24 Ocak’ın ölümleri!

  • GİRİŞ25.01.2023 08:28
  • GÜNCELLEME25.01.2023 08:28

24 Ocak ve üç ölüm..

Birincisi 24 Ocak 1993’de, arabasına konulan bomba ile öldürülen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu..

Ölüm sonrasında, Türkiye’nin dindarları, “Mollalar İran’a” sloganları ile tahkir edilmişlerdi..

Bir yandan katillerin İran’da geldiği ileri sürülürken, diğer yandan da Türkiye’deki dindarlar, katillerle eşdeğer gösterilmişlerdi..

Katil İran’dan mı gelmişti? Türkiye’deki dindarların, katillerle bir düşünce birliktelikleri var mıydı?

Üzerinden 30 yıl geçti..

O günkü dindarların büyük kısmı, İran’la bugün mesafeli..

Ama bu ülkenin dindarlarını İran’a yollamaya kalkan solaklar, Esedçi oldukları için, İran ile iş tutuyorlar..

Katiller mi?

Bulunamadı..

Faturayı kime kesmeliyiz?

Olay tarihindeki iktidara..

Yani, DYP+SHP koalisyonuna..

Bugünkü tanımlamalarıyla, İP+CHP’ye..

O günün DYP’si, bugünkü İP.

O günün SHP’si ise, bugünün CHP’si..

Evet, o günkü bombalı saldırının failini bulamayanlar..

Bakanların isimlerini de verelim..

24 Ocak 1993’ün İçişleri Bakanı İsmet Sezgin..

Adalet Bakanı da, Seyfi dede. Yani Seyfi Oktay..

Mumcu cinayetinin faillerinin hesabı sorulması gerekirse, önce bu iki isimden ve sonrasında da bugünkü İP ile CHP’den hesap sormak gerekir..

Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş cinayetinden dolayı, hemen haftasında, 15 kişi tutuklandığı halde, “katilleri bulun, katilleri bulun” diyerek, düne kadar aynı kişiye faşist diye saldıran CHP’lilerin oyununa gelmeyelim..

Katiller bulundu, bağlantısı bulunan herkesten hesap soruluyor..

Ama Mumcu’nun katilleri, bulunamadı..

Biz İçişleri Bakanı laikçi İsmet Sezgin’in kızı Seynan Levent’in, torpillle yerleştirdiği TRT2’deki kültür programlarında “yobazlar, gericiler, kara kafalılar, cumhuriyet düşmanları” tahkiratlarını izlerken, birileri Mumcu öldürülüyor, faili olarak da dindarlar gösteriliyordu..

Mumcu cinayetinden 8 yıl sonra, Türkiye bir cinayetle daha sarsıldı..

Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, korumaları ile birlikte, profesyonelce işlenmiş suikast ile şehid ediliyordu..

Diyarbakır’da, devlet ile halk arasındaki mesafeyi kaldırıp, Kürt vatandaşlarımızı devlete yakınlaştıran Gaffar Okkan, bu yakınlaşmadan rahatsız olanlar tarafından şehid edilmişti. 

Peki o tarihteki bakanlar kimlerdi?

İçişleri Bakanı Sadettin Tantan..

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk.

Okkan’ın şehid edilmesinin arkasındaki perdeyi aralayamayan, büyük ihtimalle de derin devletin organize ettiği bu cinayetin faillerini bulamayan/bulmayan iki bakanı, geçtiğimiz hafta nerede görsek, şaşırmazsınız?

Aynen, tahmin ettiğiniz gibi..

Altılı masanın destekçiliğinde, özellikle de İBB Başkanı CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun aldığı ceza sebebi ile kendisine destek ziyaretinde..

 Evet, yanlış okumuyorsunuz, 2001 yılında Diyarbakır Emniyet Müdürü şehid ediliyor. O günün İçişleri bakanı ve Adalet bakanı, “biz bu utanç ile yaşayamayız” diyerek, kendilerini unutturmaları, toplum önüne çıkmamaları gerekir iken..

Yine derin organizasyonlar etrafında boy gösteriyorlar, bir CHP’li belediye başkanının arkasında durmak için, kendisini bu ülkede yıllarca “Menderes’in avukatı” olarak tanıtan sözde sağcı siyasetçi Hüsametti Cindoruk ile birlikte, Ekrem İmamoğlu’na ziyarete gidiyorlar..

Kimler, kimlerle iş tutuyorlar, görelim, bilelim..

Ve geldik üçüncü ölüme.. 

Üçüncü ölüm, 24 Ocak 2023’de cenazesi kalkan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanı Orhan Erinç..

Dünkü cenaze töreninde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin şimdiki Başkanı Turgay Olcayto, Orhan Erinç’in nasıl bir başörtü yasakçısı olduğunu söylemeden, şunları aktarmakla yetinmiş:

“Kaybı beni fazlasıyla üzdü. Orhan Erinç, Türkiye Cumhuriyeti’nin savunucusu bağımsızlık ve laiklik için uğraş veren gazetecilerden birisiydi.”

Olcayto utanmış..

Bu ülkenin gencecik kızlarının, üniversiteye başörtülü olarak devam edememeleri için, Orhan Erinç nasıl çırpınıyordu, anlatmamış, anlatamamış..

Onun yerine biz aktaralım..

Nereden aktaralım.

Bugün dahi, biraz geri adım atarak da olsa. Başörtü yasağını hala savunan Cumhuriyet gazetesinde, Orhan Erinç’in 2007’de yazdığı “Fazıl Say’ın İsyanı...” başlıklı yazısından aktarayım:

“Ülkemizin yüzakı sanatçılarından Fazıl Say’ın isyanı ile yeni YÖK Başkanı’nın sıkmabaşa (türban) özgürlük tanınması yolunda attığı ilk adımlar aynı döneme rastladı. Ama aralarında fark vardı. Say dinciliğin laik Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine yönelik girişim ve uygulamalarından yakınıyordu.”

Hey gidi günler hey..

Demokrat geçinen, özgür Türkiye’de bahseden, bugünlerde Saadet Partisi’ni de kendilerine kefil gösteren bu solcular, bakın neler yazıyorlarmış..

İfadeye bakın: “YÖK Başkanı’nın sıkmabaşa (türban) özgürlük tanınması yolunda attığı ilk adımlar”

Sıkmabaş ha!

Vay vicdansızlar, vay..

Üniversitenin kapısından 19 yaşında, 20 yaşında gencecik kızlar, rektör emri ile, dekan emri ile kapıdan geri çevrilirlerken, onlara alkış tutan, işte böyle sözde gazeteci, yasakçı kafalar vardı..

“Sıkmabaş” diyorlardı, üniversiteye giden kızların, Allah rızası için başlarına aldıkları örtü için..

Ve ne yazıktır ki, bu yazıda bahsi geçen YÖK Başkanı da..

Şimdi  Orhan Erinç’in de desteklediği altılı masada yer alan Gelecek Partisi’nin kurucuları arasında..

Hey gidi hey..

Kimler, kimlerle..

Biraz daha devam edelim, Orhan Erinç’in yazısına:

“Fazıl Say’ın geniş yankı uyandıran, özellikle de ‘türban’ denildiğinde demokrasiyi anımsayanları kızdıran isyanını anımsatmayla yetinip bir başka Say’a geçelim.

Gürgün Say, Fazıl Say’ın annesidir. Büyük bir olasılıkla, Fazıl Say’ı isyan ettiren bilincin ilk tohumlarını atan kişidir.

10’uncu kitabını 2006 yılının ekim ayında yayımladı: Türbanlı Siyaset / AYA Kitap.”

Vay vay vay..

“Türbanlı siyaset” ha..

Devam ediyor Erinç, Fazıl Say’ın annesinin kitabından aktarmaya:

“Türban, laik Cumhuriyetimizle, Atatürk ve devrimleriyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle, Yargıtay ve Danıştay kararlarıyla, laikliğin en sağlam bekçisi olan Silahlı Kuvvetlerimizle kavgalı olanların kullandığı bir örtüdür. Laikliği yok ederek İslami kurallara dayanan çağ dışı bir rejim özlemi içinde olanlar veya bu amaçtaki siyasetçiler tarafından kollanılan kadınlar türban takmaktadır. Başörtüsü din sömürüsü ile ilgisi olmayan saygın Müslümanların taktığı bir örtüdür.” 

Helalleşme ha..

Saadet Partisi bunlara kefil ha..

Lütfen açtırmayın benim ağzımı..

Konuşturmayın beni..

YENİ AKİT

Yorumlar4

  • salman 1 yıl önce Şikayet Et
    adamlar nasıl da gizlenmişler içimizde, bugüne kadar da göremedik bunları. Ama artık gizleyemiyorlar kendilerini, toplum uyandı ve her şeyin farkında.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • tokatli 1 yıl önce Şikayet Et
    Hay kalemine sağlık. Katiller, katilleri bulun diye ellerinde kanlı gömlekle gezenlerdir. Tarihimizde bunun örnekleri çoktur maalesef. Hiç unutmam Şırnak'ta olaylar olmuştu. Çok sayıda şehit vardı. İçişleri bakanı İsmet Sezgin çıktı ''katiller üç halka halinde çembere alındı'' dedi. Ama bir tanesi bile yakalanmadı ve unutuldu. Sivas'ta olaylara seyirci kalan ve müdahale etmeyen devrin valisine (İnönü'nün danışmanıydı) ne oldu diye soran olmadı. Yıllarca katiller bulunamadı! Hangi birisini sayalım.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Fatih 1 yıl önce Şikayet Et
    ABD, AB nin dahi en önemli seçim olarak gördüğü 2023 seçimi öncesi Saadet Partisi, Ahmet, Ali, Abdullah, Meral İslam ve Ülkemiz düşmanları ile aynı safta yer almaktalar. Bu vebal de onlara yeter.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • İsmet 1 yıl önce Şikayet Et
    Adnan Menderes ‘ in en büyük hatası(veya şanssızlığı) Hüsamettin Cindoruk gibi birisini avukat tayin etmesi.Bunlardan vatana, millete bir hayır gelmez.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat