizi verdik?” 

Gerçekten merak ediyorum, hangi tavizi verdik..

PKK ile FETÖ’yü bir kenara bırakın..

Amerika’nın koruması altındaki YPG bile, uluslararası bir metinde terör örgütü olarak tanımlandığı halde..

Ne tavizi verdik, söyler misiniz, İyi Parti’nin milliyetçileri..

Siz, 6’lı mutabakatlarınızda bile, PKK hakkında net tanımlar koyamaz iken.

HDP’den korkunuzdan, söylemlerinizi yumoşlaştırmış iken..

Türkiye, PKK’nın hamisi İsveç ve Finlandiya’ya, o örgüte terör tanımlaması yaptırıyor..

Ama muhalefetteki isimler çıkıp, “Yanlış yapmışız. Özür dileriz. Bu konuda Erdoğan’ın arkasında durup, daha güçlü şekilde NATO toplantısına katılmasını sağlamalı idik” demeleri gerekir iken..

“Taviz verdik. Biz geri adım attık” diyorlar..

Kimbilir, belki de İsveç adına konuştukları için.

Erdoğan’a “Para pazarlığı” imasında bulunurken de aslında İsveç’in, Finlandiya’nın menfaatlerini düşündükleri için..

Şimdi de bu iki ülke PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmek zorunda kaldığında..

Onlar adına konuşarak, “Geri adım attık. Taviz verdik” diyorlardır..

Kimbilir?

YENİ AKİT