Ekonomide dolarizasyon dönemi bitiyor mu?

.

  • GİRİŞ30.12.2020 10:34
  • GÜNCELLEME30.12.2020 11:40

Geçen hafta Merkez Bankası, politika faizini piyasaların beklentisinin de üstüne çıkarak, 200 puan artırdı.

 

 

İlk gün pek bir kıpırdanma olmasa da, bu kararın Pazartesi’den itibaren döviz kurları üzerindeki etkisini net bir şekilde görmeye başladık.

Türk Lirası değer kazandı, dolar 7,40 seviyelerinin altını gördü.

 

 

Bu yazıya başlamadan önce görüşlerine başvurduğum ekonomi çevrelerinden dinlediğime göre, Noel tatili olmasaydı bu günlerde daha fazla yatırımcı Türkiye’ye yönelecek, bu da dolar kurunu daha da gerilere çekecekti.

Tatile giden yatırımcılar çok fazla yatırım yapmazlar deniyor.

Ocak ayının 15’inden itibaren para girişinin daha da hızlanacağı öngörülüyor.

Bu böyle diye faize iyi gözle bakacak değiliz tabii. Ancak bu türden kararların mecburiyet gerektiren durumlarda alındığını akıldan çıkarmamak lazım.

Kur yükselince bu otomatikman enflasyona yansıyor.

Enflasyonda ‘kur etkisi’ diye bir kavram var malum.

Bugünkü enflasyon oranlarında da dolar kurunun ciddi etkisi bulunuyor.

Türkiye açık bir ekonomiye sahip olduğu için, ithal ürünlere toplumun ilgisi yüksek seviyelerde olduğu için, bu türden ürünlerdeki fiyat artışları yerli ürünler üzerinde de ‘yakınsama’ etkisi oluşturduğu için, yüksek döviz kurları günlük hayatımızı negatif yönde etkiliyor.

Satın alma gücümüz düşüyor, otomobil almak, yurt dışına seyahat etmek, yabancı marka cep telefonu almak eskisi gibi kolay değil artık.

Bu anlattıklarımızı herkes kendi hayatında yaşadığı için uzun uzun başka örnekler vermeye de gerek yok zaten.

DOLAR DÜŞTÜKÇE TÜRK LİRASI’NA GEÇİŞ OLUR MU?

Kurların yüksekliğine rağmen insanlar döviz almaktan vazgeçmiş değil.

Bana denilene göre, bankalardaki döviz hesapları yurtdışındaki yabancıları da kattığınız zaman 260 milyar doları buluyor.

Bu bir rekor.

Demek ki insanlar son dönemde, eline ne geçiyorsa hemen dövize çevirip beklemeye geçme gibi bir alışkanlık edinmişler.

Acaba neden?

Mevduat sahiplerinin Türk Lirası’nda kaldıkları dönemde bundan dolayı pişmanlık yaşadıkları dönemler geçirdik.

Örneğin, Mart ayında korona pandemisi bütün dünyayı sardığında, para birimi bundan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye oldu.

O dönem itibarıyla dövizin daha fazla yükselmeyeceğini düşünerek ‘yanlış ayakta’ yakalananların güven sorununu hala aşamadıkları anlaşılıyor.

Tabii bir de ABD’deki Joe Biden döneminin Türkiye ile ilişkilere nasıl başlayacağı, nasıl ilerleyeceği hususunda yaşanan belirsizlikler var.

Son bir buçuk ayda, dolar kurunda yüzde 10’luk bir gerileme olmasına rağmen, bankalardaki döviz mevduatlarında bir gevşeme olmaması hayli dikkat çekici bir durum.

Kulak verdiğim çevreler, bunun yavaş yavaş başlayacağını öngörüyor.

Sonuçta parası olan herkes için, kâr-zarar hesabıyla hareket etme dışında bir seçenek olmadığı için, dolar düşmeye devam ettikçe döviz mevduatlarında çözülme kaçınılmaz hale gelecek demektir.

Yani yakın geçmişte Türk Lirası’nda kaldığı için pişmanlık yaşayanlar, bu defa dövizde kalmanın maliyetine katlanarak iki kere kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

YURTDIŞINDAN DÖVİZ GİRİŞİ OLDUKÇA DOLARIN ATEŞİ DÜŞÜYOR

Aynı çevreler, ilerleyen dönemlerde faiz oranlarını stabil olacağı konusunda bir öngörüde bulunuyorlar.

“Kısa vadede indirim de olmayacak, yükseltme de” şeklinde bir görüş serdediliyor.

Enflasyonun aşağı doğru yöneleceği ana kadar sıkı duruşun korunacağı yönünde bir beklenti var.

Bunun da Nisan ayından itibaren yaz aylarına doğru mümkün olabileceği söyleniyor.

Enflasyonun inmesiyle birlikte zaten faizler de otomatikman inmeye başlayacak.

Dolar kurundaki gerilemenin temel nedeni yurtdışından Türkiye’ye döviz girişinin yeniden başlaması.

Ocak-Kasım döneminde Türkiye’den çıkan para miktarı 11 milyar doların üzerindeydi.

Son bir buçuk aydır bu durum tersine döndü.

Piyasa dostu mesajların etkisiyle toplamda 5 milyar dolara yakın para giriş yaptı.

Denilene göre sadece geçen hafta 2 milyar dolara yakın para Türkiye’ye geldi.

Bu akışın Noel sonrası devam etmesi için şartların daha elverişli olduğu söylenebilir.

İbrahim Karagül’ün görevi devretme kararı üzerine

Yeni Şafak’ta 8 yıldır Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüten İbrahim Karagül’ün 31 Aralık itibarıyla bu görevi devretme kararı aldığını öğrendik.
Bendeniz bu köşede yaklaşık 5 yıl önce Karagül’ün davetiyle yazı yazmaya başladım.
Dolayısıyla kendimi, kendisine karşı borçlu addediyor, ömür boyu sürecek bir vefa duygusu içinde olacağımın bilinmesini istiyorum.
Aldığımız nefes gibi, üstlendiğimiz görevlerin, yaptığımız işlerin de bir sınırı var şüphesiz.
Bu durum herkes için geçerli.
İnsanların kendi isteğiyle böyle kararlar almasının ‘asil’ bir tarafının olduğunun da farkındayız değil mi?
Karagül’ün görevi devretmekle birlikte yazılarına devam edecek olması mutluluk verici.
Kendisine sağlıklı ve huzurlu bir hayat diliyorum.

YENİ ŞAFAK

Yorumlar1

  • Adil 3 yıl önce Şikayet Et
    Kimsenin dolarizasyondan şikayet etmeye hakkı yok aslında. TL de kalıp her gün % 1,2 değer kaybettiği günleri hatta uzunca ayları gördük. enflasyon altında faiz vermenin cezası dolarizasyon oldu. Döviz satan insanlar yarın yükselirmi korkusu yaşatmayalım bir daha aman ha.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat